Önce yine yüreğimizi yakan Bartın'daki Grizu faciası için birkaç lafım olacak. Ülke olarak yine moralimiz bozuldu. 41 vatandaşımız hayatını kaybetti. Ateş Bartın’da değil Türkiye’de yürekleri dağladı. Daha Soma’yı unutmayan Türkiye, bu kez Bartın’da 41 madenciye ve onların geride bıraktıklarına ağladı. Ne söylesek boş, olan hayatını kaybedenlere oldu. Tedbirmiş, ihmalmiş hepsi boşuna. Var olan tek gerçek madencilerimiz korunamıyor. Avrupa’da maden işçilerinin can güvenliği birinci planda tutulurken, Türkiye’de hiç kimse ders almıyor ve önlem konusunda oralı olmuyor. Baksanıza Soma’ya. 301 insanımızın göz göre göre ölümüne sebep olanlar ellerini kollarını gezer oldu bu ülkede. Bartın’da belki de suçlu bile bulunamayacak, çünkü 20 gün önce Bakan oraya gitmiş, Sayıştay yakın tarihlerde uyarısını yapmış ve tehlikeyi haber etmiş. İçerde çalışan madenci yakınlarına burada patlama olabilir demiş. Şimdi herkes görüyor uyarıyor ama asıl harekete geçmesi gerekenler sadece seyrediyor. İşte asıl sorun burada. Bakın birkaç gün sonra her şey normale döner, tıpkı öncekilerin olduğu gibi. İŞ GÜVENLİĞİNDE GAZİANTEP’TE DE SORUN VAR Kaldı ki iş güvenliği konusu sadece madenlerde değil, ülkenin birçok şehrinde gariban işçiler ölüp gidiyor veya sakat kalıyor. Aynı durum Gaziantep’te geçerli. Şehrimizde 2021 yılında meydana gelen iş kazalarında 56 işçi hayatını kaybederken, 2022 yılının 8 aylık döneminde 34 işçi meydana gelen iş kazalarında hayatını kaybetmiş. Gaziantep, en fazla iş kazasının meydana geldiği iller arasında 15.sırada yer alıyor. İş Kazaları raporunda, en fazla iş kazaları İstanbul'da 136 işçi hayatını kaybetti. İstanbul’u İzmir, Muğla, Antalya, Kocaeli, Denizli, Manisa, Mersin, Bursa, Kayseri, Aydın, , Samsun, Ankara Konya ve Gaziantep takip etti. Yani anlayacağınız ülkemizde insan canı o kadar ucuz ki, bunu önlemek için kimse tedbir almaya gerek bile duymuyor. Daha ne söyleyeyim ki… YOLLARIYLA RÖGAR KAPAKLARIYLA İNSANLARI ÇİLEDEN ÇIKARTAN ŞEHİRKış geldi sayılır, 2 hafta sonra kasım, sonra aralık… Ocak, Şubat, Mart demiyorum daha. Ama galiba kentte mevcut asfaltlarla idare edeceğiz. Yollarda tangır tungur sallanarak, böbrek taşlarını, bel ağrılarını hamile kadınlarımızın çektikleri acı ve korkuyu görerek yaşayarak geçireceğiz zamanımızı… Lütfen yetkili abilerimiz, ablalarımız bunları yazıyorum diye sitem etmesin. Çok net konuşuyorum, Gaziantep’te ana arterler dahil cadde ve sokaklar bozuk olanı bir tarafa, kasisleriyle gerçekten araç düşmanı haline dönüşmüş durumda. Özellikle hamile kadınlar ve bel rahatsızlığı olanlar için daha beter düşman. Öyle ki ya düşüyorsun ya zıplıyorsun. Rögar kapakları zaten Türkiye’nin en berbat kapak uygulamasının başrolünde. Tek memnun olan hırsızlar, çünkü eğri büğrü yerleştirildiği için kolay çalınıyor. İşin özü şu ki, hepimiz geçen senelerde olduğu gibi bu sene de araçlarımızın düşmanı olan yollarda gidip gelmek zorunda kalacağız. Öyle bir duruma sokulduk ki, bu berbat yollardan çıkıp ana arterlerin bazılarına çekilen harika asfalta girince “ohhh dünya varmış” diyoruz. Şaka yapmıyor üstelik abartmıyorum. Sadece 10 yıllık Hyundai aracımla sahaya çıkıp dolaştığımdan artık özellikle kasislere geldiğinde iyice gıcırdamaya başladı. Yeni modellerde bunlar oluyor mu bilmiyorum. Özellikle Audilerde… Benim gibi bu şehirde binlerce araç sahibi var elbette. Bunda yollara rastgele yapılan