Danıştayın önce okutulması yönünde karar verdiği öğrenci andı ne garip bir tecellidir ki, yine Danıştay’ın aksi yöndeki kararıyla kaldırıldı. Danıştay’daki kadro değişikliğiyle yeniden gündeme gelen “And"ın 11’e 4 oylama sonucuyla okutulmaması yönünde karar verildi. Bu karar hukuksal olmanın çok ötesinde, Türkiye kamuoyunun bilgisi üzere tamamıyla siyasaldır. 1933 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Raşit Galip tarafından yazılan ve 2013 yılına kadar okullarda “And” olarak okutulan metin AKP’nin hışmına uğrayan ne ilk ne de son değerimiz. 2002 yılından bu yana rejimi ve Cumhuriyeti dönüştürme konusunda olağanüstü bir çaba ve gayret gösteren AKP iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin var eden başlangıç koşullarıyla sürekli gündem oluşturdu. Kurucu felsefeyle birlikte Atatürk’ün devrimleri ve ilkeleriyle oynanan köşe kapmaca aslında AKP’ye farklı başkentlerden dikte ettirilen ev ödevlerinden sadece biri. Bugünlerde aynı frekanstan uzantılı yayınlarda bulunan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’da AKP’nin yumurtladığı çifte kavrulmuşlardan. Yerli ve milli olduğunu iddia eden ancak yerli ve milli ne kadar değerimiz varsa üzerinde tepinen siyasal iktidarın türettiği Babacan - Davutoğlu ikilisi bizi yanıltmadı. AKP iktidarının miadının dolmasıyla birlikte emperyalistlerden rol çalma peşindeki bu küçük eniştelerin harap hali pek üzücü. Türk’üm dersek köken olarak Türk olmayan unsurları küstürürüz gücendiririz anlayışı ülkeyi siyasal bir felakete sürüklerken, bu konuda susmayı yeğ tutanlar da suça iştirak etmiş sayılacaklar. 72 milletin bir araya geldiği Amerika’da kimse farklı kimliklerle ifade edilmiyor “Amerikan” olmak esas sayılıyor. Bütün Amerikalılar, Amerika’nın yüce çıkarlarına hizmet etmek üzere yemin ediyor. Fransa’da, Almanya’da, İngiltere’de ha keza. Fransa’da Fransız, Almanya’da Alman, İngiltere’de İngiliz olmak ya da bu milletlerden sayılmak bir gurur vesilesidir. Etnik aidiyetiniz ya da mezhebi itikatınız sorgulanmaz. Ancak söz konusu Türkiye olunca garip bir şekilde bir ağız değişikliğiyle karşılaşırsınız. Türk’üm demek tektipciliktir, asimilasyoncu bir anlayıştır, ırkçılıktır. Onlara göre Türküm demek faşistliktir. Halbuki anayasa tanımını çok önceleri oluşturmuştur. “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olanlar Türk'tür” Büyük Atatürk’ün tanımı ise her iki tespitle örtüşür “Türkiye Cumhuriyeti kuran Türkiye halkına, Türk Milleti” denir. Daha ne istiyor, bizden ne bekliyorsunuz. Koskoca Türk Milleti kendi milli coğrafyasında Türk’üm diyebilmek için tali unsurlardan izin mi isteyecek ? Sahi andımız kime battı ?