Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlayabildiğimiz kadar kutladık sayılır. Buna kutlama denilirse kesinlikle hayır derim elbette. Dünyada hangi ülke CUMHURİYETİNİN 100. Yılını böyle usulen kutlar ki? Ama adı kutlama ise elbette kutlandı. Buna da şükür. Gelecek yıllarda ne olacak kocaman bir soru işareti tabii… Benim bu yazımda söyleyeceklerim Gaziantep’in son durumu hakkında… ŞEHİR YABANCI KAYNIYOR HABERİNİZ VAR MI?Turist değil haaa... Keşke Turist olsaydı... Bir kere kiminle konuşsam herkeste bir endişe var, (ama birçoğu özel söylüyor) Bu şehirde iyi gitmeyen işler var, insanlar rahat değil. Sanayici ekonomik gidişattan endişeli. İşverenler geleceği net göremediklerini söylüyor. Esnaf yani fırsatçılar ve milleti kazıklayanlar hariç, ciddi manada sıkıntı içinde. Bu çok önemli, çünkü yerlisi yabancısı dahil 3 milyona yaklaşan bir nüfusun 3’te birinin yabancı nüfus olduğu bir dönem yaşanıyor. Önceki yıllarda 5’te, sonra 4’te biri derken şimdilerde yapılan iddialar 3’te biri olduğu yönünde… KİMSE MESLEK SAHİBİ OLMAK İSTEMEYİNCE SURİYELİLER İMDADA YETİŞTİElbette resmi olarak bu rakamlar farklı dile getiriliyor, ama artık şehrin her bölgesinde yabancı kaynıyor sevgili okurlarımız. Aklınıza sadece Suriyeli gelmesin sakın. Hele onların önemli bir kesimi bu şehirde ciddi manada işe yarıyor. Artık meslek sahibi olmak istemeyenler yüzünden Suriyeli meslek sahipleri ustalar can simidi olmuş durumda. Sakın tepki vermeyin, sakın yok demeyin. Ben araştırıyorum, geziyor görüyorum. Bal gibi bu şehirde meslek sahibi azalıyor. Usta yok, kalfa yok. Olanların çoğu başka illere gidiyor, kalmıyorlar bu şehirde. Dahası çok ilginçtir Suriyelilerin bir kısmı da gidiyor şehirden. İster kabul edin ister etmeyin, bu gerçeği yok edemezsiniz. Daha önce de yazdım meslek okullarına rağbet gösterilmiyor diye. Örneğin inşaat sektöründe çalışanların yüzde 70 hatta 80’i Suriyeli ustalar… Ayakkabı sektöründe ha keza, lokantalarda bile nitelikli ustalarımız kalmıyor artık. LÜTFEN BUNLARI BASİT VAKALAR GİBİ GÖRMEYİN Hadi bunları bir tarafa koyduk, daha endişe verici durumlar yaşıyoruz artık. Geçen hafta yazdım Kaleye bayrak meselesini. Ve sordum hepsine, niye Türk bayrağı da asmadınız?” diye. Her ne kadar Kalenin tek bayrağı Ay yıldızlı aşkımız olsa da hadi ülkelerinde mağdur edilen, yuvaları dağılan canları alınan, çocukları öldürülen Filistinli kardeşlerimiz için acımız ortak denilir ve birlikte bayrak asılması hoş görülebilirdi. Ama bunu yapmayanlar kentin sinir uçlarına dokundular. Ben kimileri için bilerek yapılmış demeyeceğim. Ama aklıma gelen kötü şeyler yüzünden de endişemi dile getirmeliydim ve yazdım da. Gaziantep Ensar şehir eyvallah, ama artık Gazi şehirde düzenin ve huzurun bozulmasına yönelik girişimleri de hoş göremeyiz elbette. Ne var ki artık caddeler ve sokaklarda farklı giysilerle dolaşan insanların sayısında müthiş artık başladı. Atatürk’ün Gaziantep’inde bu görüntüler ister istemez herkesi olumsuz etkiliyor. Kimseye kılık kıyafeti için söz söyleme hakkına sahip değiliz. Kaldı ki ben en başta savunanım. Ama bu iş öyle değil. Kentin kimyası değiştirilmek isteniyor. Asayiş konusunda sıkıntılar gittikçe büyüyor. STARBUCKS SALDIRISI SON DÖRECE TEHLİKELİ BİR GİRİŞİM Sosyal medyadan paylaşılanları gördükçe içimiz cız ediyor. Endişemiz artıyor. Hele şu Starbucks olayı tam tehlike işareti. Biz Gaziantep’in güvenilir bir kent olduğunu göstermek için çırpınalım, Fatma Şahin başta olmak üzere bu kentin yaşanabilir kentler arasında üst seviyelere çıkması için çabalayalım, ama ne olduklarını bilmediğimiz insanlar bırakın Türkiye’ye Dünyaya haber olan saldırı gerçekleştirsin. Allah aşkına olacak şey mi bu? Bakın tepki elbette doğal, doğru yanlış tepkinizi kırmadan parçalamadan verirsiniz sonra çekip gidersiniz. Nitekim AK Partili gençlerin biraz da muziplik kokan toplu halde kahveye gidip oturmaları hoş görülebilir cinsinden. Katılmasam da saygı duyuyorum. Ama henüz kim olduklarını bilmediğimiz kişilerin Üniversite karşısında Starbucks cafenin camlarını kırması, tekbir ve sloganlar atarak içeri girip yağmalaması son derece tehlikeli bir eylemdir. Bunun önü arkası yok, bir kere başlandı mı devamı gelir. Çünkü bunları yapanlarda mantık aramıyorum. Bilseler Starbucks’ın İsrail ile bir alakası yok ve Türkiye'deki Starbucks şubelerinin sahipleri, Amerikan menşeli Starbucks şirketinin değil, Kuveyt'ten Alshaya Grup himayesi altında faaliyet gösteriyor. Bilseler Starbucks, Türkiye'de franchise yöntemiyle işletiliyor, ancak tüm şubeler Alshaya Grup tarafından denetleniyor ve isim hakları da yine aynı gruba ait. Ve bu nedenle Türkiye'deki Starbucks şubeleri Amerikan ya da İsrail tekelinde değil, Müslüman bir ticari heyetin kontrolünde bulunuyor. İşte o zaman yaparlar mı bu eylemi? O İŞYERLERİ KAPANDIĞINDA OLAN KİMLERE OLACAK? Bir şey daha var tabi, bilseler orada çalışanların gariban Türk işçileri olduğunu, o işyerleri kapandığında onlarca yüzlerce aile perişan olacak? Ama umurlarında değil. Çünkü bir yerden düğmeye basıldı mı artık onları kontrol etmeleri zordur. BU ŞEHİR KORKAKLAŞTI MI? Gelelim son söyleyeceklerime… Bu şehirde yasa dışı da olsa, huzuru bozmaya yönelik gelişmeler de olsa, cana mala tecavüz de olsa, çıkıp bir Allah’ın kulu “n’oluyor?” demeyecek noktaya gelmiş durumda. Kimse ses çıkarmıyor, daha doğrusu ses çıkarmaya korkuyor. Oysa ses çıkarılsa kenti yönetenlerin eli güçlenecek. Şehirde sağduyulu insanlar harekete geçecek. Ama tam tersi işliyor bu şehirde. Kimse gücenmesin ve kırılmasın ama gördüğüm kadarıyla korkaklık hakim olmaya başladı Gaziantep’te… Haliyle bu korkaklık yani yasal yönden hak arama hak sorgulama, uyarıda bulunma gibi sorumlu vatandaşlık duyguları bir kenara atılırsa, yani onlar ses çıkarmadıkça illegalite güç kazanacak. Polisin jandarmanın işi zorlaşacak. Kentte yaşayanlar kimseye güvenemeyecek. STK’ların sadece tabeladan ibaret olduğuna kanaat getirecek. Siyasi partiler ve özellikle varlığı yokluğu belli olmayan Muhalefetin kendilerine sahip çıkmadığını görecek. Böylece meydanı boş bulanlar sahaya çıkacak. İstediği gibi at koşturacak. Daha da sözüm yoktur… HEPİNİZE İYİ HAFTALAR