Hayatta dostluk çok önemli bir olgu...
Kimine göre ölümünedir bu birliktelik, kimine göre ise çıkarına...
İş bitince dostluğun sona erdiği ise, günümüzde en geçer akçe...
Verilen sözlerin tutulmadığı, birlikteliklerin sırtından
hançerlendiği, pazarlıksız satışların yapıldığı bir dönemden
geçiyoruz.
Aradığımız tek şey ise, inanabileceğimiz, güvenebileceğimiz bir dost
ya da dostlar...
Aşağıda okuyacağınız yazı, dostluğun nasıl özel ve vazgeçilmez
olduğunu anlatan güzel bir öykü...
Umarım her dostluk, bunun gibi yaşanır...
'Bir adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği kazada birlikte
ölmüşlerdi. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında
dolaşmaya başladılar. Adam çok susamıştı..
Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken birden kendilerini
muhteşem bir manzaranın karşısında buldular..
Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe ve onları karşılayan beyazlar
içinde bir kadın.. Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu:
'Affedersiniz... Burası neresi?'
Kadın ona gülümsedi: 'Burası Cennet efendim.'
Adam bunun üzerine sevinçle 'Harika!' dedi 'Peki bana biraz su
verebilir misiniz? Gerçekten çok susadım...'
***
Kadın cevap verdi: 'Tabii efendim içeri girin. İçeride dilediğiniz
kadar su bulabilirsiniz.'
Böylece adam köpeğine döndü, 'Hadi oğlum içeri giriyoruz' diyerek
kapıya yürüdü ama kadın onu birden durdurdu: 'Üzgünüm efendim
köpeğiniz sizinle gelemez. Hayvanları içeri almıyoruz...'
Bunun üzerine adam bir an durdu, düşündü ve geri dönüp köpeğiyle
birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular.
***
Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda
buldular ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir
kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı. Adam sordu:
'Affedersiniz, bana biraz su verebilir misiniz?'
Dede, 'İçeri gel' dedi ve ekledi: 'Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta
bir çeşme var...'
Adam sordu: 'Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?'
Dede ' Tabii' dedi, 'çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir
kase bulacaksın...'
Bunun üzerine adam kapıdan girdi. Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta
çeşmeyi buldu.. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kaseden doya doya
içerek susuzluklarını giderdiler.
Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu: 'Su için çok
teşekkür ederim... Peki burası neresi..?'
Dede 'Burası cennet' dedi.
Bunu duyan adam şaşırdı: 'Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık
dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da cennet olduğunu
söylediler...'
Dede 'şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?' dedi 'ama
orası cehennem..'
Adam iyice şaşırmıştı: 'Peki ama orası sizin adınızı kullanarak
insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz..'
Dede gülümser: 'Kızmıyoruz... Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi
arkadaşını yarı yolda bırakanları cennetten uzak tutuyorlar.' der...
Beğeneceğinize eminin harika bir hikaye.
Gerçek hayatta da aynı tatta aynı samimiyette dostluklar temennimiz.
Ne mutlu karşılıksız, beklentisiz, çıkarsız dostluklar kurabilenlere.
Yeni Asırdan Hürol Dağdelen hikayenin girişinde durumu özetlemiş.
Hepimizin benzer düşüneceği özlenen dostluğu tanımlamış.
Günümüzde tüm kavramlar gibi dostluğunda ciddi bir erezyona uğradığı
hepimizin malumu...
Her zaman kazanan samimiyet olduğuna göre yaptığımız tüm işlerde
olduğu gibi DOSTLUKLARIMIZI DA SAMİMİYETLE kurup sürdürelim.
Hayattan edindiğimiz tecrübeler gösteriyor ki
Sami insanlar hiç kaybetmiyor.
Taki nefislerine uyana kadar.
Siz siz olun bencil insanlara yaklaşmayın, onların dostluklarına
arkadaşlıklarına itibar etmeyin.
Elinizden geldiğince beraber yürümeyin.
Çünkü sizinle, sizin gideceğiniz yere kadar değil kendi istedikleri
yere kadar seyehat ederler.
'Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize
sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor.' Mark Twain
'Öyle zamanlar olur ki; Nereye gittiğin önemini yitirir. Çünkü asıl
önemli olan, yanında kiminle gittiğindir…' Tolstoy
'Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen; hem yolunu
kaybedersin, hem dostunu…' N. F. Kısakürek
Nice güzel dostluklar kurmanız dileklerimle HAYIRLI CUMALAR...