Sakın şaşırmayın veya öfkelenmeyin. Gaziantep’te araç kullanmak gerçekten çok zor. Yolların yetersizliği, doğru yanlış, hatta yasak yerlere keyfi park edilmesi zaten ulaşımı ciddi sekteye uğratıyor. Ama bunun ötesinde öyle bir tehlike var ki, bu şehirde araç kullanmasını bilmeyenlerin sayısının gittikçe artması. Özellikle ehliyetli olanların. Bunlara nasıl ehliyet verilir, bunlar nasıl sınava tabii tutulur ve geçirilir, akıl alır gibi değil. Bir şey daha var, koskoca şehirde ehliyet sınavlarının yapılacağı bölge yok. Düşünün bir kere şehir içinde sınav yapılıyor bu memlekette. Gelişmiş ülkeleri görmesem, hatta en favorim Almanya’da ehliyet sınavı için neler yapılıyor bilmesem, belki de hergün Gaziantep’te yaşananları rezalet olarak görmeyebilirim. Yani şu güzelim kentimizi, Afganistan’ın ve eski Halep sokak ve caddelerine benzetenlere zaten söyleyeceğim bir şey yok. En büyük sorumsuzluk motor gibi ama üstüne çadır veya tente çekilmiş araçlar, triportörler, caddelerde cirit atan, çöp konteynerlerine dadanan küçük küçük araçlar, nereden çıkacağını bilmediğiniz motosikletler, çocukların altına çektiği ve nasıl kullanılacağını bilmediği bisikletler her an bırakın kendilerini, sizi de tehlikeye atıyorlar.

ŞEHİR BU YÜKÜ NASIL KALDIRSIN?

Bunlar düzelir mi? Bu gidişle kocaman HAYIR… Çünkü yerli yabancı nüfus inanılmaz fazla. Şu anda resmi kayıtlar nedir tam bilmiyorum ama kayıtlı kayıtsız tüm yabancıların nüfusunun 700 bine ulaştığı iddiası çok can sıkıcı… Hadi Suriyeli, Afgan, Iraklı ve daha birçok ülkelerden gelenleri biliyoruz da son olarak İran’dan gelmelerin başlaması, yine Filistin tarafından gelmesi muhtemel olanları da katarsak, Gaziantep nasıl kontrol altında tutulacak doğrusu çok merak ediyorum. Elbette şehirde gittikçe artık Antepli saymaya başladığımız, sorumluluk duygusu fazla bir Vali Kemal Çeber var. Dahası kent için elinden geleni fazlasıyla yapan, bu yönde Gaziantep’i uluslararası platformlarda gündemde tutmaya çalışan Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin var. Ne var ki bu saydıklarım kentte yaşanabilirlik konusunda yeterli olmakta zorlanıyorlar. Çünkü şehir gittikçe büyüyor. Bu büyümede kent kültürü nedir bilmeyenlerin sayısının kontrolsüz şekilde artması. Bu düşüncede olanların Gaziantep’i genel kültürde, sosyal yaşamda ciddi manada zorladığını endişeyle izliyoruz.

KENT KÜLTÜRÜ OLMAYANLARIN EGEMENLİĞİ

İşin acı gerçeği nedir biliyor musunuz? O kent kültüründen nasibini alamayanların, sorumsuzca davranışları yüzünden, hatta buna keyfi diyelim, kendi kültürsüzlüklerini şehir halkına dayatmaya kalkışmaları nedeniyle arada büyük bir uçurum yaratıyor. Yasayı tanımayışları, kuralları takmayışları, ahlaken çürümüşlüğün getirdiği cesaretle, en küçük bir pozisyonda gerektiğinde kaba kuvvete başvurmaları, Gaziantep’in yaşanabilirlik çıtasını düşürmeye zorluyor. Onun içinde trafikte gerektiğinde terör estirebiliyor. Kırmızı ışıklarda basıp geçiyor, sağa dönecekken en sola yanaşıyor veya tersini yaparak trafiği zora sokuyor. Dahası kendisini uyaranlara küfür ediyor, tehdide kalkışıyor, istediği yere park ediyor. Kavşaklarda arabasını bırakıp gidiyor. Hatta tam kavşaklardaki iş yerlerine girip alışverişini yapıyor. Lokanta varsa tam trafik işaretlerinin bulunduğu lambaya tersine de olsa aracını bırakıyor. Zaten bunları en çok trafikte görüyorsunuz. Ne var ki ne emniyet trafik ne zabıta trafik bu yönde hiçbir varlık gösteremiyor. Kadrolar ne kadar çoğaltılsa çoğaltılsın, polis ve zabıta yeterince eğitilmedikçe, ne yapması gerekeni bilmedikçe bu işlerin düzelme imkânı kalmıyor. Gaziantep’te bazı saatlerde ve özellikle akşam saatlerinde sıkışan belli kavşaklar var. Buralara keyfi olarak park eden 1, yanlış okumadınız sadece BİR araç, o şeritten yüzlerce aracın geçmesini engelliyor. İşte motorize veya kavşaklardaki görevli trafik polislerimizin bunları görmesi lazım ama görmüyor, sadece bakıyor ve kavşağa odaklanıyor. Oysa o bölgede görevli ise, kavşak çevresine de göz atıp düzelme yapmaları gerekiyor. Bunun en kolay yolu, Emniyet ile Büyükşehir'in masaya oturması ve o kavşaklara park etmeyi belirli saatlerde yasaklamasıdır. Örneğin yaz mevsiminde (saat 16- 19,30) kışın (16- 18,30) gibi. Gerektiğinde polis veya zabıta ekiplerini koyar ve uymamakta ısrar edenlere cezasını yazar. Böylece kavşaklar kısmen de olsa kilitlenmekten kurtarılabilir.

KADIN TRAFİK POLİSLERİMİZ VE TIKANAN KAVŞAKLARIMIZ

Trafik konusunda bir şey daha söylemeliyim. Biliyorsunuz mutlaka gözünüze çarpıyor, son aylarda Gaziantep’te önemli kavşaklarda kadın trafik polislerimiz oldukça fazlalaştı. Genel olarak bakıldığında bu kavşaklarda trafik polislerinin olması önemli. Bu memurlarımızdan beklediğimiz bazı saatlerde trafiğin akışında veya ağırlaşmasına sebep olan ışık sürelerinin geçici olarak uzatılması konusunda müdahele etmeleri ve ayrıca trafiğin engellenmesine sebep olan araçların park etmelerinde uyarılarda bulunması gerekiyor. Yani sürücüler onları dururken, sohbet ederken veya telefonla konuşurken görmemeli. İşte orada bir sıkıntı yaşanıyor. Yeni trafik araçları kaldırımlara park ediliyor, bazen 2 kadın bazen erkek polislerimiz ya sohbet ediyor ya telefonla konuşuyor. Dahası orada bulunan iş yerlerine gidip zaman ayırmalar, hatta sigara içmeleri bu gözlemlerime katabilirim. Yani gördüğüm kadarıyla mesailerinin önemli bölümünü, trafiği düzene sokmak, akışı sağlamak, kavşakların köşelerine yapılan parklara engel olmak yerine, bizler gibi trafiği izlemekle geçiriyorlar. Oysa bizler onları trafikte aktif görmek istiyoruz. Bilemiyorum bu memur kardeşlerimize kavşaklarda yapmaları gereken görevleri anlatılıyor mu? Ne zaman ne hallerde, neler yapılır bunun eğitimi veriliyor mu doğrusu çok merak ediyorum. Elbette bunları yapan sadece kadın memurlarımız değil. Bu arada erkek memur arkadaşlarımızı da benzer pozisyonlarda gördüğümü belirtmeliyim. Unutulmamalı ki, kavşaklar trafik polislerinin varlığı ile hayat bulur. Bir zamanlar Gaziantep’te trafiğin en yoğun olduğu Suburcu kavşağında efsane haline gelen polis Baykal Aba vardı. Herkes onun yaptıklarını, sempatik tavır ve hareketleriyle trafiği nasıl düzene soktuğunu hayranlıkla izler takdir ederdi. Sanırım ne söylemek istediğim anlaşılmıştır. Yani bir nevi elleriyle kol işaretleriyle yüz mimikleriyle polisi o kadar sempatik gösterirdi ki, şehir Baykal'a büyük değer verirdi.

GÖZLEMLERİM:

Gaziantep Üniversitesi Rektörü Sait Mesut Doğan için Üniversite bünyesinde sabır ve hoşgörü sınırında azalma gözlüyorum. Büyük umut bağlanan hoca için Akademisyenler kadar öğrenciler ve Üniversitede çalışanların önemli bölümü homurdanmaya başladı… Rektör hocanın elinde sihirli değnek olmasa da radikal kararlar konusundaki yavaşlığı, Üniversite’de yapılan usulsüzlüklerin yeterince üzerine gitmeyişi, kadrolaşmayı kendi haline bırakması, hele hele yemek ihalesindeki sessizliği eleştiri konusu oluyor. Rektörlük görevine 23 Aralık 2024 tarihinde atanan Sayın Doğan’ın geride bıraktığımız tam 6 ayda elbette her şeyi düzeltme imkânı yok. Ama bazı konular var ki, bir Rektör için atılan adımlar, davranışlar, alınan kararlar ve güven konusunda bıraktığı izlenimler zamanla ölçülmez. Doğrusu ben eğer eleştirenlere kısmen de olsa hak verecek duruma gelmiş isem ve bu serzenişleri kaleme alıyorsam, o zaman bir yerlerde yanlış yapılıyor demeliyim.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR