Dünya edebiyatına merak sardığım zamanlarda,Roberto Bolano adlı Güney Amerikalı bir yazarın karaciğer yetmezliğinden hastanede organ nakli için sıra beklerken (sırası gelmeden ölmüştür)hasta yatağında "evlatlarıma bari benden sonrası için bir gelir bırakayım"düşüncesiyle yazdığı ve başyapıtı kabul edilen 2666 adında tuğla kalınlığında bir romanını okumuştum.
Roman 5 bölümden oluşuyor ve tüm bölümler bir şekilde "kadın cinayetleri" teması etrafında kesişiyordu.Yazar özellikle 4. bölümde Santa Teresa adında bir şehirde yaşanan, şiddet uygulanmış,tecavüz edilmiş,kaybolmuş ve öldürülmüş kadınlarla ilgili bilgileri sanki bir vaka,adli tahkikat ya da olay raporu gibi öylesine gerçekçi,çelik kadar sert ve soğuk,ruhsuz bir biçimde anlatıyordu ki,yaşanılan dehşetin şiddeti daha da çarpıcı biçimde okura geçiyordu.Muhtemelen yazarın bu anlatım tarzını seçmesinin nedeni de buydu.
Bu bölümü okuduğumda çok etkilendiğimden "ulan bir bakayım şu santa teresa ne menem bir şehirmiş hangi ülkedeymiş" diye araştırmaya koyuldum.Meğer 'Santa Teresa' kurgusal bir şehirmiş ve aslında Cuidad Juarez adında bir Meksika kentini temsil ediyormuş.
O zamanlar,bu Meksika böyle korkunç suçlar işlendiğine göre çok tehlikeli,tekinsiz,yozlaşmış bir ülke olmalı gelecekte bir gün seyehat etmem gerekirse buraya kesinlikle gitmemeliyim diye düşünmüştüm…
Dün haberlerde denk geldim.Habere aynı anda şahit olan iki kadın olarak annem de ben de aynı şeyi düşündük: Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş'in ne kadar cesur ve onurlu bir adam olduğu.
Elinde kızının fotoğrafı ile "konuşulmazsa unutulur, intihar olarak kapatılır" diye bekleyenlere inat kızına adalet arayan babasının herhangi bir fotoğrafını görüp de o kor acıyı kalbinde hissetmemek mümkün değil.
Rojin kaybolduğu gün vahşice katledilmiş,insan onuruna sığmayan muameleler görmüş,göğüs ve vajina iç kısmında "Rojin Kabaiş dosyasında şu ana kadar bulaş olma ihtimali üzerinde durulan,ancak bulaş olma ihtimali bertaraf edilen iki erkek DNA’sı" şeklinde ispatlı olarak iki ayrı failin DNAsı bulunmuş ancak hala bulaştır, köpekten kaçmıştır diyen var. Berbat bir şaka olmalı? Öyle ya da böyle kabul etmeniz gerekiyor, babası olayın ardını bıraksaydı Rojin'in dosyası kim bilir hangi kodamanın hısım akrabası, ahbabı olan en az iki sapığı korumak adına çoktan kapatılacaktı. Bu kız cinsel istismara uğradı ve katledildi, bunun aması fakatı yok. 11 yaşındaki bir çocuğa, Rabia Naz Vatan'a "intihar etti" diye iftira atıldı bu ülkede, babası hapse atıldı, Nadira Kadirova için kendini vurdu dendi, Gülistan Doku neredeyse 6 yıldır kayıp. Çocuklar ve kadınlar ya intihar ediyor ya da pufff diye ortadan kayboluyor ve etraftaki tüm erkekler sütten çıkmış ak kaşık. Eğri oturup doğru konuşalım,ekrana çıkıp da "benim kızımın vücudunda 2 farklı erkeğe ait DNA bulundu, benim kızıma ne oldu?" diyebilmek Türkiye'de ezici çoğunluk (bu bir temenni) erkeğin, hele hele doğu kültürüne mensup bir adamın kolay kolay yapabileceği bir şey değilken Rojin'in babası Nizamettin bey tüm peşin hükümlere,acımasız yargılara kulaklarını tıkayıp çocuğunun adaletini arıyor. Böyle bir cesaret,her babayiğidin harcı değil.
Ona destek olmak boynumuzun borcu.Kim bilir kaç kriminal manyağın elini kolunu sallaya sallaya gezdiği coğrafyada olan hep Şaban bey'in kızına, Nizamettin bey'in kızına, Muhammet Kadirov'un kardeşine mi olur sanıyorsunuz?