Susmayın, sessiz kalmayın... Eğer susarsanız, bu çapulcular daha da güç kazanıp, cesaret bulacak.. Bana nasıl ellerini kollarını sallayarak, güvenlik güçlerimizden, polisimizden hiç çekinmeden, hatta korkmadıklarını belgelercesine çok rahat biçimde saldırdılarsa, yarınlarda sıranın susmayı tercih edenlere geleceğini hatırlatmayı görev sayıyorum...

Evet Sevgili okurlarım;
Bugün saldırının 8. günü... Şuandaki halim fotoğrafta da gördüğünüz gibi pekte iç acıcı değil. Kafadan alınan darbeler, eğer Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakütlesi beyin cerrahi uzmanlarının ciddi uğraşları olmasa belki de ya ölümle sonuçlanacak, ya da hafıza kaybı dahil felç veyahutta her türlü olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmış olacaktım.
Çok şükür, o büyük tehlikeyi atlatmış gibiyim. Tabii ameliyat sonrası kafamdaki ağrılar devam ediyor.
Sağ kolum boydan boya alçıda. Sol kolum kırık değil ama darbelerden perişan halde. Sol ayağımda hem darbeler, hem dikişler var. Sağ ayağımın da ondan geri kalır yanı yok.. Bunların hiç birisi beni "Haftaya Bakışı" yazmaktan alıkoyamayacak. Çünkü; yaşıyorum, ayaktayım... Bugüne kadar yaptıklarımdan ve yazdıklarımdan asla pişmanlık duymuyorum.

"Geberdi yeter artık gidelim"

Bildiğiniz gibi geçen pazartesi saldırıya uğradım. Kafamı özel demirle güçlendirilmiş sopayla öldürmek amacıyla parçaladılar. Kanlar içinde yerde kaldım.. Eşim kiralık tutulan bu iki çakala müdahale etmeye kalkınca saldırıdan nasibini aldı. Ölmem an meselesiydi. Zaten bu iki çapulcu, "Geberdi, yeter artık gidelim" diyerek koşmaya başladılar. Gerçekten de birisi kafama vururken, diğeri bir yandan eşime vuruyor, eşimden kurtulduğu anda ise ucu çivili sopayla her iki ayağımı kırma adına sürekli vurmaya çalışıyordu. Bu arada yere düştüğümde yapmam gereken tek şeyin kafamı korumak olduğunu düşünmüş ve sağ kolumu sopanın kafama gelmesine engel olması için koruyucu kalkan şeklinde kullanmaya çalışmıştım. Tabii bunun bedelini sağ elimin kırılmasıyla ödedim. Bunların ikisi de erkekti. Ama bir kadını dövecek kadar zavallı hale gelmişlerdi. Acaba evli iseler, bunları kiralık olarak tutanlar da kendilerinin eşlerine birileri saldırsa ne düşüneceklerdi. Onlar için belki de kendilerinin, ailelerinin, analarının, babalarının, akrabalarının, komşularının, bulundukları semtlerin, elektrik, su ve çevre sorunlarının en iyi hale gelmesine çaba gösteren ve bu uğurda herşeyi çekinmeden yazan, yetkilileri harekete geçiren, ayrıca gönül verdikleri Gaziantepspor'un iyi yönetilmesini, yanlış işler yapmaması ve başarılı olması yolunda herşeyi rahatlıkla net ve açık biçimde dile getiren Ökkeş Özekşi olarak şahsımın böyle bir saldırıyı asla hak etmediğimi bilmeleri gerekirdi diye düşünüyorum. Ayrıca yine bu iki erkeğin ve bunları kiralık olarak tutanların bir kadına saldıracak kadar insanlıktan çıkmış olmalarını bilemiyorum ama herhalde en utanç verici bir olay diye düşünüyorum.

Sorumluluğumu yerine getirmeyi görev biliyorum

Bu durumda "Haftaya Bakış"ı yazıp yazmama konusunda çok tereddüt ettim. Ama ellerim yazı yazamayacak halde ise de Allah'a şükür hafızamda herhangi bir kayıplık yok. Ve bu yazıyı da hastane odasında kızım Leyla'ya yazdırarak, sizlere olan sorumluluğumu yerine getirmeyi görev sayıyorum.
Ve "Haftaya Bakış" köşesini bu kez "Hastaneden Bakış" olarak değiştiriyorum. Ben eğer hatırlarsanız, her hafta yazının sonunda "Sağlıklı haftalar" dilerdim. Yıllardır aynı sonla bitirdiğim "Haftaya Bakışı" yine öyle tamamlıyor ve hepinizine sağlıklı günler diliyorum. Ama lütfen bu şehri çapulculara teslim etmemeniz konusunda duyarlı olmanızı hatırlatmayı da görev sayıyorum.