Son on iki yıllık süreçte paspasa dönüştürülmüş bir millet ve toprakları her türlü iç ve dış tehdite açık hale getirilerek bu namüsait yapının zorla hazmettirildiği bir toplumsal yapı.

Sınırları kevgire dönmüş, serhat boylarının güvenliğinden eser kalmamış. Bayrakları indirilen, sembolleri yakılan, bütün moral değerleri ayaklar altına alınmış, hassasiyetlerinin üzerinde fincancı katırlarının tepindiği genel bir manzara.

Anadolu coğrafyası ve bu toprakların kadim milleti olan Türkler bu zulümatı Kurtuluş Savaşıda dahil olmak üzere, feodalizme, bölücülüğe, gericiliğe ve emperyalizme karşı verilen savaşın bir kazanımı olan Milli Devlet kurulurken dahi yaşamadı.

On iki yıllık AKP iktidarı Doğu ve Güneydoğuda taşları bağlamış, itleri ise serbest bırakmış. Gericilik bölücülükle halvet olmuş, bu namus harici birleşmeden zindan karası bir yapı türetilmiştir.

Dillere pelesenk olan asimilasyonculuk, ötekileştirme ve tekçilik karşıtı naralar yerini ' Türklere Ölüm ' sloganlarına bırakmıştır.

Giderek ırkileşen sorun, kafatasçıların maestroluğunda Türksüzleştirme ve Türkten arındırma seanslarına dönüşmüştür.

Tali unsurları öne çıkartma politikası Türkleri tümden yok sayma politikasına indirgenmiştir. Bu manada ABD, AKP ile PKKnın nikahını kıymış, bu anti-Türk birleşmenin nikah şahitliğini ise AB üstlenmiştir.

Kıyılan bu nikahın Türk milleti açısından bir meşruiyeti ve geçerliliği yoktur. Zira bu birleşme salt Batı Emperyalizminin bölgeyi yeniden dizayn politikalarına esas duruş göstermekle mükelleftir.

Bu hegemonyacı anlayış, Anadolu topraklarını vatan, Türklerle birlikte diğer tali dinamikleri ise tek bir millet yapan bu coğrafyanın siyasi iradesiyle uzaktan yakından bir alakası yoktur.

Hal böyleyken; Devletin varlığı, milletin birliği ve vatanın bütünlüğü tartışılır olmaktan çıkarak, bir adım daha öteye geçilerek, toplum parçalanma ve kanlı bir iç hesaplaşma senaryolarına hazır hale getirilmiştir.

Türk ordusu artık etkin ve caydırıcılık özelliğini yitirmiş, silahı ve her türlü mühimmatı olan ancak onu kullanma ve harekete geçirme iradesi AKPnin siyasal iradesine hapsolmuş, tarih boyunca görülmemiş bir acziyet içindedir.

Diğer taraftan Cumhuriyetin değerlerini ve demokratik kazanımları korumakla görevli olan Türk polisinin elleri ve ayakları bağlanmış, anılan değerleri koruma ve kollama kabiliyeti bir yana, polis kendi varlığını dahi muhafaza edemez bir hale getirilmiştir.

Silopide PKKlı ırkçı ve faşist bir grup tarafından aracıyla birlikte yakılan kadın polis, yükselen anti-Türk nefretin tırmandığı noktayı özetlemesi ve sonuçlarını göstermesi açısından son derece önemli bir örnektir.

Etkinin karşı tepkiyi tetiklediği süreç bünyesinde neleri biriktiriyor ? Bunu az çok tahmin edebiliyoruz.

Yeni bir fetih harekatının arefesindeki şu günlerde dileğimiz; Türklerin yakın coğrafyamızda ikamet eden diğer toplumlarla arasındaki farkı ispata daha fazla zorlanmamasıdır.

Zira Türke tahakküm demek bu coğrafya da yaşayan diğer unsurların kendi yaşama şansının ortadan kaldırılması ' Türklere Ölüm ' sloganları ise sloganistlerin bu dünyadaki rızıkların kesilmesi ve kendi fermanlarını imzalamaları demek olduğunu bilmelidir.

Günün sözü : Bu bayrak için bir damla kan gerekirse/Dünyanın şahdamarını keserim. (Çakır Reis)