Elinizde telefon, aklınızda fikir. Parmağınız kayıyor: fotoğraf seçiliyor, filtre ekleniyor, yazı yazılıyor ve hop, story’de. Siz o an sadece içinizi döktüğünüzü sanıyorsunuz. Oysa farkında olmadan belki de kendinize mahkeme yolunu açıyorsunuz.
Sosyal medya, hukukun gözünde mahalle kahvesinden farksız. Orada nasıl yüksek sesle söylediğiniz her söz bir kulaktan öbürüne yayılıyorsa, burada da attığınız her paylaşım aynı hızla yayılıyor. “Benim hesabım gizli, kim görecek ki?” diye düşünenler çok, ama ekran görüntüsü almak için teknoloji üssü kurmaya gerek yok. Tek tuşla delil yaratılabiliyor. İşte tam o noktada hâkim karşısında “Ama ben öylesine yazmıştım” demek, çay bardağını gösterip “Ben aslında kahve içiyordum” demeye benziyor: kimseyi ikna etmiyor.
En çok sorun çıkaran konu hakaret. Bir anlık öfkeyle yazılan söz, altına iliştirilen şakacı bir yorum, hatta bazen tek bir emoji bile dosya konusu olabiliyor. “Ben sadece güldüm” demek kolay ama mahkemeler bazen o gülücüğü bile ciddiye alıyor. Yani klavyede hafif gelen kelime, mahkeme dosyasında ağır gelebiliyor. Burada işin ironisi şu: Bir gülücük yüzünden ifadeniz alınabilir, üstelik yüzünüz hiç gülmezken.
Bir diğer hassas nokta özel hayatın gizliliği. Başkasına ait bir fotoğrafı izinsiz paylaşmak, özellikle kişiyi küçük düşüren ya da ifşa niteliğinde ise, ciddi sonuçlar doğurur. “Ama zaten internette vardı” demek hiçbir işe yaramaz. Çünkü siz onu yeniden yaymış oluyorsunuz. Tıpkı birinin masasındaki kâğıdı alıp megafonla okumanız gibi; hukukun gözünde fark yok.
İşin işyeri boyutunu da hafife almayın. Patronunuza ait belgeler, iş arkadaşlarının yazışmaları, müşteri bilgileri… Bunları sosyal medyaya taşırsanız, sonuç sadece işten çıkış değildir. Tazminat talepleri ve hatta ceza davaları da kapınızı çalar. Yani bir paylaşım, yıllarca emek verdiğiniz kariyerinizi tek tuşla silebilir.
Kişisel veriler konusu ise tam bir mayın tarlası. Doğum gününe sürpriz yapayım derken arkadaşınızın adresini ya da telefonunu paylaşmanız hukuka aykırı kabul edilir ve iyi niyetle yaptığınız bir paylaşım, savcılıktan gelen resmi bir davetle sonuçlanabilir. Pastaya mum koymak güzeldir; ama savcılıktan davetiye almak kadar tatsız bir sürpriz yoktur.
İyi tarafına da bakalım. Size yönelik hakaret içerikli paylaşımlar, özel hayatınızı ihlal eden görüntüler veya kişisel verilerinizi yayan içerikler için şikâyet hakkınız var. Mahkeme bu içeriklerin kaldırılmasına, paylaşan kişinin tazminat ödemesine karar verebilir. Yani hukukun gölgesi sosyal medyada da yanınızdadır.
Ancak şunu unutmayın: İnternette hiçbir şey gerçekten silinmez. Siz gönderiyi kaldırırsınız, ama ekran görüntüsü çoktan alınmıştır. Bugün attığınız bir cümle, yarın dava dosyasında karşınıza çıkabilir. O yüzden paylaş tuşuna basmadan önce kendinize şu soruyu sorun: “Bunu bir hâkim görse ne derdi?” İçinizden “Eyvah” cevabı geliyorsa, o paylaşım tehlikelidir.
Sosyal medya eğlenceli, keyifli, kimi zaman da hayat kurtarıcıdır ama hukuk açısından hafızası güçlüdür. Story’niz 24 saat sonra kaybolur, dava dosyası yıllarca peşinizi bırakmaz.
Dikkat edin: İnternet unutmaz, hukuk affetmez.