Birlik beraberlik ve kardeşliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerden geçerken "Coşku, heyecan ve gururla kutladık" diye başlayıp bitirebilmek isterdim ama maalesef dün 30 Ağustos Zafer Bayramının 94. yıl dönümünü sade bir törenle sadece kutladık,

30 Ağustos Zafer Bayramı 1 nisan 1926 yılından çıkan bir kanunla Resmi Bayram olarak kutlanmaktadır, Zafer Bayramının resmi tatil olması gereken önemin verilmemesinden dolayı her ne kadar tatil olarak düşünülsede tüm devlet erkanının yöneticisi amiri memuruyla birlikte bir arada olması demektir.

Gaziantep'te Sn. Valimiz Ali YERLİKAYA' nın talimat ve gayretleri ile bu kısmen gerçekleşti, geçen yıllara oranla daha yoğun bir kalabalık vardı tören alanında. Kalabalık olması günün anlam ve öneminin anlaşılması için yeterlimi bilemiyorum.

Aslında hiç abartmadan çok daha iyi olabilirdi, madem askeri geçiş töreni, tank, top yok mesela yerel yönetimler açılış törenlerinde olduğu gibi, demokrasi nöbetlerinde yapıldığı gibi görsel bir şeyler hazırlatabilirdi.

Belediye başkanlarımız çadırlar kurup, kahvaltı olmasa da su çay vb. ikramlarda bulunabilirdi, her etkinlikte yaptıkları gibi SMS ile törenlere halkı davet edebilir halkın katılımını sağlayıp bu anlamlı günü daha da güzelleştirebilirlerdi.

Ama nedense olmuyor, özellikle bu milli günlerde yöneticilerimizde, insanımızda bir şeyler eksik sanki, başka zaman şahlanan milli duyguları bu günlerde uyanmıyor. Kendiler oradalar ama kafaları başka yerde gibi.

Maalesef son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş ruhu ile özdeşmiş resmi gün ve bayramların itibarsızlaştırıldığına üzülerek şahit oluyoruz.

Bu durum bizleri üzdüğü gibi bu günlere gelmemiz, bağımsız bir ülkede yaşamamız için canlarını vermiş atalarımızın kemiklerini sızlatmakta.

Hiç bir savaş vermeden toprak edinmiş sıradan devletler bile bu gibi sembolik günleri şanına yakışır bir şekilde kutlarken bizim eziyet gibi görmemiz kabul edilir gibi değil.

Toplum olarak, milli hassasiyetlerimize sahip çıkmadığımız taktirde, siyasilerin kendi yaptıklarına verdiği önemi başkalarının yaptıklarına vermediği sürece tam bir birlik beraberlikten bahsetmemiz mümkün değil.

Çünkü; 30 Ağustos her ne kadar ülke topraklarının düşmandan geri alındığı günü temsil eden sembolik bir gün olsa da ; Son vatan olarak Anadoluyu seçmiş Türk Milletinin, yüz binlerce şehit vererek kazandığı, son Kurtuluş Savaşı sonrası kurduğu Türkiye Cumhuriyet Devletinin ilk göz ağrısı ilk ödülü ilk bayramıdır..

Milletlerin varoluş, kuruluş, kurtuluş destanlar vardır, Ergenekon'da demir dağı eriterek varlığına yeni bir başlangıç yapan Türk milleti bu destandan sonra 16'sı büyük olmak üzere 112 devlet kurmuş, defalarca kurtuluş savaşı vermiştir.

30 Ağustos Zaferi; Güzel Anadolu'nun anahtarını Bizans'tan alıp Türk ve Müslüman ülkesi yapan Sultan Alpaslan'ın Malazgirt Zaferi kadar,

Karanlık bir çağı kapatıp, aydınlık Çağlar açan Fatih Sultan Mehmet Han'ın İSTANBUL Fethi kadar önemlidir.

Çünkü 30 Ağustos Türklerin 1000 yıldır yaşadığı Anadoluyu, 1000 yıl daha vatan yapmak için anahtarını yeniden alması, yurdunda kalmasıdır.

Çünkü 30 Ağustos Muhammet Akif'e "Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın" diyerek kaleme aldığı İstiklal Marşımızın ilham kaynağıdır.

30 Ağustos ne askerin teyyare bayramı, nede devlet erkanının kendi arasında kutladığı bir protokol bayramıdır 78 milyon insanımızın tüm acı ve sıkıntılara rağmen hep birlikte kutlaması gereken bir bayramdır.

Türk Milletine yakışan, tüm olumsuzlukları bir tarafa bırakarak bağımsızlığının sembolü, bu güzel günü şanına yakışır şekilde kutlamaktır, bu başta Mustafa Kemal Atatürk ve Silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimize olan vefa borcumuzdur.

Tüm şehitlerimize Allah tan rahmet ve bu vatan uğruna savaş vermiş gazilerimize şükran ve minnetlerimi sunuyorum. Allah hepsinden razı olsun.

Önlüğümüz karaydı, yüreklerimiz apak,

Gönlümüzde ATATÜRK ,ellerimizde BAYRAK

30 Ağustos günü, dağlar taşlar inlesin,

Bizimdir ANADOLU, bizimdir bu yurt, bu bucak

*******

****