Önce Gaziantep'in simge yapılarından biri olan Kamil Ocak Stadyumu yıkıldı. Şimdilerde şehrin tamda ortalık yerinde kara bir delik gibi arz-ı endam ediyor. Neyi, nasıl yapacağımızı hesaba katmadan, ne işe yaratırızı düşünmeden yıkıyoruz. Hele önce bir yıkalımda, ondan sonra düşünürüz neyi, nasıl yapacağımızı mantığından bahisle. Yıkmanın, dümdüz etmenin kolay mı kolay, yapmanın ise bir o kadar zor ve meşakkatli olduğunu bilmeden, idrakinde tutmadan. Sıra geldi Valilik binasına. Bir yıkalım gitsin anasını satiym hikayesi daha. Yahu beyler, bu her iki taşınmazda birer şahıs mülkü olsaydı, bu kadar kolay gözden çıkarır mıydınız ?Acabalar uzayıp gider. Sorduğunla kalır. Sonrasında acı acı yutkunursunuz tabii. Her yirmi, yirmibeş senede bir komplike binaları yıkacak sonra da bunlara yer mi arayacağız ?Neymiş bina çürümüş, trafik ise sorunmuş. Vallahi bina yerli yerinde, trafikte ise hiç bir sorun yok. Hatta ve hatta sizin o sola dönüş yasağı garipliğinize bin çekecek bir akışkanlığı var seyrü seferin. Valilik, Emniyet Müdürlüğü, Defterdarlık, Büyükşehir Belediyesi ve GASKİ, Gaziantepli her birine yürüme mesafesinde, yorulmadan işini hallediyor, birden fazla kuruma ulaşım sağlıyor. Bunun neresinde bir sıkıntı var? Bilen varsa beri gelsin. "Zorlaştırmayın, kolaylaştırın" demiyor mu İslam Peygamberi, söze gelin, hadise kulak verin. Gazetemizin 16 Kasım 2018 tarihli 7321 sayılı nüshasında, eski TÜİK Müdürü Gaziantep Üniversitesi Öğretim üyesi Ahmet Tan, Gazianteple ilgili çelişkilerle dolu bir düzine ifşaatta bulunmuştu. Bir bilen pozundaki Tan'la ilgili gazete hala arşivimde, savlarını kalem kalem çürütecek cevaplarımız mevcut. Yıllar sonra ne alaka diyeceksiniz. Muhterem o tarihte şöyle demiş; "Bir kilometre alana Valiliği, Emniyeti, GASKİ'yi Belediyeyi sıkıştırırsanız trafik kilitlenir" Aynı kafa yapısı. O günden bugüne bu varsayımın ayak izlerini takipte ısrar edenlerin kılavuzuna şöyle cevap verelim;Valiliği Şam'a, Belediyeyi Şark'a, Emniyeti Margip'e, GASKİ'yi Maşrup'a mı taşıyalım ? Bu nasıl bir kafa yapısıdır ?Özcesi Gaziantep'le ilgili bir karar veriliyor, Gaziantepli'nin haberi yok. Ne soran var, ne cevap arayan. Ne kamuoyu yoklaması yapan, ne de Gaziantepli'yi adam yerine koyan.Ben yaptım oldu, biz yaparız siz buna uyacaksınız. Mantık bu olunca karıncalı kabak aşına dönüşen kent gerçeği insanları illallah ettirdi.Gelelim cami mevzuna. Bırakın nereye, ne yapılacağına Gaziantep şehri ve Gaziantepliler karar versin. Cami yeri diye karar verdiğiniz alanın üçbeşyüz metrelik her yönü camilerle kuşatılmış vaziyette. Cami ihtiyacını hasıl edecek bir koşul oluşmamışken, böylesi bir enflasyoına ne luzüm var. Yeni yerleşim birimlerinde yurttaşların ibadethane gereksinimine göre yeni camiler inşa edilebilir. Ancak söz konusu alanda buna lüzum yok. Valilik binası ha keza. Güçlendirme çalışması yapılabilir, bina revize edilebilir. Aynı alanda tadilata gidilerek hizmette devamlılık sağlanabilir. Memleketi yıkarak, inşaat şantiyesine dönüştürmenin, ekonomiyi betona endekslemenin ne alemi var Allah aşkına. Gaziantepli'nin gözünden kaçmayan ve de gönlünden geçenler tamı tamına bunlar. Ancak "bunlar yine bildiklerini okurlar" düşüncesinden bahisle kimse ağzını açmıyordu. Zira 17 yıllık süreçte etken yurttaşlık, yerini edilgen teba toplumuna bırakınca, insanlar umutlarını tamamen kaybederek, tem teslimiyete boyun eğdiler, kaderlerine razı oldular. Ancak Kent Konseyinde Dr. Samet Bayrak'ın başkanlığıyla iyi bir çıkış yakalayan kent iradesine, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi STK'larında eklemlenmesiyle gerçekleri dile getirmek gibi cesaretli ve kendiliğinden gelme bir hareket oluştu. Düşünen, düşündüğünü dile getirme kabiliyetinin yeniden nüksetmesi, Gaziantep'in küllerinden yeniden doğacak olması gibi müjdeli bir geleceği işaret ediyor diye düşünüyorum