Yeni dönem vatandaş profili şöyle: “Hukuk pahalı, avukat şart mı? Dilekçemi yapay zekâya yazdırırım!” Cümle özgüvenle başlıyor, çoğu zaman mahkeme kapısında bitiyor. Adalet, ne hızlı yazılanla gelir ne de otomatik üretilenle.

Yapay zekâ düzgün Türkçe kullanıyor, imla hatası yapmıyor, üstelik sabırlı. Fakat bir kusuru var: hukuku bilmiyor. Cevap üretir, ancak hukuk hangi sorunun sorulacağını bilmektir.

Son aylarda “yapay zekâ mağduru” dosyalar artıyor. Bir vatandaş kira davası açmak istiyor, ChatGPT’ye “kira artış dilekçesi” yazdırıyor. Cümleler nizami, paragraflar düzgün, fakat dilekçe yanlış mahkemeye hitap ediyor. Bir diğeri nafaka için yazdırdığı metinde “Aile Hakimi Bey” hitabını olduğu gibi bırakıyor. Bir başkası başka bir davadan kopyaladığı dilekçeye yalnızca kendi adını ekliyor. Sonuç: dava reddi, süre kaybı, masraf artışı.

Bunlar masum örnekler sayılır. Asıl tehlike, görünmeyen yerde gizleniyor. Yapay zekâ zaman zaman olmayan kanun maddeleri ve uydurma Yargıtay kararları yazıyor. Kimi zaman Amerikan veya Fransız hukukundan alınmış hükümleri Türk mevzuatı sanıyor. Hangi ülkenin yasasını temel aldığını bile bilmediğiniz dilekçeler hazırlanabiliyor. “Şöyle bir hakkım olmalı mantıken” diyorsunuz, o da “Elbette var” diyerek olmayan bir kanun maddesi uyduruyor.
Üstüne bir de süslü cümleyle soruyor: “Yargıtay kararlarıyla güçlendireyim mi?” “Evet” denildiği anda, baştan sona hayal ürünü bir dilekçe ortaya çıkıyor. Gerçekmiş gibi görünen, ancak hiçbir hukuk sisteminde yeri olmayan bir metin... Sonrası tahmin edilebilir: tam bir hukukî felaket.

Bu tür sahte referanslar yalnızca işe yaramaz değil, aynı zamanda suçtur. Türk Ceza Kanunu’na göre, olmayan yasa veya kararları bilinçli biçimde dilekçeye eklemek uydurma delil sayılır ve cezai sorumluluk doğurur. TCK’nın 204 ila 212. maddeleri arasında düzenlenen sahtecilik suçları “resmî belgede sahtecilik” kapsamında değerlendirilebilir. Cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Eylem bir avukat tarafından gerçekleştirilmişse, disiplin cezası da eklenir. Mahkeme sahteciliği fark ettiğinde dava yalnızca reddedilmez, dosya savcılığa gider ve kamu davasına dönüşür.

Vatandaş bu hataları genellikle kötü niyetle yapmıyor. Çoğu, “mantıken vardır herhalde” diyerek hareket ediyor. Ancak hukuk mantıkla değil, kuralla işler. Bir kelimenin yanlışlığı, yalnızca bir hakkı değil bazen bütün bir davayı kaybettirir.

Geçenlerde bir vatandaş elinde dört sayfa “yapay zekâ ürünü” dilekçeyle geldi.
“Bakın, Yargıtay kararlarını da ekledi.” İnceledim, kararların hiçbiri mevcut değil.
Tamamı uydurma ama öylesine inandırıcı yazılmış ki hukukçu olmayan biri fark edemez. Yapay zekâ yalan söylemez, ancak yanılırken de özgüvenlidir. Bu da onu tehlikeli kılar; çünkü yanlışını da doğru kadar emin bir tonda yazar.

Araştırmak elbette herkesin hakkıdır. Bir vatandaş oturur, günlerce mevzuat okur, yargı kararlarını inceler, sonunda kendi dilekçesini yazar ve davayı da kazanabilir. Bu mümkündür.
Fakat bu başarı bilgiyle olur, tahminle değil. Yapay zekâ tahmin eder; hukuk ise kanıt ister. Aradaki farkı bilmeyen, kolayca yanlışa düşer.

Hukuk yalnızca kelimelerden ibaret değildir; hangi kelimenin nerede, nasıl kullanılacağını bilmektir. Yapay zekâ cümle kurar ama strateji kuramaz. Bir dilekçeyi yazabilir, fakat savunmayı inşa edemez. Hukuku bilmeden yazılan dilekçe, bazen en güçlü hakkı bile gölgeleyecek kadar zararlı olabilir. Yapay zekâ iyi bir asistan olabilir ama kötü bir hukukçudur. Adalet hâlâ insan elinden çıkmalı. Vicdanın ne sürümü var ne de güncellemesi. Bir gün “Vicdan 2.0” çıkarsa konuşuruz; şimdilik insan 1.0 hâlâ en güvenilir yazılım.

Spot: Yapay zekâ tahmin eder, hukuk kanıt ister.

Av. Emel Meltem TAN
Avukat & Hukuk Müşaviri