Önümüzde yerel seçimler var. Sonuçları ne olursa olsun bu seçim, Türkiye’nin siyasal yaşamını ciddi boyutta etkileyecek önemde bir olaydır. Bu seçim sonuçları, ya iktidar cenahına istediklerini yapabilme noktasında tam bir serbest alan yaratacak ya da kontrollü hareket etme zorunluluğu getirecektir.

2023 seçimleri hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçimlerinde tüm olumsuz şartlara rağmen iktidar açısından başarı ile sonuçlanmıştır. Bunda muhalefetin yanlış stratejisinin ve yanlış aday seçimlerinin etkisinin olmadığını söylemek güçtür.

Seçimlerden başarı ile çıkan iktidar, moral tazelemiş ve güç devşirmiş olarak seçimlere asılacak ve kaybettiği büyük şehirleri muhalefetin elinden almaya çalışacaktır. Bu nedenle adaylarını titizlikle incelemekte, teşkilatların ve kamuoyunun desteğini alacak adaylarla halkın karşısına çıkmak istemektedir. Adayların geç açıklanmasının bir nedeni budur. Bir nedeni de muhalefetin adaylarına göre strateji ve aday belirleme taktiği gütmesi olabilir.

Siyaset bilimcilerin analizlerine göre, yerel seçimlerde halkın beklentisi; bulundukları kente hizmet gelmesi, sorunların çözülmesi ve çevreye duyarlı yaşanabilir bir kent yaratılmasıdır. Bu nedenle kamu gücünü elinde bulunduran iktidar partisinin adayları, bu fırsatı iyi değerlendirecek ve söylemlerinde devlet imkân ve kabiliyetlerini de kullanarak halkı ikna etmeye çalışacaktır. Bu açıdan bakıldığında daha avantajlı oldukları düşünülebilir.

Antalya gibi bazı büyükşehirlerde seçim başa baş geçecektir. O nedenle adayın kimliği, yaşam biçimi, karakteri ve başarı hikâyesi oldukça önem kazanacaktır. Parti disiplini ve dayatması adı altında dayatılacak başarısız ve şaibeli bir aday, halkta karşılık bulamayacaktır.  

Yerel yönetimlerin en büyük sorunu yatırım harcamaları nedeniyle verdikleri bütçe açıklarıdır. En önemli gelirleri de merkezi yönetimin topladığı vergilerden yerel yönetimlere verilen paylardan oluşuyor. Bu pay, toplam bütçenin yarısına yakındır. Bu görünüm, Türkiye'de yerel yönetimlerin merkezi idareye bağlı olduğunun açık bir resmidir.

Türkiye’de merkezi idare, yerel yönetimlere talimatlar vererek sistemi yönlendirmekte, istedikleri gibi hareket etmeyen belediyelere ceza kesmekte, vermesi gereken payları, “Demokles’in kılıcı” gibi kullanmaktadır.

Türkiye'de yerel yönetimlerin mali açıdan bu denli merkeze bağlı olması yerel yönetim anlayışının demokratik olmadığını göstermektedir. Belki de bu nedenle yerel siyaset, bağımsız bir gündem maddesi oluşturamıyor. 

Tüm olumsuzluklara rağmen, belediye başkanlarının bilgili, birikimli ve yönetim kabiliyetlerinin olması halinde, halka hizmet verilebilmektedir. Zira kendi sorunlarına ilişkin karar alma yetkisi olan ve kendi kaynaklarını harekete geçiren bir sistemi kuran belediyeler; tüm engel ve engellemelere rağmen başarılı olabilmektedir.

Yerel seçimler yaklaşırken; hizmete yönelik demeçlerin ve açıklamaların ardı arkası kesilmiyor. Her yer belediye başkanlarının başarı afişleri ile dolu.  Alt yapı- üst yapı çalışmaları tam gaz gidiyor! Her seçim öncesinde olduğu gibi vatandaş ziyaretleri yapılıyor ve vatandaşın istek ve temennileri anında yerine getiriliyor.  Kendisini görünmez kılan, telefonlarına ulaşılamayan, çevresinin çıkar hesapları ve uygunsuz yaşam biçimleri ile halkın tepkisini çeken adaylar bile “şirinlik” gösteriminde. Ey seçim sen nelere kadirsin! Anlaşılan yerel yönetimlerin önemini, bilhassa yaşam memnuniyeti ve adaletiyle alakasını yeni kavradılar.

Yine de belli doğruları dile getirmekte fayda var. Yerel yönetimler siyaset gündeminin en önemli maddesidir. Ve toplumsal adaletin, uzlaşının, birliğin sağlanması için de bir fırsattır. Yerel seçimleri;  sosyal bağların güçlenmesi, yeni fikir ve çözüm üretimi açısından ele alınması kamu yararı açısından hayati öneme haiz olacaktır. Zira Sosyal adaletin ve mutluluğun sağlanması arasındaki kavramsal ilişki yerel politikalarla birebir ilgilidir.

Yerel yönetimler, dinamik ve verimli hizmet verirse, demokrasinin ve yaşam iradesinin kalitesine katkı sunar. Yerel yönetimler toplumsal sözleşme ve sosyal adalet hedefinde kritik kararların alındığı bir siyaset alanıdır. Zira sosyal donatı, kent hakkı ve kent bilinci manasında yerel yönetimlerin önemli görevleri bulunmaktadır.

İktidar yeterli hizmetleri yerine getirmese bile, başarılı bir yerel yönetici; ketin dokusuna uygun, şeffaf, hesap verebilir,  uzlaşmacı, katılımcı demokrasiyi özümsemiş, çözüm odaklı ve geleceğe umutla bakan bir hizmet anlayışı sergileyebilir.

Yaşadığım kent Antalya’da mevcut CHP’li Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve yönetiminden;  yeni ekonomik modellerin ve demokrasinin olmazsa olmazı eleştiri ve mutabakat kültürünün üretimini şu ana kadar göremedik. “Sosyal adalet, hak, yasa ancak uygulama ile manalı olup; güçlü politika, eylem planı, hesap verebilirlik ve şeffaflık refah için esastır.” Bunu Muhittin Böcek’te gören var mı? Eleştirenlere küsen ve kin tutan sağlıksız bir kafa yapısı ile karşı karşıyayız.

Şehir kültürü, kent yaşamı ve kent güvenliği kamusallıktan oluşur. Kent ölçeğinde ilerici, demokratik ve adil bir yönetim anlayışı yaratması gereken CHP’li Başkan,  şarkılarla, türkülerle ve fıkralarla geçirdi bunca zamanı! Dar ekip anlayışı ve vizyonsuzluk ile yazık etti Antalya’ya.

Çevre ile uyumlu, kamu yararına göre uygulanan kentsel dönüşüm,  mevcut konut stoklarının doğru değerlendirilmesi, sosyal ve kültürel tasarımlar, kalkınma ve aidiyet duygusu yeni seçilecek başkanların pusulası olmalıdır. Bunun yanında, yaratıcı ve girişimci yönetim anlayışı; tutarlılık, ciddiyet ve samimiyet ile karar süreçlerine halkı ve STK’ları da katan bir kolektif düşünce; denetleme, şeffaflık ve hukukun üstünlüğü hususlarının hayata geçmesini yerel yönetimler için zorunlu kılar. Zira sürdürülebilir yaşam memnuniyetini sağlama noktasında yerel yönetimler çok ciddi konumdadırlar.

Her şeye rağmen, AKP’li Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü ile CHP’li Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın sosyal belediyecilik açısından başarılı çalışmalarını inkâr edemeyiz. “Yiğidi öldür, hakkını ver!”

CHP’nin sürpriz adayı Mehmet Hacıarifoğlu olabilir mi? Siyasette 24 saat uzun bir süre. Hacıarifoğlu iyi bir isim. Aday gösterilirse merkez sağın oylarını da kendisine yönlendirebilir diye düşünüyorum.

Ayrıca İYİ Parti adayı, Antalya’nın ilk kadın milletvekili, Dr. Nesrin Ünal’ı yabana atmayın, aradan sıyrılabilmek için tek başına arı gibi çalışıyor.  Vatandaşın oyu kimsenin ipoteğinde değil.

Bildiğim tek şey; CHP’de Böcek’in aday olması halinde iktidar partisinin şansının bir hayli artacak olmasıdır.

Kısacası iyi yaşam, birlik, beraberlik, dirlik içinde mutlu ve adil toplum söylemi seçimi kazandıracaktır.

Az kaldı, bekleyip görelim!