Geçtiğimiz cumartesi ve pazar günü Gaziantep Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odasının olağan seçimli genel kurulu gerçekleştirildi. Çok şükür kazasız belasız, kimsenin canına, malına zarar gelmeden geldi ve geçti…

Seçim süreci boyunca gerek gazetemiz olsun, gerekse de diğer medya organları olsun bayağı meşgul ettik. Yattık kalktık propaganda yaptık. Bu seçim sürecinde özellikle kamuoyunun büyük takibi ve ilgisi dikkatimi çekti. Muhasebeci ve mali müşavir olsun veya olmasın seçim sonuçlarını soran, kim kazandı diyen birçok kişi telefonumu adeta hiç susturmadı.

Tabi benim de bir tarafım vardı. Beni tanıyanlar ve okuyanlar iyi bilir. Hiçbir zaman tarafımı belirtmekten korkmadım, utanmadım.

Kim kazanırsa onun tarafına geçerim diye asla düşünmedim. Seçim sürecinde şahidi olduğum bir konu da buydu. Kim çağırsa giden, kim oy istese, ben sendenim, oyum sana diyen, şahsi görüşümdür, yağmurcu diye tabir ettiğim kesimin davranışlarını da çok iyi gördüm.

Bu zihniyet kimilerine göre doğrudur, taraf belirtmemek, birilerinin safında bulunmamak iyidir gibi düşünülse de, bana göre değil kardeşim. Kim hangi düşüncedeyse açık açık belirtmeli, ne kendini, ne de kendini kazanmaya çalışan insanları boşuna yormamalı. Her yerde açık açık safımı belli ettim, Aktif Grup ve Aktif Gençlik Kulübünün önde gelen destekçilerinden birisiydim.

Seçimde 5 grup yarıştı. 3 Büyük grup aday listelerini genel kuruldan önce çoktan hazırlamıştı. Yeni oluşan diğer 2 grubumuzun da aday listeleri genel kurul günü son dakikalara doğru divan başkanına teslim ettiler. Vay efendim sen aday listelerini nasıl teslim ettin de, nasıl seçime girme hakkı kazandın diyerek bu 2 grubumuzdaki adaylara adaylıklarını geri çekmeleri yönünde baskı, tehdit ve yıldırma politikalarının diğer bir grubumuzca yapıldığına şahit olduk veya duyduk. Aday listelerine imza atıp da, sonradan adaylıktan istifa edenler dahi oldu…

Kazanmak, elinde olanı kaybetmemek adına hırslanarak her yolu mubah görmenin doğru olmadığı hususunda umarım hepimiz mutabıkızdır.

Bu olayın üzerine ufak tefek tartışma ve çekişme dışında kayda değer herhangi bir olay yaşanmadan seçim günü akşamı sandıkların kapandığı 17.00ye ulaştık. Sandık sayımından çıkan sonuca göre hali hazırda oda başkanlığını elinde bulunduran Hüseyin Özbay liderliğindeki Aksiyon Grup 3, bir önceki dönem dahil olmak üzere 2 dönem oda başkanlığımızı yapan Mehmet Nabioğlu liderliğindeki Aktif Grup 3, seçim sürecinde büyük ses getiren çalışmalara imza atan Hakan Özseven liderliğindeki Dinamik Grup 1 sandalye ile yönetim kurulunda temsil yetkisi kazandı.

Yönetim kuruluna seçilen üyelerin kendi aralarında bir yönetim kurulu başkanı seçmeleri gerekiyor. Hal böyle iken 3-3-1 tablosunda bir grubun tek başına kendi yönetim kurulu başkanını seçmesi olanağı bulunmuyor. En az 2 grubun koalisyon oluşturarak yönetim kurulu başkanını belirlemesi gerekiyor. Yani 3+3 veya 3+1 şeklinde bir birleşmenin oluşması gerekiyor.

Seçimlerin ardından tüm camiamızı bu olanaklar üzerindeki dedikodular sardı. Bu, şunla koalisyon kurar mı, şu, bunun olduğu yerde olur mu gibisinden birçok söylentiler dolaşıyor. Hele hele bir dedikodu var ki, 1 sandalye ile temsil hakkı elde etmiş olan Dinamik Grup lideri Hakan Özsevenin başkan olmasının daha demokratik bir hareket olacağını dillendirenler dahi var. Ne diyeyim, ya demokrasi tanımını ben yanlış yapıyorum, ya da onların demokrasi tanımlarında bir sıkıntı var. Dedim ya sadece fısıltı gazetesinin yaptığı haberler bunlar. Bu sözü kim çıkardı, kim ortaya attı, belli değil. Buradan Hakan Beyi zan altında bırakmak istemiyorum. Belki kendisinin bile bundan haberi yoktur.

Şunu hiç kimse unutmasın, seçim sürecinde birbirimize girecek seviyede ateş ile barut misali amansız bir yarışa girdiğimiz meslektaşlarımızla bugün yine yüz yüze bakıyoruz. O körelmiş hırsları yüzünden kazanmak gayesiyle insanları kıranlar, arkalarından iş çevirenler, bugün ne yapacak, o üzdükleri insanların yüzüne nasıl hiçbir şey olmamış gibi bakacaklar, çok merak ediyorum.

Bu haftalık benden bu kadar, yazıyı yazmadan önce daha sert bir üslup kullanmayı düşünmüştüm ama, boş ver dedim içimden, bazıları ile aynı kefeye girmek bize göre değil. Gelecek hafta görüşmek üzere, hoşça kalın…