'Hepimiz Ermeniyiz' hezeyanlarıyla yürüyen binlerce kişi adalet için mi, insan hakları için mi, daha demokratik bir düzen için mi yürüdüğünü zannediyor.

Bu durum, uyku ile uyanıklık arasındaki bir hal'dir. Ne için, kimin için, hangi niyetlere hizmet için yürüdüğünü bilmeden, dudaklarından dökülen sloganların derinliğindeki maksadı kestiremeden, malum sürünün sizi sürüklediği psikolojiye, karanlık adalarda maskeli adamların size biçtiği role ve yazdıkları senaryolara göre vaziyet almak. Ne acıklı bir durum.

Adalet için mi yürüyorsunuz, giderek siyasallaşan yargıyı protesto için mi, uzadıkça uzayan hali ahvali bir eziyet olan her celseyi harekete geçirmek için mi?

O halde Silivri'dekiler, Hasdal'dakiler, Balyoz'du, Ergenekon'du derken hapishanelere tıkılanlar, demir parmaklıklar ardında çile dolduranlar için neden meydanlarda değilsiniz?

Yoksa Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı gibi sudan bahanelerle özgürlükleri elinden alınan, düşüncelerine ket vuranlara yapılan muameleyi adil mi buluyorsunuz?

Yoksa onlar Türk, sizin Hrant'ınız Ermeni olduğu için mi? Tamda Fransa'da 'Ermeni soykırımını tanımamanın suç sayılacağı' yasanın oylanacağı bir zaman diliminde, bu ne iştah, bu ne tesadüf hiç düşünmediniz mi?

Ya sizin Hrant'ınız 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak olan asil kan, Ermeni'nin Ermenistan'ı kuracağı asil damarlarında mevcuttur' diyen Hrant'ınız..

Ya babasının mezarı başında bağıran küçük Sara 'Babamı öldürdünüz. Zehirli kanınız temizlendi mi?' işte bu zihniyet.

Hrant'ın da, Sara'nın da, Rakel'in de sarf ettiği sözler, kustuğu kin ve işaret ettikleri.

Ogün Samast, Yasin Hayal yada Erhan Tuncel değil. Türk Milletinin ta kendisi.

Ne Hrant Dink onların allayıp pulladıkları gibi bir barış güverciniydi, ne de onların cilalayıp Türkiye coğrafyasına servis ettikleri gibi salt bir gazeteci ve bir fikir adamı hiç değildi.

Ermeni diasporasından, lobi faaliyetlerine, oradan gizli servislere kadar uzanan bu kirli ilişkileri yeniden sorgulamak gerekiyor.

Bir şeyleri savunurken bile kendisini başkasının yerine koyan kendini benliğinden soyutlayan o acıklı ve hazin duruşa ne demeli?

Mankurtlaşmanın bu kadarına da pes dedirtecek bir başka manzarayı işaret etmeye lüzum var mı?

'Hepimiz Ermeniyiz' hezeyanlarıyla yürüyen binlerce kişilik o malum kalabalığın ortasında aslında herkes çırılçıplak ve yapayalnızdı.

İkinci Cumhuriyetçilerden, Kürtçü bölücülere, Sol'un yüzkarası liberallerden, işbirlikçi liboş tayfasına, Ermenilerden, Ermenicilere ne kadar gayri milli unsur varsa oradaydı.

Onları bir araya getiren tek ortak payda giderek faşistleşen ırkçıları ve Türkiye'nin Batı emperyalizmiyle cebelleştiği bu dönemde senaryolara uygun olarak Türk Milletini künde de tutma ısrarıdır.

Hrant Dink vurulduğu gün, Türkiye düşmanlarından birini kaybetti. Ancak her şeye rağmen Hrant yaşamalıydı. Dağlardan şehirlere, legal tabelaların altına sinlenenlerden parlamento çatısı altında kin kusan her türden hain yaşadığına göre Hrant'ta yaşamalıydı.

Karabağ, Hocalı ve Kelbecer için 'Hepimiz Azeriyiz' diyemeyenlerin, İstanbul da attığı 'Hepimiz Ermeniyiz' sloganları ne kadar samimi ve ne kadar insancıl? İnsanlığı öldüren bu kirli tertipleri ve insanlığı kategorize eden bu sloganları vicdanlarda yargılamakta ve akıl terazisinde sorgulamakta yarar var.