Galiba Türkiye artık bu noktaya getiriliyor. Gaziantep’te çok farklı değil elbette. Ama yine de birçok ilden bir TIK ilerde olduğunu sanıyorum. Biliyorsunuz yıllardır okuma, eğitim ve meslek konularını sık sık gündeme alırım. Ama gelinen nokta biraz vahim. Çünkü artık okuyanın, diploma alanların önemli bir kısmı bunların bir işe yaramadığını görmeye başlıyor. İktidara yakın aile ve çevrelerin çocukları için iş bulmada fazla sorun yaşanmıyor gibi. Ama diğerleri için durum tamamen farklı. İşte görüyoruz, gençler Üniversiteyi bitiriyor mezun oluyor ama sonrasında iş bulamıyor. Haliyle onlara kolay gibi gözüken garsonluktan tutun, getir götür işleri, sekreterlik, temizlik gibi işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Niye bunları tercih ediyor? Çünkü bulabildiği iş, gördüğü eğitim ile uyuşmasa da bu işleri yapabilmesi konusunda zorlanmıyor. Ne var ki, bunun tam tersi de yaşanıyor. Ona da gençler resmi kurumlarda iş bulana kadar yan gel yat pozisyonuna giriyor. Haliyle bu durum bütçeleri kısıtlı aileleri oldukça zora sokuyor.

ÜNİVERSİTE DİPLOMASI VAR AMA ASGARİ ÜCRETLE İŞ BULAMIYORLAR

Bu kadar zorluk veya adına kolaylık dersek, Üniversitelerin nitelikli eleman yetiştirilme konusunda bekleneni veremediği gözleniyor. Buna farklı bir pencereden bakacak olursak, her üniversiteden mezun olanlar gerçekte başarılı değil. Ama tersini düşündüğümüzde ülkede çok değerli üniversitelerde bazı öğrencilerin başarı noktası üst düzeyde. Çünkü onlar dersi geçene kadar canı çıkıyor. İşte orada yata geze okuyanla, sabahlara kadar proje yapan bazen eşit tutuluyor? Hatta tercih noktasında başarılı olanlar, sınavlarda not ortalamasının zirvesine çıksalar da bir yerde puanları yok sayılıyor veya düşürülüyor. İşte bu tercihler nedeniyle iyi üniversite mezunu insanlar maalesef iş bulamıyor. Çünkü bunların ne siyasi bağlantıları nede arkalarında duran güçlü aileleri var.

Görünen o ki, ülkede ve Gaziantep’te lütfen kimse alınganlık göstermesin ilk aklıma gelenleri sayarsak, mühendise, mimara, avukata doyuldu. Hele Mimarlık adeta sıradanlaştı. Öyle ki mimar olabilmek için sadece tercih listenize yazmanız yeterli oluyor, Öğrendiğimize göre kontenjanlar bile dolmuyor! Buna karşılık Teknisyenler mühendislerden daha çok kazanmaya başladı deniliyor. En dikkat çeken ise Avukatların asgari ücrete çalışacak hale düşmesi. Hatta onu bile bulamayıp baba parasıyla geçinenler var. Onun için diyorum ki, kimse o kadar yıl okuyup sonunda diplomalı işsiz olmasın, yazıktır, günahtır.

GAZİANTEP’İ BEKLEYEN TEHLİKE NİYE UMURSANMIYOR?

Aslında Türkiye öylesine bir değişime girdi ki, gittikçe meslek sahibi usta veya çalışan bulunamaz hale geldi. Meslek edindirme kurumları veya işyerleri çok fazla ilgi görmüyor. Elbette tamamen yok sayamayız ama eğer şu anda Gaziantep örneğinden gidecek olursak, meslek sahibi usta, kalfa veya yardımcı adeta karaborsaya düşmüş vaziyette. Çok ne söylüyorum birçok noktada imdada Suriyeli meslek sahipleri yetişiyor. Yarın onlar ülkelerine gidecek olursa, Gaziantep'te maalesef her sektörde büyük bir çalışan sıkıntısı yaşanacaktır. Bu görünen bir tehlike. Ama nedense bunun için odalar, dernekler gördüğüm kadarıyla çok fazla çaba göstermiyor. Gösteriyorsa eğer, çabalarının karşılığını çok az bulabiliyorlardır. Yani yine de ciddi manada bir hareket yok. Gastronomi şehri olmamız hasebiyle bu yönde azıcık kıpırdanma var, ama yeterli mi? Elbette değil… Şimdi çıkıp iyi bir elektrikçi, güvenilir tesisatçı, araba tamir edecek ve inşaat sektöründe usta bulamıyorsak, şapkamızı önümüze koymanın zamanıdır. Üzülerek söylemeliyim ki, el birliğiyle hem üniversitelerin içini boşalttık hem de ustalık gerektiren meslekleri bitirdik. Lütfen kimse şunu yapıyoruz bunu yapıyoruz demesin. Ben sahadan konuşuyorum. Gaziantep’te meslek ustaları yavaş yavaş kayboluyor.

ATATÜRK’ÜN İSTEDİĞİ GENÇLİK İLE AVRUPADA NEYLE LİDER DERSİNİZ?

Şimdi olayın daha farklı yönüne gidelim isterseniz. Sosyal medyada yapılan bir paylaşımda asıl vahim tablo karşımızda duruyor. Bugün 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine bayram olarak armağan ettiği bu önemli bayram için verilen mesaj, Atatürk’ün gençlere olan inanç ve güveninin ifadesidir. İşte o gençlik şimdi itilen kakılan, hak aramaya kalkıştığında dayak atılan, gözaltına alınan veya hapsedilen gençlik olarak karşımızda kahredici bir tabloyla durmaktadır. O gençlik dışındaki gençlik ise akıl almayacak derecede duyarsız, çabasız, inançsız, isteksiz ve her şeye boş veren durumdadır. Yani okuyan veya okumayan, okursa da boşa okuyan, okuyup eğitimini yarım bırakıp yan gelip yatan gençler… Çünkü göreceğiz bu tabloda şu anda Türkiye'de 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 18,7'si ortaokul sonrası eğitimine devam etmediğine şahit olacaksınız. Ve Maalesef bu konuda Avrupa'da lider durumdayız.


EV GENÇLERİNDEKİ RAKAMLAR KORKUNÇ

Gelelim bir başka gerçeğe. Yani 19 Mayıs öncesi gençlerin karanlık tablosuna... Bu tabloda 2025 yılında Türkiye'de 15-29 yaş arası her 4 gençten biri ne okuyor ne çalışıyor. “Ev genci” olarak tanımlanan bu gençlerin sayısı 2025’in ilk çeyreği itibarıyla 4 milyon 749 bin kişiye ulaşmış. Bakın ve ne durumda olduğumuzu görün…


İlk okul, orta okul ve Lise sonrasında adeta enflasyonu yaşanan tabela üniversiteleri ve onların içine doldurulan bilim yerine siyaset yapmaya meraklı akademik unvanlar ve sonrası işe yaramayan diplomalar... Kağıt üstünde eğitim seviyesi yükseliyor.. Bir okurum yazmış, Doğan görünümlü şahin benzetmesi tam da bu duruma cuk oturuyor.. Üstüne yapay zekâ geliyor ki bu çok yakın zamanda olacak yazılım yapmanın kod yazmanın bile tartışmaya açık olduğu günümüzde utanmadan azalan nüfus artış hızı oranının ekonomi ile ilgisi yok diyorlar… Anlaşılan öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, okuyanın pişman, okumayanın umursamaz olduğu bir gençliğin ağırlıklı olduğu bir Türkiye’nin geleceği konusunda iyimser olduğumu söyleyemem…
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR