Neresinden başlamalıyım ve ne yazmalıyım, inanın aklıma gelmiyor. Çünkü o 1,5 dakika var ya, o 90 saniye, hem de durmadan 7.5 şiddetiyle sallanmak ve sonrasındaki artçının da aynı şiddette olmasıyla yaşadığımız travma hala aklımızdan çıkmıyor… O gün sabaha karşı yaşadıklarımı milyonlarca insan yaşadı, çevredeki 10 il ve ilçelerde… Depremin başladığı saat 04.17 de sağa sola sallanan yataktan ayağa kalkamadan yere düşüşümü, bir süre sürünerek gidişimi, karanlıkla kapıyı bulamayışımı can havliyle sokağa çıkışımızı nasıl unutabilirim ki. Zaten herkesin ayrı bir hikayesi var bu depremde. Bizler uykusundan kalkamayanlara, kaçamayanlara ve çöken binaların altında kalanlara göre şanslıyız elbette. Allaha bin şükürler olsun. Ama şu bir gerçek ki, o gün yaşadığımız kâbus, korku, endişe, gerginlik, açlık, susuzluk, çalışmayan telefonlar, kapanan internetler, ara sıra açılsa bile bu kez özellikle can kurtarma ve yardım için en önemli araç haline gelen Twitter'ın kapatılması bitmeyen gece, ömrümüz boyunca asla unutulamaz kadar trajedi ile doludur. Aile olarak benim unutamayacaklarım arasında, Celal Doğan parkında bulunan Cuma Kaymakçı’ya ait Bellapais cafeyi depremden hemen sonra açması ve bizlere o ortamı sağlaması yer alıyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve hastalar için inanılmaz bir ortam yaratıldı. Sağ olasın Cuma Kaymakçı… TOPLUM OLARAK DERS ÇIKARTABİLİYORMUYUZ? Evet… Bu 500 yılın olayı… Aslında biliniyordu deprem olacağı. Yakın tarihteki Elâzığ, Malatya bunların işaret fişekleriydi. Hatta biz de sallandık şiddetli şekilde. Ama asıl şiddeti 7.5 ve 7. 7 ile bunda gördük. Hem de iki kez… Büyüğünü gördüğümüzden 6.5 ve daha aşağıları yaşadığımızda hafif atlattık diyecek olduk yani. Deprem için Gaziantep’te STK’lar sürekli uyarılar yaptılar yıllar boyu. Bizde gazete olarak yaptık, ben bu köşede onlarca kez gündeme getirdim. Ama ne yazık ki kimse ciddiye almadı. Alsa bile bu kadar büyük olacağını asla tahmin etmedi. Sonuçta şöyle oldu böyle oldu desek de bunların artık işi yaramayacağını biliyorum. Önemli olan yaşadıklarımızdan ders çıkartmak. Peki çıkartabiliyor muyuz? İşte kilit soru bu? Bence kocaman HAYIRRR… Toplum olarak maalesef müthiş bir çürümüşlük içindeyiz. Ahlaksızlıkta sınır kalmamış. Saygıda sevgide, israfta sınırsızlık ötesi çökmüş durumdayız. Elbette bu söylediklerim herkesi kapsamıyor. Ama öyleleri var ki, inanın şahit olduğumuzda midemiz bulanıyor. En büyük sınavımız özellikle birinci gündü. Düşünün bir kere bir parça ekmeğe hasret kaldık, bir kâse çorba bulamadık. Tam da bugün yanımızda olmasını beklediklerimiz işyerlerini açmadı, imdadımıza yetişmedi. Elbette onlarda travma yaşadı bunu biliyoruz ama bazı meslekler vardır ki, asıl sınav böyle zamanlarda verilir, maalesef yapamadılar. Aç susuz kalma bir yandan insanlar sığınacak yer bulamadı. Elbette hemen harekete geçip salonlarını, okullarını vatandaşlara açanları da unutmadık. Tuvaletlere gidemedik, köşe kuytu bir yer bulup oralarda ihtiyaç giderdi çoğumuz. En zor olanı ise o çocukların perişanlığıydı elbette. Ama bu halimize, yani sağ olduğumuza şükür etmeyi bilemedik. Enkaz altında kalan insanların neler çektiğini gözümüzün önüne getiremedik. Bencil davrandık, özellikle 2 koca gün inanılmaz sıkıntı yaşadık. Sonrasında toparlandık elbette. Ve Allaha şükür edip daha az israf yapacağımıza aynı savurganlığa devam ettik. Su bulamazken sular geldiğinde israfta sınır tanımadık. Allah bizleri yoklukla sınadı ondan da ders almadık maalesef… AFAD VE SÖYLEYECEKLERİM Şu gerçeği yazmazsam olmaz. Kendimi inkâr etmiş olurum çünkü. Bildiğim kadarıyla Afetlerde birinci dereceden sorumlu yapılan, her yerde valilerden belediye başkanlarından bile yetkili kılınan, ama bekleneni veremeyen AFAD’ın bu depremde bölgede en kötü notu aldığını söylemeliyim. Ne bir hazırlık yapılmış ne de derslerine çalışmışlar. AKUT gibi önemli bir oluşumun saf dışı bırakılmasından sonra daha aktif ve tek yetkili hale dönüştürülen AFAD için bu yaşadıklarımız ve gördüklerimizden sonra kimse çok güzel şeyler söylememi beklemesin. Şimdi bir AHBAP oluşumu var, onu bile gözlerine kestirdiler. Yakında AKUT gibi yaparlarsa hiç şaşırmam. Şimdi gelelim asıl söyleyeceklerime… Özellikle ilk 3 gün boyunca herkes bana sürekli sordu, “niye o insan sevgisiyle dolu Vali, niye canımız ciğerimiz bacımız anamız Fatma Şahin çıkıp açıklama yapmıyor, niye yanımızda değil, böyle zamanda niye ortalıkta gözükmüyorlar” dedi. Demek ki bir sebebi vardı. Yoksa her zaman yanımızda olan O vali, O Fatma Şahin böyle sessiz kalabilir miydi? Bunlar benim görüşüm ve sezgilerim elbette. Lütfen kimse yanlış anlamasın. Eğer bu konuyla ilgili ikna edici sebep varsa söylensin onu da yazayım. ÜNLÜ BİR BELEDİYE BAŞKANINA ŞOK YAŞATTIK Bakın şu gün olmuş hala insanlar enkaz altında, organize bir çalışma yok, iş birliği yok. Hele bölgede yardımlar konusunda inanılmaz bir kaos yaşanıyor. Türkiye’nin hatta dünyanın dört bir yanından yardımlar geliyor ama bunları organize edip dağıtacak mekanizma oluşturulamamış. Meyveler sebzeler çürüyor, kamyonlar tır şoförleri isyan ediyor sosyal medyadan çağrılarda bulunuyor. Çoğunu bildiğimden yazıyorum bunları. O tırlar kamyonlar yardım malzemelerini yollara döküp gidiyor. Bakın bir gerçek olayı anlatayım size. Büyük illerin eski ama ünlü bir belediye başkanı, şimdide önemli konumda özel bir uçağı kiralayıp yardım malzemeleri yükleyip kendisi için önem arzeden Gaziantep’e getiriyor. Tabii öncesinde gereken yerlere bilgiyi veriyor. Maalesef uçaktan eşyaları indirecek kimseyi bulamıyor. Şehirde tanıdıklarını arıyor birkaç eleman temin ediliyor. Bu kez yüklenecek kamyon veya tır bulunamıyor. Onu da aracılar sayesinde buluyor, AFAD’ı arıyor yeterli destek göremiyor. Tabii bu saatler sürüyor. Sonunda tıra yüklediği malzemeleri doğruca AFAD binasının yanına götürüp bırakıyor, Ardından hemen Gaziantep’e terk ediyor. Bunu üst düzey siyasi yetkili bir arkadaşım anlattı bana. Ve bunun gibi yüzlerce hatta binlerce yardım teşebbüsleri gerçek adreslerine ulaştırılamadı maalesef… GAZİANTEP İNŞAAT SEKTÖRÜ BAŞARILI ÇIKMADI MI SİZCE? Gelelim başka söyleyeceğime. Gaziantep’te o kadar şiddete rağmen bu kadar binanın ayakta kalması dikkat çekici. Daha ilginci 30 yıllık binalarda bile öyle hasar filan yok. Ama İslahiye ve Nurdağı ile Nizip'i ayrı tutuyorum elbette. Özellikle tarıma elverişli topraklarda yüksek katlı binalar yapılmaz. Maalesef buralarda yapıldı ve en büyük kaybı da ilçelerde yaşadık. Ben Van depremine gittiğimde o kocaman caddelerde bulunan tüm binalar çökmüş veya yan yatmıştı. Kaldı ki bizden daha az şiddetli olmuştu sarsıntı. Üstelik 24 saniye sürmüştü. Ama bizdeki 90 saniyeden fazla sürdü. Buna mukabil Gaziantep’te küçük ve büyük binaların çoğu ayakta kaldı. Yani buna yüzde 90 desen acaba yanılır mıyım bilmiyorum ama belli yerlerdeki binalar dışında yıkılan ve çöken binalara göre söylüyorum bunları. O zaman aklımıza deprem standartlarını tutturan müteahhitlerin çalmadan çırpmadan bina yaptıkları geliyor. Yanılıyorsam lütfen düzeltilsin. Çöken binaların önemli kısmı kolon kesmeler, inşaatta demir ve çimentoda hile yapanlar. Nitekim Cumhuriyet Başsavcımız Sayın İsmail Karataş ve Emniyet Müdürümüz Mustafa Emre Başbuğ bu kişilerin yakalanması konusunda çaba gösterdi ve tutuklanıp cezaevlerine gönderildiler. Tabii birde bu inşaatlara ve kolonların kesilmesine göz yumanları da görmezden gelmemeliyiz… Sayın Başsavcımız umarım bu yönde harekete geçecektir. Şimdi bundan sonra Sayın Davut Gül’den de Gaziantep’te bina altlarında kolonları kesenler veya hasar verenlerin tespiti için harekete geçmesini bekliyoruz. İnşallah bunu da görürüz… HAYDİ ARTIK EVLERE VE İŞYERLERİMİZE DÖNÜP NORMALLEŞELİM Artık yavaş yavaş yaşama sarılmamız gerek. Yani normalleşmemiz lazım. Yoksa psikolojimiz bozulacak iyice. Onun için mevcut binalarımızda eğer hasar yoksa veya az hasarlı ise işyerlerimizi açma evlere dönme zamanı gelmiştir. Nitekim Sayın Vali Davut Gül ile birlikte Ticaret ve Sanayi Odasıyla, Lokantacılar Kebapçılar Pastacılar Tatlıcılar Baklavacılar Odası çağrıda bulundu. OSB’de her türlü hazırlığı yapmış durumda. Biz de aynı şekilde çağrıda bulunuyor ve normale dönelim diyoruz. HEPİMİZE GEÇMİŞ OLSUN, ALLAH BİR DAHA BU ACIYI YAŞATMASIN