2025 yılı itibarıyla Türk lirası, önceki yıllara kıyasla güçlü bir konumda bulunuyor. Bu durum, döviz cinsinden borçlanan şirketler için hem fırsat hem de risk yaratıyor. Özel sektörün döviz borç stoku, Haziran 2025 itibarıyla 195,4 milyar ABD doları seviyesinde ve bir önceki çeyreğe göre 11,7 milyar dolar artış göstermiş durumda (TCMB). Yüksek borç stoku şirketlerin kur dalgalanmalarına karşı hassasiyetinin artmasına yol açıyor.

Kur dalgalanmalarının şirket bilançolarını doğrudan etkilediği malum. Döviz cinsinden borçlanmış şirketler, TL’nin güçlü veya zayıf olduğu dönemlerde farklı baskılarla karşılaşıyor. Güçlü TL, borç maliyetlerini düşürerek kısa vadede avantaj sağlarken, ihracat gelirlerinin TL karşılığını sınırlıyor. Bu durum, otomotiv, tekstil, beyaz eşya ve elektronik sektörlerinde faaliyet gösteren firmalar için kritik öneme sahip. Döviz bazlı gelirlerin azalması, nakit akışı ve bilanço kârını etkilerken, şirketleri yatırım ve üretim planlarını gözden geçirmeye zorluyor.

Güçlü TL, işçi ücretlerinin döviz cinsinden yükselmesine yol açıyor. Bu durum, ihracat yapan şirketler için maliyet baskısını artırıyor ve uluslararası pazarlarda rekabet şansını azaltıyor. İş gücü maliyetleri TL cinsinden sabit kalsa bile, döviz bazlı fiyatlama ve ihracat gelirleri üzerinde baskı oluşuyor. Küçük ve orta ölçekli ihracatçı firmalar, güçlü TL’nin olumsuz etkilerini daha yoğun hissediyor.

Kur dalgalanmaları yalnızca ihracat gelirlerini değil, ithalat maliyetlerini de etkiliyor. Güçlü TL, ithalat maliyetlerini düşürerek iç piyasada fiyat avantajı sağlarken, dalgalı kur, hammadde ve ara malı fiyatlarının öngörülemez hale gelmesine neden oluyor. Bu durum, planlama, stok yönetimi ve fiyatlama stratejilerini zorlaştırıyor. Özellikle teknoloji, otomotiv ve enerji sektörlerinde, tedarik zincirindeki değişken maliyetler, kâr marjlarını doğrudan etkiliyor.

Kur riskini yönetmek, modern şirket yönetiminde kritik bir rol oynuyor. Şirketler, doğal korunma yöntemleri ile gelir ve giderlerini döviz bazında dengelemeye çalışıyor. Forward ve swap gibi türev finansal araçlar, kur riskine karşı önemli bir koruma sağlıyor. Likidite yönetimi, döviz rezervlerinin etkin kullanımı ve kısa vadeli borç planlaması, şirketlerin finansal sağlığını korumasında temel unsurlar olarak öne çıkıyor.

Finansal raporlama süreçlerinin şeffaflaştırılması ve risk yönetimi politikalarının etkin uygulanması, yatırımcı güvenini artırıyor. Güçlü TL’nin kısa vadeli avantajları, uzun vadede işçilik maliyetleri ve ihracat gelirleri üzerinde dengeyi sağlama zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Bu nedenle kur riskinin stratejik yönetimi, hem finansal hem de operasyonel kararların temelini oluşturuyor.

Ekonomik Psikoloji ve Yatırım Kararları

Kur dalgalanmaları, şirket yöneticilerinin ekonomik psikolojisi üzerinde de belirleyici rol oynuyor. Dalgalı kurlar, belirsizlik yaratarak temkinli yatırım kararlarını zorunlu kılıyor. Şirketler yalnızca bilanço ve nakit akışını değil, piyasa beklentilerini ve kur öngörülerini de dikkate alarak strateji belirlemek zorunda kalıyor. Güçlü TL, kısa vadede borç yönetiminde avantaj sağlasa da, işçilik maliyetleri ve ihracat gelirleri arasında dengeyi sağlamak uzun vadeli planlamayı gerektiriyor.

Kurun güçlü kalması, ihracatçı şirketler açısından ciddi bir sınav anlamına geliyor. Döviz gelirlerinin TL karşılığının sınırlı kalması, uluslararası pazarda fiyat rekabetini zayıflatıyor. Küçük ve orta ölçekli işletmeler, güçlü TL nedeniyle kâr marjı baskısı altında kalıyor ve stratejik fiyatlama yaparken dikkatli olmak zorunda. Bu durum, yalnızca kâr marjını değil, uzun vadeli yatırım planlarını da etkiliyor.

Şirketler, kur riskini yönetmek için türev araçları ve doğal korunma yöntemlerini kullanmalı; döviz gelir ve giderlerini dengeleyerek hem bilanço sağlığını korumalı hem de operasyonel planlamalarını sürdürülebilir kılmalı.

Kur dalgalanmalarının etkileri yalnızca finansal tablolarla sınırlı kalmıyor. Yönetim kararları, yatırım stratejileri ve insan kaynakları politikaları üzerinde de doğrudan belirleyici oluyor. Bu nedenle şirketler, hem kısa hem de uzun vadede kur riskine karşı kapsamlı stratejiler geliştirmelidir.

Stratejik Öneriler

1. Kur riskini aktif yönetmek: Forward, swap ve opsiyon gibi araçlarla döviz riskini minimize etmek.

2. Doğal korunma: Gelir ve giderleri aynı döviz cinsinden dengelemek.

3. Likidite ve rezerv planlaması: Döviz rezervlerini etkin yöneterek ani kur hareketlerine karşı hazırlıklı olmak.

4. Sektör bazlı stratejiler: İhracat odaklı sektörlerde fiyatlama ve üretim planlamalarını kur etkilerini dikkate alarak yapmak.

2025 itibarıyla güçlü TL, özel sektör borçlarının yönetimini kolaylaştırsa da, ihracat gelirleri ve işgücü maliyetleri üzerinde dikkatle yönetilmesi gereken bir denge oluşturuyor. Kur dalgalanmalarının etkisi yalnızca finansal tablolarla sınırlı değil; şirketlerin yatırım, üretim, fiyatlama ve insan kaynakları kararlarını da doğrudan belirliyor. Kur riskini etkin yöneten şirketler, hem bilanço sağlığını koruyor hem de sürdürülebilir ve rekabetçi bir pozisyon elde ediyor.

Özetle, 2025’te kur dalgalanmalarının bilinçli yönetimi, reel sektörün sürdürülebilirliği ve şirketlerin uluslararası rekabet gücü açısından kritik önemde bulunuyor. Şirketlerin finansal stratejileri, risk yönetimi uygulamaları ve planlama süreçleri, kurun gücü veya dalgalanmasıyla birlikte dengelenerek uzun vadeli başarıyı güvence altına alıyor.