Bu hafta gerçekten çok ciddi bir sorunu ele alacağım. Avrupa’nın en büyük enflasyonuna sahip Türkiye’de durumlar hiç te iyiye gitmiyor. Aynısı şehrimiz için de geçerli. Tüm yaşanan olumsuzluklar nedeniyle gençleri kaybediyoruz resmen. Çoğu açıkça suça itiliyor. Hayri başlayalım.

-Türkiye’de yaşamak her yönü ile zorlaştı artık. İşe doğrudan ekonomi yönünden bakacak olursak sadece artık alt tabaka diyeceğimiz, (çünkü orta direk yıkıldığı için) bir üst tabaka bir de alt tabaka diyeceğimiz milyonlar resmen açlık sınırında bırakıldı. En başta mevcut asgari ücret ve emeklilere ödenen aylık rakamlar inanılmaz derecede düşük. Ortanın biraz üstündekiler geçimlerini sağlayabiliyor, ama üstlerde kademe kademe kategoriler mevcut. En zirvedekiler için halkın geçimi, nasıl yaşadıkları çok önemli değil. Az altındakiler de öyle. Yani “tok açın halinden anlamaz” misali gidişat onları da fazla etkilemiyor. Zaten Türkiye’nin tüm illerinde tepede olan şirketler son derece iyi yaşıyor.

HALKIN BÜYÜK YANILGISI

Örneğin Gaziantep’te restoranlar, kafeler, eğlenme merkezleri, tatlıcılar dolu diyerek halkın o kadar da geçim sıkıntısı yaşamadığını ima edenler var ya, işte onlar hesap hatası yapıyor. Çünkü Gaziantep’te topu topu kaç tane restoran var ki? Üstelik bunların içinde alkollü olanlar artık parmakla sayılacak hale düştü. Oysa Gaziantep bir Gastronomi şehri. Ne var ki, gelen yabancılar ve yerli turistler, iş dünyasının müşterileri inanın alkol alabilecek müzik dinleyebilecek mekanlar arıyor bu şehirde. Açıkçası bu da tartışılması gereken ayrı bir çelişki. Yani işin aslına gelecek olursak, mevcut eğlence ve yiyecek- içecek mekanları az olduğu için oraların dolu olduğu kimseyi şaşırtmasın. Elbette Gaziantep’in son yıllarda zengini çoğaldı, bu şehirde kaynağı belirsiz para sahipleri müthiş eğlenceye düşkün. Yemeye içmeye dayanamıyorlar. Daha çoğu şehir dışına gidiyor hafta sonlarında. Bunlar Legal kazanç ile yapılıyorsa kimseye sözümüz olamaz. Hepsine yedikleri içtikleri yaşadıkları helal olsun. Başka ne diyeyim ki?

AVRUPA VE DÜNYADAKİ TABLOMUZ KORKUNÇ

Gelelim işin gerçek yüzüne… Başında da söylediğim gibi ülkenin genel gidişatı belirli bir azınlık dışında çok kötü durumda. Yerli yabancı çıkan raporlara ve analizlere bakarsanız Türkiye’de yıllık enflasyon yüzde 68,5 gösteriliyor. Bana göre yaşadıklarımız ve gördüklerimiz daha yüksek. Ama hadi kabul edelim o oran bile tüm Afrika ülkelerindeki enflasyon oranlarından daha yüksekmiş.

Rakamlara dayanarak söylenilen gerçeğe bakacak olursak, Türkiye dünyada yıllık tüketici enflasyonunun (TÜFE) en yüksek olduğu dördüncü ülke konumunda. Dünyada ise yine üst sıralardaymışız. Bazıları 4’ncü bazıları ise 6’ncı gösteriyor. Buna karşılık Avrupa’da en yüksek enflasyonda açık ara birinci olan bir ülke haline getirildi güzelim ülkemiz. Şimdi bu realite ortada iken biz Türk insanı olarak ne yapabiliriz ki? Bugün aldığımızı bir hafta sonra aynı fiyattan alamıyoruz. Kimsede vicdan kalmamış, herkes birbirine bakıp fiyat yükseltiyor. Denetim yok, kontrol eden yok, hesap soran yok…

ÇOCUKLARIMIZI KAYBEDİYORUZ KİMSE FARKINDA DEĞİL

İşte tam bu noktada gazetemizde Meral Kınacılar Erbekte’ye konuşan Sosyolog Prof. Dr. Özkan Yıldız, ekonomik krizin derinleşmesi, orta sınıfın erimesi, gelir düzeyinin düşmesiyle birlikte aile yapılarının da sarsıldığını söyledi. Öyle şeyleri dile getirdi ki vallahi bildiklerimin ötesindeki bu bilgiler beni ürküttü doğrusu. Sayın Özkan Yıldız diyor ki: Çocuk ve genç suçluların sayısında ciddi artışlar oldu. Rakamlar ürkütücü. Uyuşturucu ile bağlantılı suçlarda Avrupa’da zirvedeyiz, adeta patlama yaşanıyor. Suça bulaşan kız çocukları ve kadınların sayısında artış var. Suç giderek artıyor, suçlu sayısı artıyor, çocuklar ve gençlerin suç işleme oranı artıyor. Normalize edilen bir sürece doğru gidiyoruz, en kötüsü de bu. Dahası var tabii… Yıldız’a göre, suça itilen çocuk sayısında yüzde 26’lık artış var. Uyuşturucu bağlantılı suç oranları yüzde 4,9’dan yüzde 8,2’ye yükselmiş durumda. Ceza artırımları caydırıcılık açısından önemli ancak asıl önemli noktanın çocukların ve ergenlerin topluma kazandırılması, rehabilite edilmesi lazım.

CEZAEVLERİNDE ÇOCUK DAHA AZILI HALE GELİYOR

İşte asıl bomba burası. Çünkü Sayın Yıldız, çocuklar ve gençlerin cezaevinde daha da azılı suçlu haline geldiğini ileri sürüyor. En önemli vurgusu “burada bir eksiklik var demektir. Çıkan aflar, indirimler suçlularda, 1 ay yatar çıkarım algısına neden oluyor. Bu da özellikle gençleri çok daha rahat suç işlemeye itiyor. Gençlerde hem meslek hem eğitim hem istihdamda büyük boşluklar var. Maalesef okul sistemi dışında kalanların meslek edinmesinde başarılı olamadık” demesi oluyor.

Bir vahim durum da suç istatistiklerine bakıldığında birinci sırada 24-34 yaş aralığı gelmesine dikkat çekiyor ve “oysa bu yaşlar yani en faal çalışma yaşında olanlar maalesef cezaevindeler. Suçlarda bu yaş aralığı pik yapmış durumda. Uyuşturucu bağlantılı suçlarda artış var. Uyuşturucu etkisinde suç işliyorlar, suç giderek artıyor, suçlu sayısı artıyor, çocuklar ve gençlerin suç işleme oranı artıyor. Bu çocukları ve gençleri rehabilite etme, eğitim noktasında sıkıntılar devam ediyor. Adalet sistemi yamalı bohçaya döndü. Yeniden suçlara yönelik cezaları artma yoluna gidiliyor, bu tek başına çözüm değil. Toplumda yapanın yanına kar kalıyor algısı var. Yapan gereken cezayı almıyor, alsa bile yatmıyor” diyerek çok önemli bir konu için uyarıda bulunuyor.

SONUÇ OLARAK DURUM ŞÖYLE:

-Suçlara bakıldığında birinci sırada yaralama, hırsızlık ve uyuşturucu geliyor. Vahim olan durum ise, bunlarla ilgili cezai uygulamaya bakıldığında denetimli serbestlik çok fazla. İyi hal koşulları nedeniyle bu insanlar toplum içine geri dönüyor, bunlar kendi kaderine terkediliyor. Oturup düşünmemiz lazım. Sadece cezaevindeki yılları artırmak caydırıcı olabilir ama kökünü kurutmak lazım. İl, ilçe bazında suç işleyenlerin istatistikleri yayınlandı. Uyuşturucu salgın haline geldi, bu konuda önlem alamadık, çözüm bulamadık. Çocuk tutuklu, yetişkin tutuklu hükümlü sayısında zirve yapıyoruz. Her gün operasyonlar yapılıyor, suç şebekeleri yakalanıyor, siber suçlar aynı şekilde, yaygınlaşma var, yakalama var, yargının önüne getirmek, tutuklamak başarı ama sonrasında sıkıntı var. Bunların oluşmaması için önlem alamıyoruz, bunun kökünü kurutamıyoruz.

AİLE YAPISINDA ÇÖZÜLMELER VAR

-Aile yapımızda çözülmeler çok önemli. Maalesef çocuklara toplumsal yaşamın kurallarını öğretilmiyor, gerekli eğitim verilmiyor. Eğer okul sonrası meslek verilemiyorsa, o çocuk bir çözülme, patlama yaşayacak. İşte ülkemiz şu anda bu patlamayı yaşıyor. Güvenli olmayan sokaklar, meydanlar, şehirler var. Uyuşturucu ile bağlantılı suçlarda Avrupa’da zirvedeyiz. Cezaevi sayısını artırmak çok mutluluk verici bir durum değil.

-Suça bulaşan kız çocukları ve kadınların sayısında artış var. Suça karışan bağımlı kadınlarla ilgili mevzuatta değişiklik yapılması gerekiyor. Sınırlı bağımlılık merkezleri var ama kadınların, genç kızların tedavi süreçlerinde yetersizlik, hukuksal mevzuata değişiklik yapılması gerekiyor. Uyuşturucu ile ilgili, müsteşarlık, başkanlık kurulmalı. Gönüllü merkezler güzel ama önleyici ve koruma ile ilgili daha geniş çalışmalar yapılmalı. Avrupa’da her ailenin nasıl avukatı, doktoru varsa aile destek uzmanı da var. Bizde de bu sistem başlatılmalı ve yaygınlaşmalı. Türkiye’de her ailenin bir aile destek uzmanı olmalı. Mültecilerle ilgili mutlaka Göç Bakanlığı kurulmalı.”

İŞTE BU TABLO KARŞISINDA NASIL İYİMSER OLABİLİRİZ Kİ

Yani Özkan Yıldız Hoca o kadar açık ve net konuşmuş ki, bunlar ne hayali, nede kafadan uydurma şeyler. Hepsi verilere ve belgelere dayanıyor. Bunu okuyup da dudak bükerseniz, boş verirseniz, mevcut ekonomik durumun sosyal ve kültürel patlamaları beraberinde getireceğinden hiç kuşkum yok. İşte söylemek istediğim budur. Ekonomik durumları iyi olmayan ailelerin çocuklarının büyük bölümü suç makinası haline dönüşüyor. Ne hapse girmekten korkuyor ne yakalanmaktan… Başka ne diyeyim ki…
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR