Bizler her ne kadar yazıp çiz sekte hikayelerde anlatılanı, verilen o ibretlik mesajları vermekte zorlanıyoruz.

Çok eski çağlarda yaşanıp devrimize aykırı dursa, yazanı çizeni kaydedeni bilinmese de,

Bizim saatlerce yazarak anlatarak vermek istediğimiz mesajları ibretlik hikayeler bizden daha iyi anlatıyor.

Şahsen Yerel Seçimlerle ilgili onlarca yazı yazasım var ancak bir türlü toparlayıp yazamıyorum.

Çünkü o kadar kirli o kadar çetrefilli şeyler olup bitiyor ki, yazsan olmuyor, susup seyretsen gönül razı gelmiyor.

Düşünsenize küçücük bir belde belediye başkanlığını kazanmak için insanlar milyonlarca lira masraf ediyor.

O yapılan masrafı harcanan parayı maaşla falan geri kazanmak mümkün değil, nedir amaç, bir hırs mı, bir ego mu?

Maalesef son zamanlarda belediyelerde yapılan fuzuli masraflar, diz boyu israflar ve dönen yolsuzluklar şehr'ül emin olarak hak yoldan ayrılmadan, haksızlığa fırsat vermeden belediyecilik yapmaya çalışan idealist insanları bile zan altında bırakır hale geldi.

Belediyeler halktan aldıkları vergilerle halka hizmet eden devletin en önemli kurumlarındandır, oraların birilerinin rant kapısı, geçim kaynağı, arka bahçesi olmamalı.

Hikayeyi okuyunca hem kim ne kadar samimiyetle bu işlere talip, kim ne kadar temiz merak ettim...

Adı hikaye ama içinde ne kadar çok şey barındırıyor buyurun siz karar verin.

"Bir zamanlar Çin'de bir adam o kadar aç ve bitkin düşmüştü ki, dayanamayıp bir armut çaldı. Adamı yakalayıp cezalandırılmak üzere İmparator'un karşısına çıkardılar. Hırsız İmparator'u görünce ona şöyle dedi:

"Değerli efendim, çok açtım, dayanamadım çaldım ve yedim. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer affedersiniz size paha biçilemez bir armağanım olacak.."

İmparator dudak büker:

"Senin gibi birinde paha biçilemez ne olabilir ki?"

Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzatır ve “bu çekirdeği ekerseniz bir gün içinde altın meyveler veren bir ağacın yeşerdiğini göreceksiniz.."

İmparator kahkaha atarak; “ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.." dedi.

Yoksul adam:

"Haşmetlim bu tohumu ben ekemem çünkü

İmparator irkildi, suratını astı, bir süre düşündü, sonra hırçın bir sesle;

"Ben imparator'um bahçıvan değil. O tohumu başbakana ver eksin de altın meyveleri görelim” dedi. Yoksul adam, tohumu başbakana uzatınca başbakan telâşe içersinde İmparator'a dönüp itiraz etti. "Ben ekim biçim işlerinde çok beceriksizim efendim, sihirli tohumu ziyan ederim. Bence bu tohumu hazinadar başı eksin.”

Hazinedar başı da hemen bir bahane buldu ve bu görevi başkasına devretti. Bir bir orada bulunan herkes sudan sebeplerle tohum ekme görevinden kaçındılar.

Sonra İmparator, doğan sessizliğin içerisinde bir süre düşündü. Başı önünde başbakana, hazinedara ve bütün görevlilere dik dik baktı ve “hadi bakalım bu hırsız bahçıvana tohumun nasıl altın meyve verdiğini hep birlikte gösterip sevindirelim." diyerek cebinden bir altın çıkarıp yoksul adamın tutması için attı. Herkesin ceplerinden sessiz sedasız birer altın çıkarıp adama vermesini izledi. Sonra da gülerek; “bas git buradan be adam; bugünlük bu ders hepimize yeter” dedi.

Sahi bu hırsız günümüzde gelip aynı dersi vermeye kalksa, kaç kişi o tohumu alıp ta ekebilir.?