Büyüklerimiz bize devleti tarif ederken, 1 liralık alacağı için bin lira harcar, beytülmalı kimseye yedirmez.

Devlet demek hak demek, devlet demek adalet demektir, devletin bir kuruşuna göz dikenin gözü kör olur.

Beytülmala el uzatanın elleri kırılır derlerdi.

O yüzdendir ki canım Anadolu'da kolay kolay devlet ile alışveriş tavsiye edilmez.

Olaki tüyü bitmemiş yetimin hakkı geçer… Ola ki çoluk çocuğumuzun boğazından haram lokma geçer, toplum içinde itibarımız kalmaz diye….

Son günlerde ülkemizin göz bebeği, en güzide kurumlarından karagün dostu Türk KIZILAY'I üzerinden yürütülen vergi kaçırma, ya da dolaylı dolandırıcılık işlerine baktığımızda, sistemin halk değerlerinden nasıl da uzaklaştığına şahit oluyoruz.

Başka bir hayır kurumuna aktarılmak üzere Başkent Gaz adlı şirket tarafından KIZILAY'a aktarılan bizler için büyük, ancak hem şirket hem Türk KIZILAY'ı için küçük miktardaki paraları direk bağışlamak dururken neden Kızılayı kullanma gereği duyuyor.

Neden devlet; FETÖ'ye Finans kaynaklarından daha çok pay aktarmak için çıkarttırılan Gelir ve Kurumlar vergisinin yüzde yüzünü muaf eden düzenlemeden neden vazgeçmiyor.

Devlet kendisine aktarılması gereken vergilerin cemaat, tarikat yapılanmalarına aktarılmasına gözyumacak kadar zengin mi?

Madem devlet bu kadar zengin, güç bela geçinen emekliden, işçiden, memurdan ve hatta asgari ücretliden maaşı eline geçmeden neden onca vergi keser.

Evet madem adalet diyoruz, hak, hukuk diyoruz neden kapitalizme hizmet eden bir anlayışla zengine vergi muafiyetlerine müsaade ediyoruz.?

Devlet vergiyi varlıklıdan alıp olmayana hizmet götüren değil mi ? Sömürge anlayışı ile tüm vergi yükü yoksulun sırtına binmek zorunda mı?

Yoksa devleti hala darül harp olarak gören bir takım zihniyet, vergi vermeyi zul görüp kendi arka bahçelerini mi sulamayı tercih ediyor.

Efendiler devletin dini adalettir, Adil olmayan bir devlet din devleti olsa ne yazar, sosyalist olsa ne yazar.

Sosyal adaleti sağlamak devleti yönetenlerin görevi.. Bu görevi yerine getirirken vergi başta kendi haklarını korumak durumunda.

Bazı aklı evvel, kendi işkembeleri dışında hiç birşeyi düşünmeyen fırsatçılar vergi ve zekatı kıyaslayarak, kavram kargaşası yaratarak dini görevleri ile kanun ile belirlenmiş yasal görevlerini karıştırmakta.

Oysa zekat zenginin varlığından fakire vermek zorunda olduğu dinen mecburi bir görev iken vergi kanuni bir gereklilik, varsa verirsin, harcarsan verirsin.

Dinen zekat parası ile cami dahi yaptırılamazken, neden vergiden düşülerek yapılır?

Neden Hz. Ömer devletin mumu ile Devletin işini yaparken, kendi işini kendi mumu ile yapmışta, şimdi ki anlayış devletin sırtından inmiyor tuvalet parasını dahi devlete ödetir hale geldi?

Neden ecdat beytülmalı kutsayıp, onu dokunulmaz ilan etmişken şimdi bu kavramın içi boşaltılıyor.

Neden herkes beytülmal üzerinden zengin olup köşeyi dönme derdin de?

Madem inançlı insanlarız, kul hakkına girmeyelim, vergimizi devlete, zekatımızı inançlı fakir insanlara verelim.

Madem inançlı insanlarız "Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez şekilde- yaratan O'dur. (Ekinleriniz ve bahçeleriniz) Meyve verdiğinde bunların ürünlerinden yiyin (ve değerlendirin…) Hasat günü (fakirlerin) hakkını da verin. (Ama) İsraf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez."

Müşterek dualarda unutulmamak dileklerimle Hayırlı Cumalar Güzel insanlar...