Ulusların varlıkları şuurlu yaşamalarına ve belleklerini taze ve diri tutmalarına bağlıdır. Tarihe dönüp bakmasını bilmeyen salt bugünü yapmakla yetinen uluslar, İstikbaldeki en iyi av malzemesidir. Sayısız Türk boyundan sadece biri olan Nogay halkının yaşadığı acı ve gözyaşı soykırımlarla nihayet bulmuştur.
Nogay Türkleri Derneği'nin yapmış olduğu açıklamayı tarihimizin karanlıkta kalan bir sayfasının daha aydınlanması ve Anadolu Türklerinin de bilgi sahibi olması amacıyla sütunlarımıza aktarıyorum. “Nogay Türklerinin Soykırıma uğrayışının 225'inci yılında şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Nogay Türkleri Türk toplulukları içinde en fazla soykırıma uğramış bir Türk topluluğudur. Haliyle en çok şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Nogayların uğradığı sürgün ve soykırımlara kısaca değinelim. Bilindiği gibi Nogay adı Altınordu Han ve Başbuğlarından biri olan Nogay Han'ın adından gelmektedir. Nogay Han'a bağlı Türk boyları onun ölümünden sonra kendilerine Nogay adını verdiler. Nogay Han, 1299 yılında Mecusilikte kalan Altınordu Hükümdarı Tokta Han'la yaptığı savaşta bir Rus eri tarafından şehit edilmişti. Tokta Han ile Nogay Han arasındaki mücadelen Nogaylar pek sarsılmış olarak çıktı. Bu pek kalabalık topluluk Nogay'ın ölümünden sonra ana yurtları olan Kırım ile Tuna arasındaki sahadan ceza olarak doğuya İdil (Volga) ırmağının öte yakasına doğru sürülüp, Hazar Bozkırının Yayık (Ural) ile Çim(Emba) ırmakları arasında bırakıldı. Bir grup Nogay da Bizans yoluyla Anadolu'ya geçti. Bu Nogayların birinci soykırım ve sürgün hayatı idi. 1558 yılında Nogay Hanlığında çok büyük kıtlık olur. Ruslar bu ekonomik şartlarla siyasi kargaşalıklardan yararlanarak mirzalar arasında entrika çevirdiler. Bir ağıtta “Bu gavur (Rus) baba ve ecdada ve malum asil insanlar arasına kağıt parçaları dağıtarak entrikalar çevirdikleri, birbirlerini tahrip ettikleri bir zamanda yaşandığı”nda bahsedilir. Yusuf Beyin tuzağa düşürerek şehit edilmesinden sonra İsmail Mirza Rus hakimiyetini tanır. Rus esaretini istemeyen Nogayların ise entrikalar karşısında artık Volga (İdil) nehrinin batısına yani Kırım tarafına göçmekten başka çareleri kalmamıştı. Nogaylar arasında “Çocuğum gavur olmasın diye ben buzları yararak Kırım tarafına geçer giderim” denmeye başlandı. İşte bu hadise de Nogaylarda ikinci soykırım ve sürgün hadisesidir. 16. yüzyılın ikinci yarısında birçok Rus_Nogay topraklarından işgal ettikleri yerlere yerleşmeye başladı ve aynı yıl Nogayların başkenti SARAYCIK'ı yaktılar. 1586 yılında Ruslar Samar ırmağı kıyısındaki Samara şehrini kurdular.1600 yılında da Rus köylüleri Samara çevresini işgal etmeye başladı. 1601 yılında ikinci açlık hüküm sürdü. Bu ekonomik durumdan faydalanan Ruslar Büyük Nogay Ordası topraklarını tamamen işgal etti. Bu olayda bir milyon Nogay Türkününü öldüğü söylenir. Şiirlerde “On san Nogay bülgende, Ormembet beyin öldüğü tarihte ber milyon Nogay'ın iflas ettiği belirtilmektedir. Bu olay üçüncü soykırım hadisesidir. Rus idaresi Osmanlı Devletine ve Kırım Hanlığına karşı, Nogaylardan faydalanmaya kalkışmış ret cevabı alınca da şiddete başvurmuştur. Bu baskıdan onlar yılmamış, Ruslara karşı ayaklanmışlar ve isyanlar çıkarmışlardır. Millet ve Milliyetlerine sadık Nogaylar, bu direnme ve boyun eğmeme yüzünden, ceza olarak öteye beriye dağıtılmışlar, hudut dışı bile edilmişlerdir. 28 Haziran 1783 yılında Rus generali Suvorov (Nogay kasabı) kadın, çocuk. İhtiyar demeden yüz binlerce Nogay Türk'ünü şehit etmiştir. İşte 225 yıl önce yapılan bu faaliyet Nogaylar için dördüncü büyük soykırım olayıdır. Beşinci büyük sürgün ve kıyım hadisesi ise 1944'te Kırım Türkleri ile birlikte hayvan vagonlarına bindirilerek çoğunun yollarda şehit edildiği kıyım ve sürgün edilen Nogay Türklerinin akıbetleri halen belli değildir. Sağ kalanlar eritildi mi yoksa varlıklarını sürdürüyorlar mı bizce bilinmemektedir. Şehitlerimizi rahmetle anarken, bütün Türk topluluklarının insan haklarına uygun ve zulümsüz yaşamalarını yüce Allah'tan niyaz ediyoruz. Soykırım vardır bu soykırım ERMENİ SOYKIRIMI değil, TÜRK SOYKIRIMIDIR. 28 Haziran 2008”.