Geçtiğimiz gün barak odaları ve Mırra'dan kısaca bahsetmiştim. Birçok okurlarımz beni telefonla arayara Barak oda kültürü ve mırra hakkında geniş bilgilenmek istediklerini söyledi. Özellikle H.Hüseyin Bükücü amcamız çok israrda bulundu. Tabiki baraklı olmayan bu odaları ve mırrayı bilemez.
Bizde bu konuda bildiğimizi, gördüğümüzü bu odalarda yaşadığımızı ve mırrayı kısaca anlatmak adına yazımıza kaldığımız yerden devam etmek istedik....
Gaziantep denince akla ilk gelen yer Barak'tır. Dünya'nın en eski Üniversitesi Harran olarak biliniyor. Barak odaları da bu Ünüversite'den geri kalmaz durumda... Gaziantep halkı arasında efsaneleşen bir sözcük var. Bunlar Barak Üniversitesini bitirmiş diye... Yani Barak odalarında oturma, Kalkma, konuşma adabı, saygı ve sevgi öğrenilmiştir. Eski yıllarda bu odalar ilim ve irfan odaları olarak adlandırılırmış...
O yıllarda televizyon, radyo yokmuş. Bu odalarda arkası ve sonu bitmeyen hikayeler anlatılırmış.... Herkes bu hikayeleri dinlemek için erkenden odalarda yer alma yarışına girerlermiş. Barak odalarında akşamları zaman zaman aşıkların, ozanların ve yörede sesi güzel olanların türküleri yankılanırmış.
Okuma bilen halkın bilgilenmesi açısından kitap okunurmuş. Okunan kitapları dinleyiciler can kulağı ile dinlerlermiş. Bir gün sonra o kitap ağızdan ağıza yayılmış... Yani okunan kitap tamamen hafızalara işlenirmiş...
Barak odası sadece bu hizmeti vermezmiş. Eskiden yolculuk yaya, at veya merkeple yapıldığı için yolculuklar uzun sürermiş. Bu esnada bu güzergahtan geçenlerin konaklama mekanları konumundaymış. Yani şimdiki oteller gibi... Ancak aradaki fark bu odalar tamamen umuma açık olup hiçbir ücret talep edilmezmiş. Üstelik yola devam edenin yollukları da temin edilirmiş.
Hatta bu odaya gelen konuk ve misafire üç gün hiç birşey sorulmaz, üçüncü gün gelişinin maksadı, emir ve istekleri sorulurmuş. Yani bir misafir üç gün ağırlanır daha sonra ne için geldiği öğrenmeye çalışılırmış.
Barak odalarının en büyük özellikleri bölgede oluşan tatsız olayların sulhu sağlanırmış. Burada bulunan yöre ve köy büyüğü adeletli ve dinini yıkmadan doğru kararlar virmiş. Bu nedenle herkes o karara uyarmış. Yani iş mahkeme ve adliyeye gitmeden orada sulh olurmuş.
Barak odalarında genelde o yörenin büyükleri ve gelen misafirler üst başta oturtulurmuş. Sofra adabında misafir yemek yemeye başlamadan kimse başlamazmış. Ev ve oda sahibi misafirden önce sofradan kalkmazmış... Odalarda oluşan bu gelenek evlere de yansımış... Barak ve civarı bu geleneği yüzyıllardır sürdürüyorlar. Bizim evimiz köyde iken, misafir gelince annemin tembihi üzerine misafiri rahatsız etmemek için yemeklerini yiyene kadar eve gitmezdik. Misafirler hep sorarlarmış anneme sizin çocuklar nerede diye. Misafirler yemeklerini yedikten sonra eve gelir bir başka odada yemeğimizi öyle yerdik. Misafirin yanında uygunsuz davranış sergilememiz kesinlikle yasaktı. Bir misafir elin yıkayacağı zaman bir elimizde sabun diğer elimizde ıbrık, omzumuzda havlu hürmete hazır beklerdik. Tabiki bunlar barak kültür ve geleneklerinde almış olduğumuz değerler olsa gerek diye düşünüyorum.
Barak odalar kesinlikle kapalı olmaz. Yani kapıları kilitlenmez. O köye gelen, yatacak yeri olmayan aç ve susuz olan, misafir ve gariplerin yeridir. Bu nedenle herkes bu odalara rahatlıkla girer ve çıkar.
Barak odaları bir üniversite konumunda her türlü bilginin aktarıldığı yer olarak bilinmektedir.
Barak odalarında Mırra( acı kahve) devamlı hazır olur. Bu odalardan birisi olan Galip İnal'ın odasıdır. Yarın bu odada buluşmak üzere konuya kaldığımız yerden devam edelim.