Merhaba sevgili okurlarımız. Biliyorsunuz, geride bıraktığımız hafta Gaziantep’in yerli yabancı turistler konusunu ve şehir olarak pozisyonumuzu değerlendirdik. Kentin turizm konusunda gerçekten önde gelen üç isminin görüşlerini, uyarılarını, önerileri ve eleştirilerini sayfalarımızda sizlerle paylaştık. Turizmci Figen Akan’ın başlattığı değerlendirme, Sıtkı Severoğlu ile devam etti, finali Soner Bacaksız yaptı. Konu şehrimizin önemli meselesi olduğu için tahminimizden çok fazla duyarlılık gösterildi. Bu da, ne yalan söyleyeyim doğru bir iş yaptığımızı, bu nedenle gazete olarak bu konuya devam ederek sonuç alacak noktaya taşımamızı gerektirdi. Aslında 19 Ağustos 2025 günü 32. Yaşına adım atacak olan Gaziantep 27’nin kurulduğundan beri üstlendiği misyondan santim şaşmadan yoluna devam etmesi, şehrin güvendiği gazete olmanın sorumluluğunu da bir arada getiriyor.

VEHBİ DİNÇERLER'İN BAKIŞI

Elbette bu bakış açısına layık olmaya çalışıyoruz. Onun içindir ki, Turizm ve Gastronomiyle ilgili yapılan eleştiriler kadar, sonrasında gelen öneriler ve tavsiyeler dikkatimi çekti. Örneğin Gaziantep’ten asla kopmayan bu şehrin efsane ismi sayılan Sayın Vehbi Dinçerler kısa mesajında “Sevgili Özekşi, Sıtkı Severoğlu da siz de vizyoner yaklaşım sergiliyorsunuz. Aşırı ve hızlı göç dalgalarıyla büyüyen Antep'te oluşan sosyal kumaştan aradığınız elbiseyi dikebilmek çok üstün ustalık ve koordinasyon gerektirir. Umutsuz değilim!” diye yazdı. Sayın Dinçerler’in bu kısa ama çok geniş anlam taşıyan mesajını elbette dikkate alacak, sorumluluğumuz gereği elimizden geleni yapacağız.

İKİ YORUM, MÜTHİŞ ELEŞTİRİ

Bu arada Bir dönem Gaziantep’te Halk Bankası şubelerinde ve başka illerde müdürlük yapan, kent sevdalısı Cemal İyikülah biraz öfkeli biraz sitem dolu mesajında, “Millet Urfa'ya Harran evlerini görmeye yatmaya gidiyor. Biz o güzelim taş evlerimizde pahalı konaklama ve rezalet hizmet ile kimseyi yatıramayız. Bunun için zihniyet devrimi lazım o devrimi yapabilecek liyakatte adam yok maalesef” dedi. Haklı mı haklı elbette. Bunu çok iyi bildiğim için onaylıyorum. Öte yandan Gaziantep Turizminde otelcilik ve Gastronomi ve yönünde çok tecrübeli olan ve Gaziantep’ten uzakta olsa da yüreği şehri için yanıp tutuşan, her gün gazetemizi okuyup Gaziantep’i koklayan Hüseyin Altınel de sitem dolu paylaşım yapmış. İnanın biraz ağır da olsa gerçekleri dile getirerek, “Sıtkı abi lafını esirgememiş yine. Yalnız benim itirazım bir tespitin eksikliği üzerine. O da şu, Gaziantep artık Gastronomi Kenti olarak anılmıyor, Gaziantep artık bir Gastronomi Faciası (fahiş fiyatlardan hijyene, kaliteden servise) olarak anılıyor... Biliyorsunuz bir konuda zirvede olmak güzeldir. Ama aslolan bu zirveyi koruyabilmektir. Biz bırakın Gastronomi zirvesini korumayı, merdiven altı kebapçı, baklavacı zihniyetiyle koca kenti rezil etmekle meşgulüz artık. Kebapçı geçinen Dangalağın boynundaki önlüğü değil bir mahallenin, 7 mahallenin iti yalasa doyar. Sonra utanmadan bu haliyle kalkıp talihsiz müşterisinden Çağdaş Hesabı almaya kalkar. Bunu AKP'nin il yöneticilerine söylediğimde, 6 çeşit Ekonomi okumuş bana "Serbest Ekonomi" gibilerinden bi safsata laf etmişlerdi…”diyor.

Ne acı değil mi? Bu insanlar şehirden uzaklaşmak zorunda bırakıldıkça, Gaziantep’in mesleki liyakatli değerlerini kaybettiği zamanla fark ediliyor. Ama o zaman iş işten geçmiş oluyor.

