Oysaki CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in markajında tuttuğu ve özel hedef olarak tayin ettiği iki şehirden biriydi Gaziantep.

Peki, bu özel ilgi ve ihtimama rağmen, neden dağ fare doğurdu ? Gaziantep niçin 39. Kurultay’ın kazananı olmanın oldukça uzağında tutuldu?

Elbette bu soruları çoğaltmak mümkün. Bu sorulara muhatap aramak ve cevabını beklemek ise partili veya partisiz kamuoyunun hakkı.

Sorular sitemkar ve bir o kadar cılız bir tonda dile getirildiğinden mevcut il başkanı bu duruma şaşırdığını ifade etmiş. Oysaki şaşırana şaşırma hakkı saklıdır.

Halbuki, makamlar etkisiz ve yetkisiz bir konu mankenliğinden ibaret olmamalıydı. Ki, ağırlığıyla sürece yön verecek kadar etkili bir koltuğun sahipliği, genel merkezi dahi hizaya sokabilir, merkez yönetiminin daha sağlıklı kararlar almasında etkili olabilirdi.

Gaziantep olarak parti meclisine üye vermek, bu şehrin liyakatıyla mı, yoksa Genel Başkan’dan gelecek teveccühle mi ilgili ?

Görünüş o ki, hali hazırda Milletvekili olmanın da, eski bir il başkanı konumunu muhafaza etmenin de, ilçe belediye meclisinde başarılı bir geçmişi yönetmiş olmanın ve dahi salt bir işadamı olmanın da parti meclisine seçilmek için gerek ve yeter şart olmadığı ortada.

Peki, Genel Merkezin parti meclisi seçiminde baz aldığı gerek ve yeter şart nedir?

Halbuki Gaziantep, Türk siyasetinin nabzını tutan, dinamikleri oldukça güçlü lokomotif şehirlerden biri olması hasebiyle böylesi bir makamı hak eden bir yapıda.

Ancak, kendi içinde çoğalamayan, her birikimli ve liyakatli partiliyi doğal hedef olarak gören, gelecekte kendi siyasal ikbalini düşünerek hedefine koyduğu üyeleri ber taraf etme yolunu tercih eden cahilane anlayış, bu partinin aydınlığına gölge düşürmeye devam ettikçe, şehir adına yenilgiler kronikleşecek.

Siyaseti kendi egoları için bir tatmin aracı olarak görenlerin taşıdığı hastalıklı ruh hali, Cumhuriyeti inşa eden partinin kurucu değerleriyle çelişmekle kalmıyor, onu habis bir mikrop gibi sarma tehditini de beraberinde getiriyor.

Kongreleri salt seçim kazanma aritmetiğiyle düşünen ve ne yazık ki bunda başarı kazanan şark kurnazlığının yaydığı feodal karanlık, siyasal birikimlerin ve ideolojik yetkinliğin önüne geçiyor.

Yörecilik (1), Mezhepçilik (2), Etnikçilik (3) müessesine hapsedilmiş bir anlayışın yanına, iki küçük komşu vilayetin iki küçük ilçesi arasına sıkıştırılmış siyaset montajı kendi dairesel döngüsünden başka bir kazanıma hizmet edemez.

Büyük Halaskarın Milli Kurtuluş Savaşı için ilk adımlarına tanıklık ve şahitlik eden Samsun ile onun övgü dolu vecizelerine mazhar olan Gaziantep, CHP Genel Başkanı için özel önem taşıyan iki öncü ve önder şehir olarak belleğimizdeki yerini muhafaza ediyor.

Kuruluşun ve kurtuluşun partisi olarak CHP’ye salt bir siyasal parti olmanın çok ötesinde görevler düşüyor.

Günü kurtarmanın ötesinde stratejiler belirleyen, kendi dinamizmini merkez politikalarına etiketleyen, feodaliteye, gericiliğe ve ırkçı bölücülüğe karşı miyavlayan, Cumhuriyete hak ettiği o mana elbisesini giydiren bir yöntem ve yönetimle Türkiye’nin kurtuluş ateşi 100 yıl sonra tekrar Gaziantep’ten yakılabilir.

“İdare-i maslahatçılar gerçek devrimci olamazlar” düsturuyla ve her zaman milli ve sol olmanın devrimci karakteriyle mücehhez bir yürüyüşün startı Gaziantep’ten verilebilir. Cevabını bekleyen soru ise şu: “Bu duruma şahsiyetimizle ve zihinsel yapımızla gerçekten hazır mıyız?”