İnsan düşünmeden edemiyor, bunca hazır partinin, sendikanın dernek ve vakfın var olduğu dönemde neden insanlar yeni arayışlar içine girer, neden yeni bir siyasi parti dernek, sendika vb. yapılar kurar.
Hazırları varken, neden milyonlarca para harcanıp, gece gündüz harıl harıl çalışılıp, zahmetlere girip teşkilatlanır..?
İnsanlar yıllarını verdikleri siyasi partilerini, sendikalarını, derneklerini neden terkeder nasıl onca emeğinden vazgeçer.?
Nedir insanları bulunduğu yerden koparıp, yeni arayışlara iten neden?
Koltuk sevdası, şöhret düşkünlüğü, doyumsuzluk, açgözlülük mü ?
Yada şahsi çıkar ve menfaatler midir bunca çaba ve gayretin gerekçesi.!
Sanırım cevaplar kişilere ve konumlarına göre değişiklik gösteriyor , ancak herkesin kendince bir gerekçesi var.
Çoğunlukla mevcudu beğenmeme gibi görünsede asıl gerekçe mevcutta mücadele alanı kalmaması, bir adım öne çıkanın kellesinin vurulmuş olması, bağlı bağımlı itaatkar yapıların itibar görmesi, bağımsızlığı, çok sesliliği savunanların bu yapılar tarafından sevilip kabul görmemesidir.

İnsanoğlu çok büyük konuşmamalı, bugün birlikte hareket ettiği insanlarla yarın karşı karşıya gelip rakip olabilir, rakip olup acımasızca eleştirdiği insanlarla işbirliği yapabilir.
Son 10 yılda ülke siyasetinde ne çok benzer durumlara şahit olduk, dün canciğer kuzu sarması olanların bugün birbirini yediği, olmadık laflar ettiğini duyduk gördük, şahit olduk oluyoruz.
Dün eleştirdiklerimizi , kınadıklarımızı bugün bir bir yaşıyoruz.
Merhum Süleyman DEMİREL seçim propagandasında "Dün dündür, bugün bu gündür" dediği için nasılda eleştirmiştik.
Siyasi etikten, omurgalı, idealist siyasetten dem vurup benzer eylem ve söylemleri omurgasızlıkla suçlamıştık.
Neredeyse hepimiz ayıpladıklarımızı yaşayarak cezalandırılıyoruz.
Ortada ne idealizm, ne ideoloji nede onları yaşayan yaşatan siyaset kaldı.
Varsa yoksa koltuk kavgası, mevki makamı koruma hırsı.
Bu hırs sadece siyasette değil hemen hemen her mevkide var, ancak ülke yönetiminde hakim irade siyasette olduğu için ona atıfta bulunuyoruz.
Edindiğim tecrübelere dayanarak ifade etmekte fayda görüyorum, bizlerin dava olarak görüp kutsadığımız şeyler aslında birilerinin varoluş sigortası.
Bizim beytülmal olarak koruyup kolladığımız değerler birilerinin geçim kapısı.
Bizim kıyıp toz konduramadığımız, her şeye rağmen peşinden gittiklerimiz yüzümüze gülüp arkamızdan kuyumuzu kazanlarmış.
Öyle bir tezgah kurulmuş ki, akla zarar bir sistem oluşturulmuş ki hizmet etmek istemeyen, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, daha fazla batmamak için çırpınan herkesi ya yutup kendi içinde kaybetmiş yada kapının önüne koyuvermiş.
Bir nevi taraf olmayan bertaraf edilmiş !
Bir yerlerde tutunmanın yada yeni yerlere gelmenin tek şartı  kesin koşulsuz biat,
adamın adamı olmadığınız, onlara şirinlik yapmadan, büyük büyük adamların gözlerini doyurup, ceplerini doldurmadan bir yerlere gelmeniz neredeyse imkansız.
Cenazeleri koltuktan kalkmaya namzet büyüklerimiz hiç ölmeyecekmiş gibi koltuğun hakkını vermek üzere, kazanmak için her yolu mübah sayan insanlar haline geldiğini gördüğünüzde üzülüyorsunuz.
Başta değinmeye çalıştığım gibi, insanlar mevcutları varken niye yeni bir yapı oluşturur,
Öncelikle mevcudu, yolunu yöntemini beğenmediği için yeni bir yola girer insan,
Yeni bir yol, yeni bir yapı daha iyi, daha doğru işler çıkartmak,
Mevcudun yaptığı hataları yapmamak, bir yerden kaçarken başka bir yere esir olmamak üzere yollar yöntemler oluşturulur.
Demem o ki bir parti yada STK'nın kuruluş felsefisi tek başına iktidar olup, kendi yöntemleriyle yönetmektir.
Başkalarına payanda olup onları yükseltmek ne demokratik bir hak ne onurlu bir mücadele şeklidir.
Herkes kendine güvenip başarmalı ki ülkemizde sıkça suikaste maruz kalan demokrasimiz daha fazla yıpranmasın,
Kazandırmayı kendi üstün becerisi sayıp, kayıpları başkasının hanesine yazanlarda avuçlarını yalasınlar.
Bugünün kazananları  ağalarına şirinlik yapmaktan başka meziyeti olmayanlar, varlık sebebini onun varlığına bağlayıpy, çil çil altınlar çuval çuval paralar karşılığında makam dağıtan, satın alanlar  olabilir ama tarih dim dik, hürriyetine düşkün, yürekli insanları yazacaktır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar.
Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.”
Ne mutlu bu tarife uygun hareket edenlere ne mutlu hürriyet aşıklarına.
Müşterek dularda unutulmamak dileğiyle hayırlı cumalar