Türkiye’de gündem nasıl çabucak değişiyor değil mi? Oysa o gündeme gelen veya getirilen konular haftalarca aylarca sürmeli ki çözümler üretilebilsin. Sonuçta çözülebilsin… Ama yok işte. Birileri ki, bu genellikle iktidar cephesinde oluyor, ortaya bir şeyler atılıyor, herkes belki de çözülmesi gereken çok önemli bir konu varken, hemen onu unutturacak hamle yapıyor ve başka gündem olacak bir konu getiriyor… Baksanıza en sonuncusu sokak köpekleri meselesi unutuldu gitti. Oysa kıyamet kopmuştu ortalığa atıldığında. Ben bile bu köşede ne kadar emek verip araştırıp çözüm önerileri sunmuş gelişmiş ülkelerin bu soruna buldukları çözümleri dile getirmiştim. Zaten edindiğimiz tercübe şu; bir konuyu unutturmak için ortaya yeni bir konu at…Gündem değiştir.  O konu anında unutuluyor ve yenisi tartışılmaya başlanıyor.

ŞİMDİ GÖZLER SARI SAÇLI MERAL AKŞENER’DE

Şimdiki konumuz sarı saçlı bayan Meral Akşener… Daha doğrusu Türkiye’yi aylarca yıllarca meşgul eden bir dönem inanılmaz bir rüzgar estiren hatta az kalsın Başbakan bile olacakken sonra partisini bile çalım atan Meral Akşener. Şimdi o bir süreliğine kaybolan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile buluştuğunda saçlarını sarıya boyadığını gördüğümüz Meral Akşener. Yani değişmiş. Şimdilik saçlarından başlamış. Sanırım ilerleyen zaman sürecinde fikirler, düşünceler, görüşler aklınıza ne geliyorsa her şey değişecek. Kimbilir belki de karşımıza bir Türk büyüğü olarak çıkabilir. Ama ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, akıllarda sadece Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yaptığı ağza alınmayacak hakaretvari konuşmalar kalacak. Azıcık geriye gittiğinizde aynı durum Sayın Devlet Bahçeli için de geçerli değilmiydi? O da Sayın Erdoğan için söylemediğini bırakmamıştı biliyorsunuz. Birde baktık Sayın Bahçeli tüm söylediklerini unuttu ve Cumhurbaşkanının yanıbaşında baş savunucusu oldu. Artık bunları gördükten sonra, her kim, yani özellikle siyasetçi OLARAK eğer birisine “EĞER HESAP SORMAZSAM NAMERDİM, NAMUSSUZUM, ŞEREFSİZİM”dediği anda benim için o sözün bir değeri kalmamıştır. İsterseniz açın sosyal medyalara bir bakıverin, kimler kimlere bu sözleri sarfetmiş ve sonra ne yapmış?

SİYASETE GİRİNCE MECBUREN DEĞİŞMEK ZORUNDASINIZ

Aslınsa size bir şey diyeyim mi; bu siyaset çok acayip. Çok aklı başında olanları elbette tenzih ediyorum. Ama önemli kesimini ele alırsak siyasete girdiğinde o güne kadar bildiklerini ve savunduklarını unutuyor. Değişmek zorunda kalıyor. Değişmediği takdirde elbette ki dışlanıyor… Ötekileştiriliyor… Eğer ötekileşmek ve çarkın içinde olmak istiyorlarsa, bugün siyah dediklerine ertesi gün rahatlıkla beyaz diyebiliyor.  Bugün liderinin övdüğü veya kötülediğini, yarınlarda lideri kötülemiş veya övmüş ise siz de hemen anında çark etmeyi görev sayıyor. Önceleri bu anlık değişim onlara tuhaf gelse de sonradan alışıyor elbette. Valla sevgili okurlarımız gerçeği söylemek gerekirse, uzun yıllardır şahit olduğum bu görüntüler beni siyasetten iyice soğuttu. Tıpkı şimdi daha fazla soğuttuğu gibi. Çünkü sözlerin hiçbir geçerliliği kalmadı. O nedenle söylenene değil yapılana bakıyorum.

ÜLKENİN VATANDAŞIYLA ÜLKENİN SİYASETÇİLERİ BU KADAR MI ZIT OLUR

Şimdi siyasette sırada Özgür Özel var. Onun da ne zaman böylesine açıkça değişim göstereceğini merakla bekliyorum. Şu anda gidiş hızı Devlet Bahçeli ve Meral Akşener’den daha fazla. Ülkenin gidişatı vahim noktada, milli eğitim dini eğitime dönüştürülüyor. Din adı altında insanların duyguları sömürülüyor, cemaatler, tarikatler çığ gibi çoğalıyor, aklı başında din adamları ve alimleri bir kenara itiliyor. Küçük çocuklar taciz ediliyor, kadınlar öldürülüyor, hırsızlık aldı başını gidiyor. Halkın iradesi yok sayılıyor, seçilen başkanlar görevden alınıyor. Adaylık öncesi YSK’da başvurusu hakkında dosyaların var diye ret edilmeyip aday gösteriliyor, sonra başkan olunca senin suçun var diye hapse atılıyor. Ardından belediye başkanlığı tekrar kayyıma teslim ediliyor. Sonra bunun arkasının geleceği söyleniyor. Durun daha bitmedi, halkın satın alma gücü bitirilmek üzere, emekliler artık dilenemez değil dilenir dilenci yapıldı. Belediyeler halkın kesesinden lokantacılığa soyundu.  Eskinin 100 lirası 10 lira oldu, akaryakıtta zirveye ulaşıldı, enflasyonda Avrupa birincisi, dünya 4’ncüsü olduk. Ama ülkeyi yönetenler ile halkın umut bağladığı muhalefet ayrı bir dünyada yaşıyor. Yani akla ziyan işlerle uğraşıp duruyoruz… Şimdi son gündemimizde Özgür Özel’in Cumhurbaşkanının ziyaretinde koltuk düzeni nasıl olacak, nasıl oturulacak, parti bayrağı mı Türk bayrağımı mı asılacak konusu var. Oysa Haziran 16’sında kurban bayramında fakir fukara emeklisi garibanı kurban kesmeyi bırakın acaba bir hayırsever evine et gönderecek mi? onun derdinde…

NİFAK TOHUMLARI ATILDI ÜZERİMİZE

Aslında tuz koktu kimse işin farkında değil… Zaten bu işler sadece siyasette olmuyor… Bürokraside de, iş dünyasında da, arkadaş çevresinde de, aileler de de… Yani her yerde tuz koktu.  Her şeyde yalancılık, kandırmacılık at başı gidiyor… Ahlak yapımız bozuldu kimse oralı olmuyor. Öyle bir noktaya getirildik ki, artık günümüzde ahlakmış, dostlukmuş güvenmiş, inançmış geçin bunları… Çünkü en büyük kazıkları en yakın gördüklerimizden yeme dönemi başladı. Elbette gerçek dostlukları çıkara dayalı olmayanları bir kenarda tutuyorum… Fakat günümüzde geldiğimiz noktada en yakın çevrenizde, dost sandığınız, kardeşim, canım dediğiniz, hatta malınızı bile güvendiğiniz kişilerin, yeri ve zamanı geldiğinde en güvenilmez birisi olduğunu görebiliyorsunuz. Erken keşfederseniz kazançlısınız. Geç keşfederseniz yandınız. Çünkü o zaman çok büyük kayıplarınız oluyor… Maalesef Türkiye’de artık nifak tohumları yeşerdi, hatta meyvelerini vermeye başladı…Öylesine büyük bir kötülük sarmalına girildi ki, konuşmalarıyla dost gibi gözükenlerin gerçekte iki yüzlü olduğunu iş işten geçtikten çok sonra anlamaya başlıyorsunuz. Nifak tohumu  ekenler bir nevi amaçlarına ulaştı. Bizleri birbirimize düşürdü, bölünmeyi sağladı, aile bağlarını kopardı, dostluk ve kardeşlik duygularını paramparça etti.

SADECE ŞEHRİMİZE DEĞİL EN YAKINIMIZA

HATTA AİLEMİZE BİLE YABANCILAŞIR OLDUK

Geçen hafta yazmıştım, kendi şehrimizde yabancılaştık diye. Daha ileri gideyim, kendi ailemizde bile birbirimize yabancılaşır olduk. İşyerinde, çarşıda, pazarda, temkinli davranıyoruz. Herkesle rahatça konuşamıyoruz. Konuşsak bile birbirimizden kuşkulanıyoruz. Suriye’nin el muhaberatını bile geçtik. Dahası en çok yalanı sever olduk. İnanılmaz şekilde yalan söylüyoruz. İnsanlar arasına düşmanlık tohumu atıyoruz. Kıskançlık zirve yapmış durumda. Hasetlik desen artık çoğumuzun kanına işlemiş. Dedikodu öyle değerli hale geldi ki, söyleyen hem prim yapıyor hem para kazanıyor. Çünkü dedikodudan beslenenlerin sayısı inanılmayacak kadar fazla. Nerede çapsız, niteliksiz, ahlaksız insan varsa toplumda değer görme adına dedikoduya sarılıyor. Yalan onların namusu olmuş. Yalana prim verme de, onu dinleyip inananların suyu, aşı ekmeği haline gelmiş… Yalansız ve dedikodusuz yapamaz hale gelinmiş… Ve böylece hem ülkemiz hem Gaziantep’imiz her geçen gün değer kaybeder hale dönüşmüş…

BU HAFTALIK BU KADAR. YİNE DE MORALİNİZİ BOZMAYIN.

SADECE BU BAHSETTİKLERİMDEN OLMAYIN…