BAKLAVAYA İHANET Mİ EDİLİYOR?

Şimdi de şehrimizin önemli baklavacılarından birisi olan, Gaziantep sevdalısı bir ismin yazdıklarını paylaşacağım. İsim vermiyorum, çünkü hem izin alamadım hemde bazı aklı evvellerin, çıkarcıların, memleketin imajını göz göre göre özellikle baklava dünyasında yerle bir edenlerin hedefi olmasını istemedim. Sadece okuyun derim. Öylesine derin ve ders alınacak bir tespit ve eleştirel bir yazı ki, yazılanın hepsini okumanızı istedim. Buyurun birlikte okuyalım:

“Sayın Özekşi çok güzel, bizler için çok çok özel şehrimiz için bu kadar hayati bir konu gündeme getirmenize çok memnun olduk. Ne acı ki, bu bir daha imajımızı zor düzeltecek bir konu. Ama maalesef şehir olarak bunun ele alınmasına çaba göstermeyip, hiç kimsenin görmemek için görmezden gelip bana ne davranışı benimsediğini üzülerek izliyoruz. Gastronomi keyfi ve en iyisi için gelinen, yenilen, eğlenilen görülen bir hizmet. Ama şehrimizde hızla kalitenin düşmesi, işletme sayısının çapsız, niteliksiz şekilde çoğalarak daha çok şikâyet, daha çok misafirleri kazanç kapısı, gelir kapısı gören bir sektör haline hızla gidiyoruz. Bizler, Ticaret Sanayi odaları, meslek odaları ve ilgili kesimlerin tamamının olayı görmezden gelip, kimseye kötü görünmeyelim, karşımıza almayalım düşüncesi ile bugünlere geldik. Maalesef turistleri, Gaziantep’e gelen insanları hızla kayıp ediyoruz. Artık şehirde çeşitliliği kaliteli ağırlamayı, gelenin memnuniyeti kalmadığı görülüp söyleniyor. Ne acı ki her yıl, her ay kayıp devam ediyor. Bunun sebebini, çözümünü, nasıl bir yol bulunacak araştırmasını yapan yok, üstelik kılını kıpırdatan da yok…

BU SANAT ESERİNE İHANET EDİYORUZ

-Sayın Özekşi, Baklava Atalarımızdan, ustalarımızdan bize emanet ve bize bırakılan bir değer. Üstelik çok derin bir meslek ve sanatıdır. Dahası dünyada hiçbir tatlı ile mukayesesi olmayacak bir değer… Nihayetinde Avrupa'da Coğrafi işaret aldığımız bir değer. Üretimi için nüfus cüzdanı dediğimiz bir kimliği Gaziantep'te, bu coğrafyada üretilen her biri birbirinden değerli malzemeden geleneksel metotlarla yapılan bu sanat eserine resmen ihanet ediyoruz.

Çünkü bugün bu şehirden, yani Gaziantep olarak tüm Türkiye'ye yüzlerce üretici taklit, tağşiş, niteliksiz çok kötü malzeme ve hiçbir emek olmadan büyük bir yarış halinde, yenilmeyecek baklavaları olmayacak fiyatlara fason yapıp, tüm şehirlere özellikle büyük şehirlerdeki satıcılara gönderiyor. Abi bu değerli sanat eseri dünyada eşi benzeri olmayan baklavayı biz ne yapıyoruz? Bir düşünün buna bir dur diyen denetleyen kontrol eden hiç kimse yok. Abi dünyada bunun örnekleri var, hi bir şey bilmiyorsak onlardan örnek alalım. Bizim bu baklavamızın yanından geçemeyecek İtalyan makarnası, inanın olması gerektiği buğdaydan yapılmazsa makarna yazamıyor. İtalyan pizzası aynı derece. Tüm dünyada söz sahibi, saymakla bitmeyecek örnekleri var. İnanın biz kendi elimizle baklavayı katledip taklit, tağşiş fasonculuk yapıp bu ürünün değeri bu deyip kendimizi inkar edip değerini öldürüyoruz… Şehre geleni de aynı metotla soyup yanlış malzeme üretimlerle, ağırlayamadan sadece para makinası görüyoruz. Öyle ki bugün şehrimizin düştüğü durumla kimse ilgilenmiyor. İlgilenene de tersten yanlış yerden bakılıyor. Haliyle düşüş ve kayıp devam ediyor, yazık, inanın çok yazık ökkeş Abi… Sizin bu feryadımızı müsait olduğunuzda yazarsanız çok seviniriz. Hiç değilse okuyup sorumlular öğrenir bu sayede. Selamlar saygılar.”

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR