Eğer hatırlayanınız varsa aylar önce ”Şaka gibi bizleri pahalılığa alıştırdılar biliyor musunuz? Millet pahalı da olsa alışverişlerini yapıyor, yakıtını alıyor. Tek fark az alıyor, ama nihayetinde alıyor yani. Hesap soramıyor, tepki koyamıyor” demiştim. Aradan aylar geçti o fiyatların çok çok üstünde kuzu gibi yakıtlarımızı alıyoruz. Son bir hafta içinde bir indirilen, 5 bindirilen, ertesi gün 2 indirilen 7-8 bindirilen motorin ve benzin fiyatlarındaki akıl almaz değişimlere karşın akaryakıt istasyonlarda o eski aksiyonları göremiyorum. Yoldan geçerken baktığımda artık eskisi gibi uzun sıra kuyruklarını göremiyorum. Hele gece saat 12’ye az kala zamana karşı yarış ile birlikte kavgalara artık hiç şahit olmuyorum… Çok ilginç değil mi? Şu 20 -30-50 kuruşluk zamlı benzin veya motorin almamak için milyonluk arabaların da aralarında olduğu kuyruklarda nasıl da yarışa girdiklerini gözlerimle gören birisi olarak şimdilerde bunlardan eser kalmadığını şaşırarak izliyorum… Birde 50 liralık benzin limiti koyanlar olmuştu hatırlarsanız. GÖZLERİNİ PARA HIRSI BÜRÜMÜŞLER HİÇ FRENE BİLE BASMIYORŞimdi hepsi unutuldu gitti şaka gibi. Niye? ÇÜNKÜ BİZİ ALIŞTIRDILAR... Bizde kuzu kuzu alıştık tabii… Sadece akaryakıtta değil tabii her şeyde… Doğalgaz ve elektriği de katın işin içine. Yiyeceği, içeceği, gıda maddeleri, kafeleri, lokanta ve restoranların dayadığı fiyatları… Öfkeleniyor ofluyor pufluyoruz ama ödüyoruz nihayetinde. Ve en acımasız zam olan ev kiralarına… Öyle yasada yüzde 25 filan hikâye. Kimse takmıyor kanunu manunu… Basıyorlar yüzde yüz- 150- 200 zammı. Kabul ettin ettin, yoksa yıllardır kendi malınmış gibi özen gösterdiğiniz yaşam alanını terk etmek zorunda kalıyorsunuz. Çok ilginçtir ki, maalesef ona da alıştırdılar bizleri. Daha bir sene öncesinde 2 -3 hatta 4 bine oturulan ve pahalı denilen daireler şimdi istenen fiyatları görünce bize ne kadar da ucuzmuş gibi geliyor. Çünkü aynı evlerde 6-7-8-10-11 ve 12 bin lira oturmak zorunda bırakılıyoruz. Ve çaresizce teslim oluyoruz… İşte bu alışkanlığımız bu zamları yapanlara cesaret verdi. En zorumuza giden ney biliyor musunuz, gözlerini para hırsı kaplamış olanların frene basmayı bile düşünmeden son hızla yollarına devam ediyor olması… ASGARİ ÜCRETE ZAM GELECEK DİYE NİYE SEVİNİYORLAR Kİ? Şimdi özellikle yıl sonunda asgari ücretlere zam gelecek diye sevinenlere şaşırıyorum doğrusu… Bilmiyorlar ki ne kadar maaşlarını zamlı alacaklarsa, o kadar, hatta daha üstünde temel gıda maddeleri başta olmak üzere her şey zamlanacak… Yıllar önce yazdım yine hatırlatıyorum. Biz artık Venezuela yolundayız. Zaten Türk Lirası’nın yaşadığı ciddi değer kaybı sonrası Türkiye, son 20 yılın en yüksek enflasyon oranını görmüş oldu. Böylece dünyanın en yüksek enflasyon oranına sahip Venezuela, Lübnan, Sudan, Zimbabve'nin ardından 5. ülkesi konumuna geldi. Bu ne demektir? Enflasyon ile birlikte, paranın satın alma gücünün genel olarak düşmesi, fiyatların sürekli bir biçimde yükselme eğiliminde olması sonucunda, ülke parasının satın alma gücünün düşmesi anlamına gelmektedir. MUTFAKTAKİ ENFLASYONU EN İYİ EV KADINLARI BİLİRYani artık kazandıklarımız aylık giderlerimizi karşılamıyor. Bu kadar net… Asgari ücret ne kadar artarsa artsın o kadarının fazlasına temel gıda ürünlerinden tüm tüketim maddelerine kadar herşeyin üstüne iki misli zam gelir. O kadar basit yani. Düşünün ve 5 sene öncesinin asgari ücretiyle neler alabildiğinizi bir hatırlayın. Bir de şimdikiyle kıyaslayın… Bırakın 5 sene öncesini, 1 sene hatta bir ay önce satın aldığınız her şeyi yüzde 50 zamlı alıyorsunuz… Bunu en iyi ev hanımları bilir. Soruyorum bizim hanıma, “şöyle 1 hafta aynı fiyatta kalan hiçbir şey göremiyorum marketlerde” diyor. Zaten bakliyat ürünleri, un mamulleri almış başını gidiyor. Yerli mallar iyice azalmış durumda. İthaller piyasaya hâkim olmuş durumda… KURTLU BÖCEKLİ ÜRÜNLERDEN YAPILAN YEMEKLERİ ÖĞRENCİLERE REVA GÖRENLERİN YAPTIKLARI KESELERİNE Mİ KALACAK Bakliyat ve un mamulleri dedim de aklıma aylardır şehrimizdeki öğrenci yurtlarında ve Üniversiteler dahil bazı kurumlarda verilen yemeklerin yetersizliği ve içinden kurt çıkma olayı geldi. Son olarak ise Gaziantep Ticaret Odası Güzel Sanatlar Lisesi pansiyonundaki öğrencilerin artık isyan edecek noktaya gelmeleri gündeme düştü. Tabii bunları öyle alengirli ve kirli işlere bulaşmadığına inandığım CHP Şahinbey Meclis Üyesi Uğur Kalkan gündeme getirdi. Önemli gördüğümüz için haberi manşete taşıdık tabii. Bir kere sağa sola sapmadan, çeşitli bahaneler uydurmadan şu gerçeği kabul edelim. Özellikle eğitim kurumlarında bu yemek işlerini ihaleye alanların toptan alışveriş yaptıkları bakliyatçılarla ilişkiler çok önemli. Örnek nohut, mercimek, fasulye, pirinç, bulgur vs. Bakliyatçıların depolarında dünya kadar ürün var. Bunlar nasıl korunuyor kimse bilmiyor. Bunlar uygun ortam yaratılmazsa böceklenmeye ve kurtlaşmaya başlıyor. Burada ilk iş toptancılık yaparak çok fazla ürün alıp stoklayanların depoları… O depolarda böceklenmeye karşı zehirli ilaçlar sıkılıyor. O ilaçlar zaten ürünün tüm faydalarını alıp götürüyor. İkincisi ve aynı şekilde ürünleri toptan alan yemek firmaları. Onların da sakladıkları depolarda aynı durum oluyor. Çünkü bakliyat ürünleri iyi korunmaz ve saklanmaz ise tüm özelliklerini kaybeder. AVRUPA ÜLKELERİNİN ALMADIĞI ÜRÜNLERİ BİZE YEDİRİYORLAR Bu olay sadece Gaziantep’te olmuyor aslında, bizim ülkemizde her tarafta yapılıyor. Avrupa öyle değil elbette. Onun için gümrüklerden ürünlerimiz geri dönüyor. Daha dramatik durum ise, gümrüklerden dönen ürünleri Türk vatandaşlarına yediren bir zihniyet hakim bu ülkede. Alfotoksinli fıstıklar buna dahil. Yani bu kadar vicdansızlığın ardından dürüst bir şey beklemek çok saflık olur. Onun içindir ki, bozulmuş ürünlerin önemli kısmı resmi ve özellikle eğitim kurumlarının yemekhanelerde kantinlerinde tüketilir. Fabrikalarda da oluyor bu işler. Ama bazı namuslu işverenler böyle şeylere asla müsaade etmezler. Kalite kontrolü yaparlar. En büyük vurgunlardan birisi Mübarek Ramazan ayında yapılır. Güya Müslüman ülkeyiz ama sahtekarlığın içine batmış bazı insanlar ki, onların çocuğu da dini bütün olarak gözükür ama her türlü hileyi yaparlar. Onun içindir ki, onlar gibi firmalar, ellerinde biriken ne varsa kurum ve kuruluşların fakir fukaraya dağıttığı ürünlerin içine koyarlar. Böylece bozulmuş, mercimek, kalitesiz bulgur, fasulye, nohut gibi ürünler de elden çıkarılmış olur. BU İŞİN ÜSTÜNE GÖSTERMELİK DEĞİL KARARLILIKLA GİTMEK LAZIM Tabii bunları alan fakir fukara fazla ses çıkarmaz ama eğitim kurumlarında öğrenciler tepkisini koyar. Nitekim de öyle oluyor. Gaziantep Üniversitesinde Ramazan ayında yaşananları unutmadık. Öğrenci yurtlarındakileri de elbette. Son olarak bu Güzel Sanatlar Lisesi pansiyonunda yaşanıyorsa, Sayın Vali Davut Gül başta olmak üzere Milli Eğitim Müdürü ve tüm yetkililer kontrol ve denetim mekanizmasını harekete geçirmelidir. Bu konuda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Mehmet Karayılan’ın da yukarıda bahsettiğim konular çerçevesinde denetimlerini ve kontrollerini aralıksız sürdürmesinde yarar görüyorum… Ama iş bilenlerce, konusunda uzman olanlarca… HEPİNİZE İYİ HAFTALAR