Bu hafta sonu başlayacak olan GastroANTEP Festivali bu şehir için çok önemlidir. Şehrimize çok sayıda yerli yabancı ustalar, sanatçı ve Gastronomi dünyasının ünlüleri gelecektir. Biliyorsunuz her şey şehrimizin Gastronomi dünyasında daha iyi yerlerde olması ve aynı zamanda bu Festivali her sene bir tık daha yükseklere taşımak üzerine kurulu... Şehirler Fuarlar olmadan tatsız tuzsuz bir görünüme bürünür. Elbette daha iyi, daha kapsayıcı, daha ilgi çekici projeler geliştirebilir. Şehir olarak hepimiz bu işin bir yerinden tutmalıyız. Bu işi baltalamaya çalışanlara dur demeliyiz. Ama bunu yaparken de Gaziantep’in imajını bozucu işler yapanlara da sessiz kalmayacağımızın bilinmesini isteriz. Biz bunları görüp yazmalıyız ki, o şehrin kaderiyle oynayanlar kendilerine çekidüzen versin. Meydanları boş sanmasın. Gaziantep’in imajına yıpratmaya çalışmasın.
YAZMAK, UYARMAK BİZİM İŞİMİZ
Biliyorsunuz geçen haftaki bakış, toplumun hassas noktalarına dokunan bir vuruş niteliğindeydi. Zaten pahalılıktan, zamlardan, geçim sıkıntısından patlayacak noktaya getirilen vatandaş, hiç değilse ağız tadı ile tek umudu ekmeğe sarılmışken, onun da türlü hilelerle adeta ağız tadıyla yenecek halden uzaklaştırıldığını görünce resmen öfke küpüne döndü. Bu konuda uzman görüşü de aldık ve ne söylenildiyse yazdık. Ardından Fırıncılar odaları (yani tek değil iki oda) başkanlarının da bu konudaki sözlerini sayfamıza taşıdık. Benim gördüğüm şu; bunda ısrar ediyor ve Gaziantep’teki ekmeklerin kalitesiz olduğunu söylüyorum. En çok da pide dediğimiz tırnaklı ekmek…Yani Gazianteplinin vazgeçilmezi, hele hele Pazar günlerinde fırınlar önünde uzun süre kuyruklarda beklediği “dınnaklı ekmek”. Ne var ki şu anda şehirde büyük kesim eski ekmeklerin tadını bulamıyor. Üstelik fırından eve gelene kadar ekmekler taş gibi oluyor. Fırıncı dernekleri özellikle pideciler, sadece tabela olarak varlıklarını sürdürüyor. Bir yandan haklılar, çünkü özellikle Şahinbey bölgesinde çığ gibi büyüyen, ruhsatı bile olmayan, denetlenmeyen fırıncılara güçleri yetmiyor. Tabii Şehitkamil’de öyle…
HELAL ET DİYOR EN ÇOK HİLEYİ ONLAR YAPIYOR
Aynısını kasaplar ve marketlerdeki kasap reyonları için de söyleyebilirim. İşte son tabloyu gördünüz, bu sadece birisiydi. Üstelik işyerinin tabelasındaki yazı Müslümanım diye geçinenlerin dine ve Müslümanlığa nasıl darbe indirdiğini adeta belgeliyordu. Adam, "batıla yardım eden hakka zulmeder" yazmış. Bunlar öyle batıl dahil kimseye yardım etmiyor ama et almak isteyenlere resmen zulüm ediyor… Birde biliyorsunuz, bi ara Helal Et –Helal Tavuk- Helal Ekmek modası çıkmıştı. Helal diyorlar ama ne kadar haram işler varsa köküne kadar yapıyorlar. Allah var yine de aradan çok dürüstleri çıkıyor. Hem ekmekçiler ve fırıncılarda hem kasaplarda…Onlara hiç sözüm olamaz zaten… Bu nedenle de insanlar genellikle bildikleri tanıdıkları esnafa gidiyor. Aslında onların bile bazıları bozulmuş etlere kıyamıyor ve karıştırıp satıyor. Kuşbaşı etlerin arasına bile koyuyorlar. Zaten kıyma onlar için en büyük kurtarıcı… Şunu çok net ifade edeyim de, artık bu işlerin asla ve asla düzelmeyeceğini, kontrol altına alınmayacağını bilin…
AVRUPA’DA BUNLARI YAPANLAR VAR MI?
Gelelim asıl söylemek istediklerime… Siz öyle göstermelik birkaç denetime filan takılmayın. Hepsi göz boyama. Bir kere bu işlerin düzelmesi için önce ahlak derim. Hatta esnafta AHİLİK anlayışını eklerim… Varsa bile veya kaldıysa eğer, onların da sayısı gittikçe azalıyor maalesef…
Bakın açık açık soruyorum;
-Sizler özellikle Avrupa’da yaşayanlar hiç oralarda ekmeklere hile katıldığını gördünüz mü?
-Hiç marketlerde kasap bölümünde bozuk et satana rastladınız mı?
-Aldığınız bakliyat ürünlerinde, gıda maddelerinde günü geçmiş veya bozuk ürün satanları duydunuz mu?
Elbette çıkacaktır tek tük… Ama onların anasından emdiği sütü de burnundan getirirler oralarda. Bir gurbetçi yazmıştı bu konuda. Diyor ki, “buralarda Etlerin tarihlendirilmesine ilişkin yasalar ve kurallar oldukça katıdır ve et reyonu, tarihi geçmiş ürünlerin yanı sıra rengi bozulmuş etleri (ambalajın yeterince kapatılmadığının işareti) ve genellikle müşteriler tarafından yapılan hasarlı paketleri tespit etmek için kasaplarını sürekli olarak inceler. Etlerin çoğu, tarihi de olan büyük parçalar halinde, vakumlu paketler halinde getirilir. Sürekli çiğ etin etrafında olmak, burnunuzu bir şeylerin "yanlış" olup olmadığını anlamak için eğitir ve şüpheli olan her şeyi çöpe atar. Önceden kesilmiş ve paketlenmiş etlerin sayısı arttıkça, et, oksijenin yerini alan ve oksidasyona ve renk bozulmasına neden olabilecek nitrojen sayesinde bozulmaya karşı daha fazla korunacaktır. Vakumlu paketleme de aynı nedenle eti ağır, hava geçirmez, vakumlu bir torbaya koyar. Bu, modern bir et reyonunu et satın almak için çok güvenli bir yer haline getirir. Bölgemdeki son et geri çağırma, fabrikada öğütülmüş hamburger paketlerindeydi ve olası metal talaşlarını içeriyordu. Çok uzun zamandır (benim bölgemde) mağazadan paketlenmiş etin geri çağrıldığını görmedim.”
Bunları okuyunca siz hiç kendi mahallenizde marketlerin veya kasapların, hatta fırınların bu şekilde disipline edileceğini düşünebilir misiniz?
Bir şey daha söyleyeyim, Avrupa ülkeleri kendi vatandaşlarının sağlığı inanılmaz yöntemlerle, kurallarla korumasını biliyor. Örneğin Türkiye’den, Hayvansal gıdalar; Et, pastırma, sucuk ve kavurma gibi bu ürünlerde de 1gr dahi olsa bile Almanya’ya getirilmesi yasaktır. Bizde ise ihracatta bozuk çıkan ve kabul edilmeyen, meyve, sebze ve fıstık başta çok sayıda ürünler gümrükten döndürülünce, ülkeye getirip iç piyasada satıyorlar. Dedim ya ne yaparsanız yapın Türkiye’de bu işlerin düzelmesinin imkanı yok…
TUVALETLER BİR YANA, KULLANMAYI BİLMEK BİR YANA
Geçenlerde Gastronomi toplantısında Fatma Şahin tuvaletler meselesini anlatmış ve hijyen konusunda dert yanmıştı. Şimdi aklıma geldi, Tokat’a karayolu ile giderken yolda tuvalet ihtiyacını gidermek için durduğumuz her yerde şok yaşadım. Kapıdan girdiğim gibi hemen çıktım. Zaten karayollarında bulabilirsem sadece Opet’te duruyorum. Hadi şehirlerarası yolları bıraktık, şehir merkezindeki benzin istasyonlarının tuvaletleri de çok yetersiz. Kent merkezinde tuvalet ihtiyaçları genellikle camilerde yapılıyor, oralar da maalesef pislikten ve kokudan geçilmiyor. Yıllardır söyler yazarım kent merkezlerinde yeterli tuvalet yok diye. Ama şunu da görüyor biliyorum, Büyükşehir Belediyesi kale civarında birkaç tuvalet yaptı pırıl pırıldı. Geçenlerde gittiğimde oraları kullananlar berbat bir halde bırakmıştı. Şimdi bu durumda her kişinin başına bir tane tuvaletçi bıraksanız yine baş edemezsiniz. Aslında bu konu lokantalar için de geçerli. Bazı lokantaların tuvaletleri tertemiz mis gibi kokuyor, bazıların ki ise tam tersi oluyor. Buna çalışanların ter kokularını da eklemeliyim. Millete ıslak mendil verirler, o mendilin birisi çıkarıp koltuğunun altını silmeyi ihmal ederler… Tam Trajikomik durum…
GÜNÜMÜZDE TUVALET EĞİTİMİ
Bakın bu vesileyle tam da ana konuya geleyim. İddia ediyorum günümüz Türkiye'sinde ve şehrimizde insanların yüzde 60-70’inin tuvalet eğitimi yok, hemde küçüklü büyüklü. Bir ara bu konuyu yine yazmış ve okulların tuvaletlerinin pis bırakıldığını dile getirirken, sınıflarda çocuklara tuvalet eğitimi verilmesi gerektiğini söylemiştim. Sonra da acaba eğitimi verecek olanın tuvaletleri nasıl kullandığını biliyor musun diye kendi kendime sormuştum. Allah rahmet eylesin ilkokulda Bekir hocamız vardı, her pazartesi bizleri toplar temizlik konusunda ve özellikle tuvaletlerde neler yapmamız gerektiğini anlatırdı. Şahsen ben o günden bu yana, tuvaleti girdiğimde nasıl bulmak istiyorsam, öyle bırakan bir insan oldum. Ama birçok aile, anne baba, çocuklarına tuvaletlerde neler yapılması gerektiğini anlatmıyor. Bakın biraz daha ileri gideyim. Çünkü bunu mutlaka söylemeliyim. Gençler evlenmeden önce birbirleriyle ortak yaşam için neler yapabileceklerini paylaşmalı. Örneğin erkek veya kadın, klozeti veya oturduğu tuvaleti pis bırakıyorsa, hatta içine tuvalet kâğıdı atıyorsa onu mutlaka ikisinden birisi temizlemek zorunda kalacak. İşte sorun da oradan çıkacak. Genellikle bu eziyeti kadınlar çekiyor ama onların içinde tuvalet eğitimi almayan varsa işte sıkıntı orada başlıyor. Aynı durum çocukları için de geçerli olacak. Bakın bu konuları sakın küçümsemeyin. Gerek evlerinizde gerekse çalıştığınız işyerlerinde tuvaletleri kullanırken temiz bırakmaya çalışın. Hijyen dediğimiz şey tam da budur.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR