BARZANİ'YE AİT TÜRKİYE LOBİSİ VE DERİNLİĞİNDEKİ GAYRİNİZAMİ SAVAŞ

Şemdinli'deki ayaklanma provasını tek kareden yorumlamaya çalışmak yakın tarihin bünyesinde biriktirdiği realiteye aykırıdır. Zira Şemdinli'nin öncesi olduğu gibi sonrası da olacaktır. Ancak Şemdinli yakın ve orta vadeli tarih içinde bir kapalı kaplar prensibidir. İran ve Irak'la olan sınır komşuluğu bu bölgeyi adeta terörizmle beraber yaşamaya mecbur bırakmıştır.

Zaman zaman kamu hakimiyetinin olmadığı bu gayri yasal ortam, devlet egemenliğine alternatif bir egemenlik biçimine dönüşmüştür. Toprağa bağlı yaşamın körüklediği feodalitenin derin izleri hala bu bölgedeki yaşamın sürdürülebilir her noktasında egemendir. Aşiretler ve onlara onlara mideden ve göbekten bağlı kullar düzeneği yeni bir monarşik yapının adeta tetikleyicisi olmuştur.

Bu düzenek, egemen devletin kendi topraklarına hakim olamaması, sınır güvenliğinin her şart ve koşulda tam olarak sağlanamaması sonucunda aşiretlerin siyasal ve ekonomik olarak bölücü örgütle organik ilişkiler içine girmesine neden olmuştur.

ŞEMDİNLİ BİR KAPALI KAPLAR PRENSİBİDİR

Bölücü örgütle girişilecek mücadelede asıl kurutulması gereken bataklık Türkiye'deki milli topraklar değil, Kuzey Irak coğrafyası ve Mesut Barzani'nin hükümranlığıdır.

PKK'ya karşı girişilecek savaşı emperyalizme karşı girişilecek savaştan ayrı düşünmek, mevcut siyasal seyire aykırı temalar içerir. Zira PKK emperyalizminin emir ve direktifleriyle kurulmuş, emperyalizmin uzun vadeli çıkarları için Türklerin milli devletiyle gayri nizami bir savaş için programlanmıştır.

Irak coğrafyasına pike yaparak dünya, kamuoyuna kafa tutan ABD ve diğer gayrimeşru güçler Kuzey Irak'ı, Irak'ın bütününden kopartarak bu bölgeyi bir Kürt pastası haline getirmişlerdir.

Empeyalizmin bu bölgedeki en sadık ajanı olan Barzan aşiretinin lideri Mesut Barzani, ABD'nin sırtından devletleşmenin böylesine kolay olduğunu görünce hayal silsilesini daha da genişletme gereği duymuştur.

Şimdilerde hedef Suriye, İran ve Türkiye'dir. Şemdinli ise istikbalde Türkiye'den kopartılacak topraklarla hür ve müstakil Kürdistan için verilecek mücadelenin simge ayaklarından biri olmuştur.

Amaç Türkiye'nin bağrında yeni Şemdinli'ler, yeni Yüksekova'lar yaratmak ve bu sinsi projenin palazlanmasını sivil itaatsizlikle en üst sınıra taşımaktır.

BARZANİ VE TİCARİ KÜRT POLİTİKASI

Büyük patron ABD Türkiye ölçeğinde Abdullah Öcalan ve Irak'ta Mesut Barzani bu çok uluslu oyunun yönetilen ve yöneten konumunu içinde birden fazla role taliptir.

Irak özelinde ve orta doğuda genel hakimiyet Siyonizmin ve emperyalist planlarının bir gereğidir. Yeryüzü coığrafyasının en büyük iki terörist devleti ABD ve İsrail, ne gariptir terörizmle mücadele ve bölgeye demokrasi ihracı adına işgal ettikleri bu toprakları bu kez tamamıyle terörize etmişlerdir.

Saddam rejiminin Irak sürecinde kendi devletine başkaldıran, İran-Irak savaşında ülkesini sırtından vuran yasadışı Barzani güçleri, ABD'ye sağladıkları ajanlık karşılığı olarak ödüllendirilmiş yasa dışılıkları meşruiyet kazanmıştır.

Dün poşusu, şalvarı ve hafif silahlarından başkaca birşeyleri olmayan bu dağlı peşmerge ordusu, Amerikan emperyalizminin sağladığı lekeli itibarla devletleşmeye başlamıştır.

Türkiye'nin ısrarla savaş nedeni sayacağı kırmızı çizgilerin nirengi noktasındaki bir çok şey artık Türkiye'ye rağmen geçerlik kazanmaktadır.

Zayıf ve öngörüsü olmayan cumhuriyet Hükümeti gerçeği Türkiye'yi bölgeden giderek soyutlamakta, gelişmeler karşısında seyirci ve edilgen kılmaktadır.

Amerikan yörüngesindeki Barzani sadece Irak içlerinde değil, Türkiye'de de kendi politikasına yandaşlar üretmekte, Barzani ile birlikte yürütülen Kürt politikası ekonomik bir getiriye tekamül etmektedir. Yani bir anlamda yeni Kürt politikası tüccar ve tefeci zihniyetiyle giderek ticarileşmektedir.