23 Aralık’ta 12 şehit, 12 Ocak'ta 9 şehit. Toplam 21 ana kuzusu. Ve daha önceleri şehit olanlarımız. Şu anda sayılarını bilen veya hatırlayan ve bir çırpıda söyleyecek birisi varmıdır acaba? En vahimi hemen hemen hepsinin Suriye ve Irak topraklarında şehit olması… Ve bunların hepsine yakını uzman çavuş, sözleşmeli er ve komutan olarak teğmen veya üsteğmen… Peki kim bunlar? Kim olacak Türkiye’nin her bölgesinde fakir ailelerin, esnafın çiftçinin çocukları elbette. Ve bunların hepsi de aile olarak vatan sevgisiyle yanıp tutuşan ordusuna güvenen insanların evlatları…Elbette bu gençlerin ailece fakir oldukları ve iş bulamadıkları için hiç değilse ailesine katkı sağlamak adına sözleşmeli olarak vatana hizmeti tercih etmeye karar verdiklerini de belirtmek lazım.
ÇADIRDA YAŞAYAN ŞEHİT AİLESİ
Dikkat edin ne zaman şehit haberi gelse yüzde 95’inin evleri hep derme çatma veya köy evleri. Buna şimdi de Kahmaranmaraş depreminden sonra çadırda yaşayan şehidimiz eklendi. İçimiz sızlıyor yüreğimiz yanıyor. Yazılanları çizilenleri görüp okuyoruz, kafamız karışıyor. Niye şehitlerimiz başka ülkelerde hayatlarını kaybediyor. Kalleş saldırılara uğruyor, çaresiz bırakılıyor. Niye ölenlerimizin çoğu sözleşmeli erler. Uzman çavuşlar? Oysa böyle yerlerde terörle mücadele eğitimi görmüş, uzman askerler olmalı değil mi? Niye onları koruyamıyoruz? Onlara güvenli ortamlar yaratmıyoruz? Yani aklımda cevaplanmayan binlerce sorular uçuşup duruyor. Öfkemizden, sinirimizden, üzüntümüzden ne yazacağımızı, kelimeleri nasıl seçeceğimizi bile bilemez olduk.
O YAKILAN ASKERLERİMİZ HALA GÖZÜMÜNÜZ ÖNÜNDE
Hep empati yapıyorum. Kendimi evlatlarını kaybeden o anne ve babaların, kardeşlerin, eşlerin ve çocukların yerine koyuyorum. Ve onlarca yıldan beri bu sorunun çözülemeyişine yanıyorum. Önceleri Türkiye’nin her bölgesindeki PKK’lı teröristlerin saldırısıyla canlarını kaybeden binlerce asker ve sivil insanlarımızın acısı yüreğimizde dururken, son yıllarda Suriye ve Irak topraklarında yaşanan saldırılarda hayatını kaybeden ana kuzularının birer birer toprağa verilişini kahrederek izliyorum. Hele ikisi var ki, hani yine Suriye topraklarından şu elleri ayakları zincirlenmiş iki askerimizin İŞİD tarafından yakılarak öldürülmesi hala gözlerimin önünden gitmiyor. Tek bildiğim, o kalleşçe öldürülüp şehit edilen askerlerimizi evladım gibi görmemdir. Keşke herkes öyle görebilse. Keşke…
FISTIK YİYEBİLİYORMUSUNUZ?
Önce ben söyleyeyim elbette yiyemiyorum, çünkü pahalı. Zaten artık çerez tercihlerimi Osmaniye yer fıstığından yana kullanıyorum. Hani abut içi deriz ya ondan. Hoş onun da fiyatı artıyor ama yine de hızları Antep fıstığına yetişmez. Bunu niye yazdım? Ne zaman arkadaş gruplarında otursak laf dönüp dolaşıp, anavatanı Antep olan fıstığı Gaziantepli’lerin yiyemediğine geliyor. Elbette hali vakti yerinde olanlar rahatlıkla yiyebiliyor. Ama bizler yiyemiyoruz, doğrusu bir kilo fıstığa 550-600 lira vermek adamın zoruma gidiyor arkadaş. Galiba bazı yerlerde rakamların 700-800 olduğu söyleniyor. Baklavayı, kadayıfı saymıyorum zaten. Bakın çok değerli bir hukukçu arkadaşım ki kendisi fıstık üreticisidir. Sevgili Cüneyt Ayata bana sitemli bir mesaj yazmış ve “Geçen senelerde “fıstık fiyatlarındaki fahiş artış sonucu Antepliler baklavaya hasret kaldı’’ diye haberler yapan sevgili basın mensupları. Şu an, baklavalık boz fıstık fiyatları, bırakın artışı, geçen seneki fiyatın bile aşağısında… Ama baklava fiyatları geçen seneye göre neredeyse 2,5 kat artmış durumda. HADİ HABER YAPSANIZA! Gübrenin, mazotun vs tarımsal tüm girdilerin alabildiğine artmasına karşın, görüyoruz ve anlıyoruz ki, maalesef Çiftçi sahipsiz. Çiftçi için ses çıkartabilecek hiçbir kişi veya kurum yok …”demiş. Bunu niye paylaştım çünkü ben görmezden gelsem sitemleri doğru olacak. Ama haklı mı haklı…
BU ŞEHRİN YÜZDE 70’E YAKINI BUNLARI YİYEMİYOR
Aslında şu bir gerçek ki, Gaziantepliler olarak şehrimizin adını duyanların ilk akıllarına gelen fıstık, baklava, katmer, kebap, lahmacun, beyran gibi yiyecekleri, bu şehrin nüfusunun yüzde 70’ine yakınını ilgilendiren kesimlerin doğru dürüst yiyemediğidir. Evde yapanlar için de oldukça maliyetli hale gelmiştir bunlar. Ama beyran veya paça konusunda evlerde yapmak büyük bir kazanç sağlar. Dışarda vereceğiniz bir beyran parası evinizde 3-4 kişinin yemesine yeter de artar bile. Haaa yeri gelmişken bu şehirde yanarım yanarım da, beyranı ile meşhur bir lokantanın müşterilerine fiş vermemesine, kredi kartını kabul etmemesine ve peşin parayı kasasına koymasına devletin ve milletin seyirci kalmasına yanarım… Ben yıllardır yazarım yıllardır değişen bir şey olmadığını kahrolarak izlerim…
NİYE BAZI İŞYERLERİ FİYAT LİSTELERİNİ ASMAZ?
Bir şey daha var elbette. Biliyorsunuz lokantalar Kafeler dahil işyerlerinde fiyat listesi asılması için kanun çıktı biliyorsunuz. Beni arayan çok sayıda okurlarım çok sayıda işyerinde bu fiyat listelerini göremediklerini söyledi. Biliyorsunuz bu listeler kapı girişlerine asılmak zorunda. Geçtiğimiz günlerde sevgili Başkan Abdülkadir Katmerci fiyat listeleri asılıyor demişti ama gelen telefonlara göre bunu her işyeri uygulamıyor. Veya bazıları küçücük okunmayacak şekilde yazıyormuş. Ben yıllardır batı ve akdeniz şehirlerinde, hatta İstanbul'da bile hangi lokanta ve kafeye gitsem kapıda kocaman şekilde liste ve fiyatları yazılan tabelayı görürüm. Bizim Gaziantep'teki işyerleri sahipleri nedense bu uygulamadan hoşlanmıyor. Bunun denetimini esnaf odaları mı yapıyor, zabıtalar mı bilmiyorum. Ama kanuna rağmen yapılmıyorsa pes derim...
SON NOTUM: SİYASET YAZMAYI CANIM İSTEMİYOR. YAŞANAN VE BİZZAT BİLDİĞİM GELİŞMELER AÇIKÇA MİDEMİ BULANDIRIYOR.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR