Elinize aldığınız, kalem denen o nesnenin ağırlığı ve sorumluluğu büyük. Kimilerine slogan gibi gelebilir. Hatta bu tanıya burun bükme gibi bir hakkınız bile var. Doğruları yazar, halka ve hakka yaklaşırsınız. Eğriyi eğirip, yanlıştan yana saf tutarsanız, ateşinizi çoğaltır, azapla yakınlaşırsınız.Bugün için yerelden, genele uzanan saadet zincirine tabii olarak, kazananlar kulübünde fink atabilirsiniz
Hükmettiğini zannedenlerle, aynı karede yer almanın dayanılmaz mutluluğuna gark olabilir, ağzı kulaklarında sahte tebessümlerle, oyun içinde oyun tiyatrosunda yerinizi sağlamlaştırabilirsiniz.
Ama bilin ki, sizi ve siz gibileri her zaman izleyen birileri var. Mış gibi yapanların sahte dostluklarını da biliyoruz. Dürüstlük kamuflajının arka planında, görünmeyen ittifakların rantına kaşık salladığınızı da.
"Eleştiriyoruz ama takdir de ediyoruz" derken nerelere ne gibi mesajlar verdiğinizin onlarda farkında, sizde, bizde farkındayız. Tıpkı geçmişte "çalıyor ama yapıyor" dediğiniz gibi.
Vitrin yapanlar, peyzaj çalışmasında bulunanlar şehre makyaj yaptıranlar övgüye mazhar. Geri planda avama karşı ekabir edebiyatı yapanlar.
Hani insan odaklıydınız, sosyal olacaktınız. Bunlar arkasına sığındığınız birer slogan mıydı ?
Merak etmeyin, bunları işgal ettikleri koltuklarda cücük kadar kalmışlara söyledim.
Eğmeden, bükmeden, korkmadan, dobra, yüzlerine karşı, arkalarından değil.
Demokrasinin olmazsa olmazı, sivil toplum örgütlerinin başındaki zavatla, meslek odaları, kartvizitini bu yolla zenginleştirenler, isimleri sıfat kazanlar, dışardan adam zannettiklerimiz. Herbirinin aslında birer insan enkazına dönüştüğünü gördüm.
Üzüldüm..
Korku duvarları ile hayat arasında sıkışıp kalmış tiplerin kararsızlığı.
Mış gibi yapan vasatın altındaki insanlar, muş gibi yapan orta karar gazeteciler, yazarlar.
Ruhunuz bedeninizi çoktan terk etmiş, herbiriniz birer cesede dönüşmüşsünüz. Kaleminiz kirada, aklınız yok hükmünde, vicdanınız paranın ve gücün hükmüyle hükmedenlerin esaretinde.
Peki soruyorum.
Bir toplum hak'tan, adalet'ten, hukuk'tan, devlet'ten, vicdan'dan ve insan'dan yana umudunu kaybederse.
Kaybettiği umut duygusunu nerede arar ?
İşte asıl felaket bu sorunun cevabında kesişir.
Aklı olan anladı.