Türkiye açısından Türk -Amerikan ilişkileri her zaman önemli olmuştur. Bu ilişkiler dönemine göre inişli çıkışlı bir seyir izlese de iki ülke arasında ilişkiler hiçbir zaman kopma noktasına gelmemiştir. ABD için Türkiye, stratejik ve jeopolitik konumu itibarı ile sıradan bir ülke değildir. Bu nedenle dünya dengeleri ve Ortadoğu’daki gelişmeler göz önüne alındığında; Türkiye’deki siyasal değişimler ABD’nin hep ilgi alanında olmuştur.

Türkiye’yi yöneten liderlerin ABD’den destek aramaları, iktidara namzet muhalefet liderlerinin ve yeni parti kuracakların destek için ABD ziyaretleri; ABD’nin Türk siyasetine olan ilgisinden ve müdahalesinden kaynaklanmaktadır. Eski bir CİA yöneticisi; “Türkiye’de hiçbir siyasi olay, ABD’nin bilgisi dışında gerçekleşmemiştir” diyor.

Türk ve ABD liderleri arasında bir görüşme daha gerçekleşti. Görüşme öncesinde Trump’ın Ortadoğu ve Türkiye komiseri Barrack: “Erdoğan’a en çok ihtiyacı olanı “meşruiyet vereceğiz” dedi. Benim bildiğim demokrasilerde “meşruiyet” başka bir ülkede değil, milletten istenir.

Görüşme için Trump, “Harika”, Erdoğan ise "Atılan çamurlarla kirletilemeyecek kadar güzel bir ziyaretti" dedi. İki saat süren görüşmelerde neler konuşuldu? “Harika” olan neydi? “Güzel bir ziyaret” sonrası Türkiye’nin kazanımları neler olmuştu? Kamuoyu bunu anlayamadı! Her zaman olduğu gibi iktidar ülke menfaatlerini ilgilendiren konuları iç siyaset konusu yaptı. Ana muhalefet ise, “çarşı her şeye karşı” mantığı ile ziyareti değerlendirdi.

Görüşmeler ile ilgili bilgileri net olarak yine ABD medyasında öğreniyoruz.

Görüşmede iki ülke arasında nükleer enerji anlaşması imzalandı. Oval Ofis'te konuşan Başkan Trump, "Söylemek istemiyorum ama bir şey söylemek istersem evet, petrol alımını durduracağına inanıyorum" dedi. F-35 savaş uçakları için bir anlaşma olup olmayacağı sorulduğunda ise Trump, "Evet anlaşma yapabiliriz. Duruma bağlı. Tabi ki Erdoğan bizim için bir şey yaparsa" dedi.

Uluslararası ilişkilerde karşılıklı çıkarlar söz konusudur. Lakin Trump, öyle davranmıyor. Karşısındakini stratejik bir müttefik yerine yağlı bir müşteri görme alışkanlığından vazgeçmiyor. Yine de öyle oldu. ABD’de Cumhuriyetçiler, “Trump iyi iş çıkardı” derken, Demokratlar Trump-Erdoğan görüşmesini “demokrasi ve insan hakları” bağlamında eleştirdi.

Türkiye ticaretinde, "egemen bir devlet" olarak kendi kararlarını alabilecek bir ülkedir. Bizim Rusya ve diğer devletlerle ilişkilerimizi ve ticaretimizi Trump belirleyecekse; egemenlikten değil, bağımlılıktan söz edilir.

F-35 savaş uçaklarının alımı için Türkiye’den ne isteniyor? İstenen BOP ile ilgili rol almamız, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da yıkım planına iştirak etmemiz, Suriye’de bir Kürt devleti oluşumuna izin vermek ise bu Türkiye’nin bekası için tehlike demektir.

Trump-Erdoğan görüşmesinde Gazze görüşüldü mü? Erdoğan, görüşmede Gazze konusunda "önce ateşkese, sonra da kalıcı barışa nasıl ulaşılabileceğini anlattıklarını" belirtti ve "Orada bir anlayış birliği oluştu" dedi. Trump ve Netanyahu Gazze konuşunda anlaştığına göre, Türkiye bu anlayış birliğinin neresinde?

