Başlığın ve aşağıdaki sözlerin altına imza atmayacak olan var mıdır bilemem ama ben atarım. Hadi uzatmadan gelin okuyalım:
“İnsani değerlerle iyiliğin büyüdüğü bir dünyaya ihtiyacımız var. “Ülkemizde bugün ‘Terörsüz Türkiye’yi konuşuyoruz. Gaziantep aslında Terörsüz Türkiye Modelini en iyi uygulayan model. Terörsüz Türkiye’de Gaziantep Modeli dini, dili, mezhebi, cinsiyeti ne olursa olsun bir arada yaşama modelidir. Bu aslında İpekyolu’nu kalkınma yoluna, Baharat Yolu’nu kardeşlik yoluna dönüştüren modeldir. Daha çok bir araya gelmemiz, daha çok bir arada konuşmamız gerekiyor. Hz. Mevlana’nın ‘Barış kalpte başlar’ dediğimiz şey de ‘Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır’ diyor. Her konuda aynı şeyi düşünmüyor olsak bile çocukların öldürülmemesi gerektiğini söyleyen bir bakış açısıdır bu. Düşüncülerimiz farklı olabilir. Bu demokrasidir. Çokluk içinde birliktir. Bütün Türkiye’de Terörsüz Türkiye konuşulurken Gaziantep Modeliyle terörsüz kalkınma, sanayi, AB’den gelen turistlerin kültürel mirası gelip yerinde gördüğü, 22 müzenin, 5 antik kentin olduğu bir şehir burası. Ecdat bunu başardı. Kurucu liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunu başardı. Burada birbirimizi suçlayarak değil birbirimizi anlayarak, empati yaparak, insani değerleri çoğaltarak, iyileri güçlendirip, kötüleri uzaklaştırarak çözmemiz gerekiyor. Bu süreçleri mantıklı, makul, empati yaparak birbirimizi anlayarak yapmamız gerekiyor. Ukrayna’da da Gazze’de de ölen benim çocuğum. Bir anne bakışıyla dünyaya bakıyorum.”
GAZİANTEP İÇİN KİM ÇABA GÖSTERİYORSA BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VARDIR
Evet… Bu sözleri Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ile ortak ev sahipliğinde gerçekleşen 2025 Avrupa Günü programı kapsamında Delegasyonu Başkanı Thomas Hans Ossowski ile düzenlenen basın toplantısında Fatma Şahin dile getirdi. Dahası var konuşmasının, onu da haberimizde okuyabilirsiniz. Şimdi gelelim söyleyeceklerime…Bir insanı ister beğenir isterse beğenmezsiniz… Zaten temelde kimsenin kimseyi beğenme gibi mecburiyeti yok. Kimseye de şunu beğenin diye zorlama yapılamaz elbette. Bu bakış açısından hareketle müsaade ederseniz Sayın Fatma Şahin için değerlendirme yapmak istiyorum. Dikkatinizi çekerim son dönemlerde Fatma Şahin gerek ülke genelinde gerekse de uluslararası platformlarda inanılmaz bir ivme kazanıyor. Elbette bunu yaparken ön planda Fatma Şahin olarak değil, Gaziantep olarak yer alıyor. İşte ben işin orasındayım, yani Gaziantep tarafındayım. Sadece Fatma Şahin değil elbette, Gaziantep için kim iyi şeyler yapıyor, üretiyor şehrimizi dünyada özellikle Avrupa’da tanıtımda, etkinliklerde, projelerde gündeme taşıyor ise onları baş tacı ederim. Kimseyle ne kişisel işim olur ne çıkara dayalı ilişkim. Varsa yoksa Gaziantep’in menfaatleri ve şehrimizin daha iyi yönetilmesidir…Bu konuda yetersiz kalınırsa zaten yazıyoruz. Gerektiğinde eleştiriyoruz ama ölçülü biçimde. Uyarı ve tavsiye niteliğinde. Dahası yol göstererek, alternatifler üreterek, çözümler sunarak… Bu çerçeveden hareketle, Gaziantep ile özdeşleşen hatta sağlığını hiçe sayarak gece gündüz durmadan, (o enerjiyi nasıl buluyor inanın şaşırıyorum) bir gün şehrimizde bir gün Ankara- İstanbul’da, anadolunun çeşitli illerinde veya yurt dışında görebiliyoruz. İşte bu satırları yazarken Bağdat’a gitmiş, orada belediye başkanlarıyla iş adamlarıyla iletişime geçerek Gaziantep adına, hatta buna artık modeli demeliyim, iş birliği yapmak için masaya oturmuş… Belki bu yazıyı okurken dönmüş olacak.
Sözün özü; Gaziantep için kim ne yapıyorsa onları onore edip paylaşmayı kendime görev sayıyorum. Haftaya da Vali Kemal Çeber’i yazacağım, o da ayrı bir hikaye olacak elbette…
BİRAZ GÜLELİM Mİ?
Gaziantep lehçesi gerçekten çok güzel. Aslında her ilin kendine göre lehçesi vardır. Mesela bizi çevre illere bakacak olursak, Kilis, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa’nın kendilerine gözgü lehçeleri vardır. Bir zamanlar gazetemizde “Antepçe hanekler”köşesi yapmış Sayın Gülay Çil Çalman bunları kaleme almıştı. Çok büyük ilgi görmüştü. Şimdi sosyal medyada gezinirken, Sayın İbrâhim Kaçıran’ın güzel bir hikayeyi Antep lehçesiyle kaleme aldığını gördüm ve sizlerle paylaşmaya karar verdim. Hadi hem okuyalım hem gülelim. Anlamayanlar olursa arasın onlara o kelimeleri izah ederiz. Haydi okuyalım:
Hösdürüym Hösdürüym Hösmüyler...
(1970 yılında İstanbul'dan Gaziantep'e naklen atanan bir öğretmenin okuldaki ilk gününde başına gelenler)
Öğretmen sınıfa girer:
-İyi günler çocuklar. Adım Sevinç Mutlu. İstanbulluyum. Bekârım ve annemle birlikte kalıyorum. Şimdi sırasıyla sizleri tanıyalım. Herkes sırayla kalksın isim soy ismini ve babasının mesleğini söylesin otursun.
- Benim adım Hökkeş Dalkesen, bobam gondura boyacısı.
- Memik Dürbekeci, bobam zuvakcı.
- Ayyuş Mahmil, bobam ölük, örtmenim ögsüzüm.
- Adeviye Ganne, bobam bakgal.
- Fikriye Cücük, bobam kâhgeci.
- Firdöös Ölbeoğlu, bobam köşger.
- Maamet Sındı, bobam loğantacı.
- Mısdık Çeksündür, bobam caartlak keapcısı.
- Sülbiye Dişigırıkgil, bobam geçindi. Öösüzüm.
- Ünzile Galındeynek, bobam meamur.
- İrecep Beligırık, bobam palikeci.
- Hakmet Süllüm, bobam sütcü.
- Hösüyün Sulubekmezgil, bobam malangoz.
- Hayce Küşümlü, bobam alamancı.
- Sülemen Kekiç, bobam hambal.
Öğretmen hiç bir şey anlamamış bir şekilde,
- Tamam çocuklar yeter bu kadar. Böyle giderse tek kelimenizi anlayamayacağım. Sınıf başkanı kim?
- Benim örtmenim. Adım Memik Dürbekeci.
- Oğlum soyadının anlamı ne?
- Örtmenim, hani gelinçilerde herifler çalar da avratlar da oynarya, o çalacağın adına dürbeke dirler.
- Oğlum, şu sınıfı sustur ben hemen geleceğim.
- Pekey* örtmenim.
Memik arkadaşlarını bir türlü susturamaz.
Öğretmen geri gelip,
- Ne oluyor oğlum niçin sınıf susmuyor dediğinde, Memik,
- Örtmenim uşakları hösdürüym hösdürüym hösmüyler. Ammel beter annacıma geçip beni kerç ediyler.
Öğretmen hayretler içinde kalır, Memik'e dönerek,
- Memik ne diyorsun anlamıyorum der.
- Memik aynı ifadeleri tekrarlar. O arada kapı açılır ve okul müdürü sınıfa girer.
- Nası gediy örtmen hanım. Uşaklara alışabildeez mi?
- Hocam, böyle giderse zor. Söylediklerinden bir kelime dahi anlamadım.
- Neyi anamadın örtmen hanım?
- Memik oğlum deminki söylediklerini müdür beye tekrarlar mısın?
- Temam örtmenim. Uşakları hösdürüym hösdürüym hösmüyler. Ammel beter annacıma geçip beni kerç ediyler.
- Örtmen hanım. Bunda annamayacak bişe yok. Yanı uşak diy kine, uşakları hösdürüym hösdürüym hösmüyler. Ammel beter annacıma geçip beni kerç ediyler. Bunda annamayacak na var. Çocukları susturuymuş susturuymuş susmuylarmış. Daha beter karşısına geçip alay ediylermiş. Buader marak etme, bi hâfdıya galmaz Antepceyi sökersin. Müdür çocuklara dönerek,
- Baa bahın uşaklar, örtmeninizi maraklandırmayın, sona örtmensiz galırsınız. Bu gış gıyamatta başga örtmen de bulamam, ahıllı olun oturun oturdoonuz yerde.
- Müdür sınıftan çıkar.
Öğretmen sosyal bilgiler dersinde konu anlatmaya başlar.
- Çocuklar, yurdumuzdaki hayvancılık iki türlüdür, büyük baş hayvancılığı ve küçük baş hayvancılığı. Büyük baş hayvancılığa kim örnek verecek?
Parmaklar kalkar.
- Kalk kızım Ünzile sen anlat.
- öküz örtmenim, inek örtmenim, at örtmenim, deve örtmenim.
- Bir dakika kızım, ne o öyle her hayvanın sonunda öğretmenim demek? Dikkatli konuş lütfen. Otur yerine.
- Küçük baş hayvanlara kim örnek verecek?
- Kalk Süleyman sen söyle.
- Tavuk örtmenim, horuz örtmenim, gaz örtmenim, culluk örtmenim.
- Otur oğlum otur! Anlaşılıyor sizinle çok işim var benim…….
Kıymetli Gazianteplilere ithaf olunur.
Not: Güzel ülkemin her ilinde hatta her ilçesinde o yöreye özel ve güzel lehçeler vardı….Bu lehçeler folklorumuzdur, zenginliğimizdir, kültürümüzdür ve kesinlikle muhafaza edilerek yeni nesillere aktarılmalıdır.
Not: İbrâhim Kaçıran'dan alıntı.
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR