Beğendiğiniz bir evi ya da aracı almak istediniz. Satıcıyla görüştünüz, fiyat konusunda anlaştınız. Ardından klasik cümle geldi: “anlaşmayı sağlamamız için kapora göndermeniz gerekiyor.” Yani malı ayırması, başkasına satmaması için bir tür güven bedeli istedi. Siz de o güveni gösterdiniz; paranızı gönderdiniz, hatta dekontun açıklama kısmına gülücük bile kondurmuş olabilirsiniz. Ne de olsa güven başka, para başka.
Ama birkaç gün sonra telefon çaldı. Satıcıdan gelen mesaj şöyleydi: “Fiyat değişti.”
Ya da daha da keyifli (!) bir versiyon: “Başka biri daha yüksek teklif verdi, sizin kaporayı iade edeyim.”
İşte tam bu noktada çoğu alıcı içinden “Ama böyle olmaz ki?” der ve çok da haklıdır. Çünkü kapora, “şimdilik şöyle bir ödeme yaptım” demek değildir. Hukuken adı cayma parasıdır. Yani taraflar arasında artık söz var, para var ve iş ciddi bir noktadadır.
Türk Borçlar Kanunu açık:
• Alıcı vazgeçerse, kaporası yanar.
• Satıcı vazgeçerse, aldığı kaporanın iki katını ödemek zorundadır.
Örneğin 150.000 TL kapora verdiniz. Satıcı satıştan vazgeçerse, size 300.000 TL ödemesi gerekir. “Ama ben sadece fikrimi değiştirdim” deme lüksü yok. Çünkü burada fikir değil, taahhüt var.
Bu kural sadece ev ve araç satışlarında değil; beyaz eşya, özel üretim mobilya, düğün salonu rezervasyonu, mutfak dolabı siparişi gibi birçok günlük işlemde de geçerli.
Satıcıların en sık kullandığı cümlelerden biri şudur: “Piyasa değişti.” Kimi zaman da “ürün pahalı geldi”, “maliyet arttı” denir. Eğer taraflar en baştan “teslimdeki fiyata göre değişebilir” diye yazmadıysa, bu gerekçeler geçerli değildir. Bir de “daha yüksek teklif geldi” bahanesi var… Evet, bu bahane bile artık klişe oldu. Ancak bilmelisiniz ki hiçbir hukuki karşılığı yok. Satıcı, daha fazla kazanmak için önceki anlaşmayı bozamaz. Bozarsa, bozulacak tek şey fiyat değil, cebindeki para olur.
Sık sorulan bir diğer konu da yazılı sözleşme olmaması. “Ama biz sadece konuştuk” diyen çok olur. Oysa artık WhatsApp mesajları, banka dekontları, e-postalar mahkemede delil olarak kabul ediliyor. “Bu fiyattan anlaştık.” “Kapora gönderiyorum.” “Teslim tarihi şu gün.” Bu tür cümleler varsa, hâkim “sözleşme yok” demez.
Satıcı daha sonra, “O ödeme kapora değil, ön ödemeydi” diyebilir. Bu da yaygın bir manevra. Ancak orada önemli olan, paranın adı değil niyeti. Mesajlarda “kapora” diyorsanız, açıklamada da öyle yazıyorsa, adını değiştirmek geçmişi değiştirmez. Hukuk, kelimelerle değil, kast edilenle ilgilenir.
Bir de uygulamada sık yapılan hata var: “Tamam, biz anlaştık” deniyor ama ne zaman teslim edilecek, nasıl ödenecek, yazılmıyor. Sonra bir anlaşmazlık çıktığında insanlar delil bulamıyor. O yüzden yazışmalar, dekontlar ve mümkünse yazılı sözleşme çok değerlidir. Hele ki konu para ise, “ne olur ne olmaz” demek bazen en hukuki refleksiniz olur.
Kapora, “şöyle bir kenara dursun” diye gönderilen para değildir. Satıcı için sözünü tutma yükümlülüğüdür. Alıcı içinse sıraya girmenin ve o sırayı boşa harcamamanın göstergesidir.
Güven bozulduğunda iş sadece satıştan değil, çoğu zaman Duruşma salonundan geçer.
Not:
Kapora gönderen sadece parasını değil, beklentisini de yatırır. Satıcı, bu güveni boşa çıkarırsa sonunda sadece satıştan değil, itibarından da olabilir.