Köşe yazılarımı bazen bir sokakta gezinirken gördüğüm bir olay üzerine,bazen yaşadığım şahit olduğum bir olay üzerine ve bazen de durduk yere aklıma gelen bir konu üzerine yazarım,sizlerle düşüncelerimi paylaşırım.Yine bu hafta şehrin merkezinde bir işim sebebiyle bulunduğum Gazimuhtarpaşa Bulvarında gördüğüm bir anlık görüntüyle aklıma sayfalar dolusu yazacak şey geldi.

Evet,başlıktan da anlayacağınız üzere bu hafta şükürsüzlük konusunu ele alacağım.Gazimuhtarpaşada gezinirken piyasa fiyatı 400-450 bin lira olan koskoca bir cip tarzı bir aracın içinde bir kadın gördüm.Allah daha da çok versin,var ki biniyor,gözüm yok…

Araba öyle şaşalı öyle gösterişli ki,arabadan anlayan anlamayan herkesin gözünü alıyor,dikkat çekiyor,vay be dedirtiyor.Yalana gerek yok ben de o vay be diyenlerden birisiydim.Neyse gelelim esas meseleye.Olan var olmayan var,olana Allah daha da çok versin,olmayana da yardım etsin,ne diyeyim…

Farkında mısınız bilmiyorum ama,hepimizde bir şükürsüzlük aldı başını gidiyor.Neden mi dersiniz,birinde bir şey gördüğümüzde biz de ona sahip olmak istiyoruz.Ne güzel ev,ne güzel araba,ne güzel eşya diye diye,sahibi olmadıklarımıza erişmek adına büyük bir hırsla daha fazla kazanmaya,daha fazla paraya ihtiyaç duyuyoruz.Hep bizden yukarıdakileri gözlemliyoruz,bizden daha düşük şartlarda yaşayanları görmüyoruz.Onları görüp de,ben de bu durumda olabilirdim demiyoruz.

Hep bir şeylere özeniyoruz,özendiriliyoruz.Filanın gelini şunu almış,filanın oğlu şöyle yapmış diye diye hep birbirimizle sidik yarışına giriyoruz.Cebimizde paramız yok belki,falanda filanda gördüklerimize kendi kazancımızla sahip olamayabiliriz ama bu noktada bizleri bankalar cezp ediyor.Ödeme durumu olana da,olmayana da veriyorlar krediyi aslan gibi…

Bizi biz yapan elimizdeki değerlerle,ailemizle,sevdiklerimizle her şeyden önce sağlıklı bir şekilde yaşadığımızı,az da olsa öz olduğunu bilmeden,hep hayaller peşine,daha çok kazanmanın,daha çok şeye sahip olma düşüncesinin peşinden koşup gidiyoruz.Cumhurbaşkanının tabiriyle pusuya yatmış bekleyen faiz lobisinin kucağına düşüveriyoruz birden.Oysa mütevazi bir yaşam sürerken,elindekine şükredip,bizden yüksekleri görmek yerine bizden düşük durumdakileri görmeye çalışsak,emin olun bu hırsımızdan eser kalmayacak.

Varsın olmasın altımızda 400 bin liralık cipimiz,varsın villalarda yaşamayalım.Sağlıkla,mutlulukla halimize şükrederek sağlıkla elimizdekilerin kıymetini bilerek kendimizi mutlu etmeye çalışalım.Elimizde olanı,olmayanla paylaşalım.Para pul için birbirimizle kötü olmayalım,birbirimizle lükste değil,hayırda yarışalım.

Geçtiğimiz haftalarda içinde bulunduğum sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bir yardım kampanyası düzenledik.Ağır kış şartlarında evinde ısınacak yakacağı bulunmayan,üstüne örtecek bir battaniyesi bulunmayan özellikle Suriyeli mülteci kardeşlerimize ve yerel halkımıza elimizden geldiğince bir şeyler sunmak istedik.Allah binlerce kez razı olsun ki,bizlerin sadece bu düşüncesini duyan,bizi tanıyan tanımayan herkes bu hayır zincirinde bir parça olabilmek için can attı,cebindeki son parasını,bende olmasa da ne olacak ki diyerek,kampanyaya bağışlayan ağabeylerimiz,kardeşlerimiz oldu.Evinde,çevresinde kullanmadıkları eşyaları büyük bir titizlikle bize ulaştırma konusunda yarışanlar oldu.Allah hepsinden razı olsun.Ne olursa olsun,her zaman diyorum Türk milletinin damarlarındaki asil kan her şeye bedeldir.

Uzun lafın kısası halimize şükrederek,elimizdekilerin kıymetini bilerek,durumu olmayanları gözeterek,sağlık ve mutlulukla sevdiklerimizle güzel günler yaşamak ümidiyle bu haftaki yazımı noktalamak istiyorum.Mutlu olmak istiyorsa insan,maddi olarak kendinden düşüklere,manevi olarak kendinden yüksekte olanlara bakmalı…Gelecek hafta yine bu köşede görüşmek ümidiyle,sağlıcakla kalın,haydi bir de haftanın sözü yazayım…

“Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez”

Mevlânâ Celâleddîn-î Rûmî