yamalar, sorumsuzca konulan rögar kapakları ve kasisler büyük rol oynuyor elbette. Böylece aracın yıpranması çabuklaşıyor, kullanış kalitenizi düşürüyor. ESKİ TAMİRCİLERİ MUMLA ARIYORUZ Burada bir şey daha söylemeliyim. Özellikle bu şehirde eskiden çok iyi tamirci ustaları vardı. Aracını gözü kapalı teslim eder, aynı gün akşam veya ertesi günü size her şeyi ile arızası giderilmiş, yeni parçalar takılmış vaziyette teslim edilirdi. Şimdi artık o eski ustaların yerine yeller esiyor. Çünkü o ustalar araca resmen check up yaparlardı. Sadece şimdikilerin çoğu gibi bir yerine bakmazlardı. Hala o eski ustaların elinde yetişmiş zanatkarlar var elbette ama onları bulmak çok zorlaştı. Daha vahimi nedir biliyor musunuz, fiyat konusunda çok acımasız davranılıyor. Parça deseniz en kalitesizini kullanıyor en kalitesi fiyatı çekiyorlar. Bakımdan sonra bu kez aracınızın başka parçasında arıza çıkıyor, yani vicdansızların eline düştünüz mü yandınız demek. Bakın nereden nereye geldik. Ama bunların hepsi bir bütün tabi. Şimdi özellikle sorumsuz sürücüler yüzünden kasis olmayan yolun kalmadığı Gaziantep’te, elbette bunun bedelini ya kaza yapmaya, ya da araçlarınızı tamire götürecek noktaya götürüyorsunuz. KİMSE AÇIKLAMA YAPMIYORSA, HAYALET SINIFLAR ARTIK GERÇEK OLDU GALİBA Milli Eğitimle ilgili gelen şikayetler gerçekten çok fazlalaştı. Bazılarını Sayın Vali Davut Gül’e aktarıyor, bazıları için Milli Eğitim Müdürü Yasin Tepe ile paylaşıyorum. Son günlerde sosyal medyada birçok konuda yoğun şikayetler yapılıyor. Haliyle ilgilendiğim için de anlaşılır tabiriyle beni de etiketliyorlar. Zaten konuyu biliyorsunuz. Bugün yine bir şikayet ve serzenişi sizinle paylaşmak istiyorum. Şunu özellikle belirtmek istiyorum, bu işler yasalar çerçevesinde yapılıyorsa birileri çıkıp söylemeli, kamuoyuna açıklama yapmalı. Yok yasal değilse o zaman vatandaşların kafasındaki oluşumun önüne kimse geçemez. Yani şu ortaklıklar, çıkarlar algısı… Buyurun okuyalım: Ökkeş Bey Merhaba, İyi çalışmalar Dilerim. Eğitimle ilgili çok önemli bir konuya değinmek istiyorum. Lise son sınıf öğrencisi yeğenim, malumunuz bu yıl üniversite sınavına gireceği için yoğun bir şekilde ders çalışıyor. Lise son sınıfa kadar devam ettiği devlet okulunda beden, müzik gibi genel kültür dersleri, müfredat gereği lise son sınıfta da devam ediyormuş. Okul yönetimleri çocukların sınav senesi olmasına rağmen bu tür dersler müfredatta olduğu için dersleri işlemeye devam ediyorlar. Bu duruma bir çözüm bulabilmek ve sınav senesinde, sınava yönelik daha çok çalışabilmek için birçok lise son sınıf öğrencisi okullarından ayrılarak açık öğretime kayıt yaptırmak zorunda kalmaktadır. Daha kötü ve bana göre en önemli sorun ise bazı özel okulların "halk arasında hayalet sınıf olarak tabir edilen" lise son sınıfta belirli bir ücret karşılığında özel okula kayıt yaptırıyorsunuz. Derslere devam etmiyorsunuz. Özel okul yönetimi para karşılığında sizin devamsızlığınıza göz yumuyor, dönem sonunda da ortalamanız yükselsin diye sorumlu olduğunuz ve aslında hiç gitmediğiniz derslerden çok yüksek puanlarla geçiriyorlar. Bu durum böyle ise gerçekten çok vahim, sosyal devlet ve eğitimde fırsat eşitliği ilkelerine aykırıdır. Bu konuyu inceleyerek takip edeceğinizi, dile getirerek kamuoyu oluşmasına vesile olacağınızı ümit ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Mehmet İlker BOZKURT HEPİNİZE İYİ HAFTALAR