Kanaatime göre Erdoğan Gazze konusunda istediğini alamadı. Eğer görüşülüp, olumlu bir gelişme yaşansaydı, iktidar; yeri göğü inletir, günlerce medyada iç siyaset malzemesi yapardı. “Dünya lideri” ve ümmetin umudu” sloganları trollerin dilinden düşmezdi. Özgür Özel, bu konu için; "Gazze'nin G'si, Filistin'in F'si yok" ifadelerini kullandı. Sahi, görüşmede ele alınacağı konuşulan Halkbank konusu ne oldu? Bu görüşmeler diğer detayların arasında kaybolup gitti. “Şeytan ayrıntılarda gizlidir” derler de!

Görüşmenin ilginç bir yanı da Trump’ın Erdoğan’ı abartılı şekilde övmesiydi. Övme sırasında “kantarın topuzunu kaçırdı.” İşaret parmağıyla Erdoğan'ı göstererek "Hileli seçimleri herkesten daha iyi o bilir" yorumunu yaptı.

Erdoğan, Trump'ın ardından söz aldığında ABD Başkanı'nın kendisini işaret eden jesti ve "hileli seçim" imasına dair herhangi bir yorum yapmadı. Trump ne demek istedi?

Türkiye’nin hem savunma hem de enerji alanında iş birliğine gitmesi, ülke yararına ise karşı çıkmak doğru değildir. Bu durum Rus gazına olan bağımlılığı da ortadan kaldırır. Önemli olan Trump’ın vaatlerini yerine getirip getirmeyeceği, sözlerin tutulup tutulmayacağıdır. Türkiye’nin stratejik çıkarlarına aykırı hareket etmesi halinde ülke ekonomisi kendisini kolay kolay doğrultamaz. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan-Trump görüşmesi abartılmamalı ve duyarlı olunmalıdır. Trump’ın övmesine kanıp, aldatılan olmayalım! “Efendim Trump, Erdoğan’a çok candan davrandı, kapıda karşıladı, sandalyesini tuttu.” Bunlar gösterge değildir. Trump, paranın geldiğine bakar, kimden geldiğinin bir önemi yoktur. Size aldatmak ile ilgili bir Don Kişot hikayesi anlatayım:

Şeytan giderken Don Kişot bağırdı;

- “Bir dakika bekle! Sana son bir soru daha soracağım.”

- “Sor bakalım’, dedi alaycı bir sesle Şeytan.

- “Ormanda savaş naraları atanlar senin adamların mıydı?”

- “Elbette. Benim adamlarım çoktur!”

- “İyi ama Allah Allah diye bağırıyorlardı?”

- “Ne sandın ya!.. Şeytan Şeytan diye mi bağıracaklardı? Bizim işimiz bu: Aldatmak, daima aldatmak!”

Trump; sırt sıvayarak, baş okşayarak, sevecenlikle yaklaşarak bazı ülkelerin başına çıngırak geçiriyor. Dediklerini yerine getirmeyenler için de diplomatik teamülleri yıkarak bir ülke liderini basın önünde azarlıyor. Ukrayna liderine yaptığı gibi.

“Bir kurt, bir koyun veya keçi sürüsüne dalar, kurt sadece bir tanesini alır götürür ancak bütün sürüyü parçalar. Kurt dalmış sürüden artık hayır yoktur.

Bu durumda köylü, kurttan öcünü almak ister. Atlarına binerler, köpeklerini, iplerini alırlar, kurt avına çıkarlar. Kurtları intikam için diri yakalamaktır en büyük amaçları. Usulünü de bilirler ve sonuçta kurdu yakalarlar. Lakin

Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda bir fiske bile vurmazlar.

Kurdu hiç incitmezler.

Yalnız sağlam bir telle ya da kirişle kurdun boğazına bir çıngırak takarlar ve kurdu okşayarak, sırtını sıvazlayarak ve sevecenlikle öperek salıverirler. Boğazı çıngıraklı kurt sevinerek, koşarak ayrılır köylülerden.

Ancak çıngıraklı kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz çünkü çıngırak sesini duyan her hayvan önceden kaçar, kurt ise boğazında çıngırak, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca boşu boşuna koşar durur. Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra zayıflıktan güçsüz düşer ve sonunda bağıra, bağıra, bağıra ölür. Kurt ancak aç kalınca anlar, boynuna çıngırak geçirilirken kendisini okşayanların, sırtını sıvazlayanların ve kendisini sevecenlikle öpenlerin niyetini. Ancak iş işten geçmiştir.” (Yaşar Kemal’den alıntı)

Kıssadan Hisse… Dikkatli olmakta yarar var.