Türkiye’de her gün aksiyon var. Ama bu aksiyonları sadece sosyal medyadan görebilir, her şeyi oradan öğrenebilirsiniz. En ilgi göreni şu anda yine Sedat Peker ve Tweetleri. Bir zamanlar nefret ettiğim bu kişiye şimdi ben bile sempatiyle bakıyor, hatta yazdıkları ve söyledikleriyle gerçekten takdir ediyorum. Ve ne acı ki, "İyi ki varmış" diyorum. Çünkü bir dönem iktidar ile kol kola verip yaptığı illegal işlerle birlikte şimdi cesaretle ülkede dönen dolapları, hırsızlık, rüşvet, dolandırıcılık, uyuşturucu dünyasının tüm püf noktalarını, seks ilişkilerini, tehditleri ve şantajları, bürokrasinin ne hallere düştüğünü ve daha yazamadıklarım ne varsa hepsini ayrıntılarıyla anlatıyor Sedat Peker. Böylece ülkeyi saran mikropların kimler olduğunu herkes gibi ben de öğreniyorum. İLLÜZYON ETKİSİNE GİRMEK VE HERŞEYE ALIŞTIRILMAKVe anlatılan tüm bunlar için kimsenin harekete geçip yasal araştırma ve soruşturma yapmayışını şaşırarak izliyorum. Sanki gerçek olmayan bir masal anlatıyor Sedat Peker. Sanki bu söyledikleri aslında gerçek değil. Uydurma ve hayal ürünü. Ve sanki ülkedeki yetkililer dahil bizler illüzyonla dona kalmış duruyoruz. Adam bizi çimdiklese de uyanın deyip, kollarımızdan tutup sarssa da bizler illüzyonun etkisinden kurtulamıyoruz. Söylediği en küçük bir iddianın, demokratik ülkelerde resmi kurumlar, yargı, siyaset dahil herkesi ayağa kaldıracak kadar bomba etkisi yaratacakken, bizler gözlerimizi bağlamış heyecanla bir yenisini bekliyoruz… Bir yenisi çıkıyor o da bir süre heyecan yaratıyor ama daha fazlasını beklemeye koyuluyoruz… Ve her geçen gün o illüzyonun etkisiyle elimiz kolumuz bağlanıyor, duyduklarımızı, öğrendiklerimizi kanıksamaya başlıyoruz… Tıpkı hepimizi pahalılığa alıştırdıkları gibi… Elektriğe, doğalgaza, akaryakıta, ev kiralarına, gıda maddelerine ve enflasyonun başını alıp gitmesinin şokunu atlatıp zamlara alıştığımız gibi… SORGULAMAMAYA ALIŞTIRILMAKBakın bir şeye daha alıştırıldık biz… Yani sorgulamamaya… Hatta her şeyi kaderciliğe bağlamaya… Geçen hafta 16 insanımızın hayatını kaybettiği trafik cinayetinin asıl sorumluları için herhangi bir gelişme oldu mu? Bizlere çıkıp gerçeği anlatan oldu mu? Yani tüm suçlu otobüs şoförü müydü? İhmali olan yapması gerekeni yapmayan yok muydu o cinayet gibi kazada? Önceki bakışta yazdık detaylıca. Yanlış doğru ne varsa açıklansın dedik. Ses çıktı mı? Dahası yakınlarını kaybedenler ne yaptı? Onu da bilmiyoruz… O zaman bize n'oluyor değil mi? Evet ya, bize ne oluyor gerçekten? BEN BÖYLE TRAFİK MÜFETTİŞLERİ İSTİYORUMGeçen hafta trafik konusunda fahri trafik müfettişleriyle ilgili bir cümle yazmış ve “Bir rezalet daha var ki, o da yetkileri tartışılmaz olan fahri trafik müfettişlerinin keyfi ceza yazmaları. Oysa ceza yazılacaksa bunlar belgelenmeli. Bir sabah kalkıyorsunuz yapmadığınız bir şey yüzünden ceza yemişsiniz. Var mı belgesi, var mı fotoğrafı, var mı şahidi? YOK… “demiştim. Bununla ilgili köşeme çok yorum yapılmıştı. Bunlardan birisi de Fahri Trafik Müfettişliği yapan T.Uskan idi. Diyor ki, “Sayın Özekşi. Tüm söylediklerinize katılmakla beraber Trafik Müfettişleri konusunda biraz haksızlık yapılmış gibi geldi. Varsa keyfi bir uygulama mahkeme yolu açıktır. Kaldı ki ben de bir müfettiş olarak keyfi ceza yazmayı göze alamam. Saygılarımla...” o kadar hoşuma gitti ki bu yorum “işte tam da benim istediğim fahri trafik müfettişi bu” dedim. BU KEYFİYETE PRİM VERİLMESİN LÜTFENÇünkü biz böyle müfettiş istiyoruz. Kaprisli, gıcık, çekilmiş bir köşeye adeta pusuya yatmış gibi keyfi cezalar yazan insan tipleri. Belge yok ama olayın yerini saatini yazması yetiyor… Ve bu da kabul görüyor. Oysa bazı müfettiş ve polis ekipleri hele polis tam olarak belgeli yapıyor ihlalleri. Sana ceza geldiğinde ağzınızı açamıyorsunuz, çünkü cezayı hak etmişsinizdir. Ama sadece tutanak gibi bir şey geliyor adres ve saat yazıyor gerekçesi yazılıyor ve ceza veriliyor. Bin kere yazdım bu işleri, FAHRİ TRAFİK MÜFETTİŞLERİ CEZA YAZARKEN BELGELEMEK ZORUNDA diye… Ne zaman oldu hatırlamıyorum bana bir ceza geldi, gerekçede kavşaktan dönerken işaret vermemişim. Ki hayatta yapmam böyle şeyleri. Üstelik nereye döneceksem o yönde dururum. Yani sola döneceksem en sağa geçmem. İşaretimi de veririm. İnanın çok zoruma gitmişti. Yetkili birkaç isimle konuşmuş ve “ya bu keyfiyete prim verilmesin” demiştim. Şimdi bana bu yorumu yapan kişi böyle bir şey yapar mı? Asla. Benim gözümde hakiki fahri trafik müfettişi ve T. Uskan ve onun gibi görevine suiistimal katmadan yapanlardır… HEPİNİZE İYİ HAFTALAR