*KENDİNİZİ HİÇ ŞEHİT AİLESİNİN YERİNE KOYDUNUZ MU ?
GAZOZUN HAVASI KAÇIYOR

KENDİNİZİ HİÇ ŞEHİT AİLESİNİN YERİNE KOYDUNUZ MU ?
Bu satırları yazmaya başladığımda aldığım haber, kafamdaki herşeyi sildi süpürdü.. Daha 13 şehidimizin acısı yüreğimizdeki yangını söndürmemişken, şimdi Hakkari Dağlıca'da askeri birliğimize yapılan saldırıda, önce 16, onra ise 12 askerimizin şehit edildiğini, 16'sının yaralı olduğunu öğrendik..
İnanın parmaklarım tuşlara zor gidiyor..Yazma konusunda ellerim titriyor.. Kendimi özellikle doğuda ve sınır bölgesinde asker çocukları olan ailelerden birisi yerine koyuyorum..
Annesi, babası ve kardeşi oluyorum.. Evli olanların askerlerimizin eşleri ve çocuklarının yerine koymaya çalışıyor, empati yapıyorum..
Söylermisiniz sevgili okurlar, bu acıya bu heyecana nasıl yürek dayanır..
Saldırıyı televizyonlarda öğrenmişsiniz, asker olan yakınınızın akibetini henüz bilmiyorsunuz, çocuğunuzun, eşinizin, kardeşinizin, hatta babanızın şehit olan veya yaralıların arasında olup olmadığını bilemiyorsunuz... Bilgi alacak yetkiliye bile ulaşamıyor, sadece çalacak bir telefonu bekliyorsunuz, ürpererek, korkarak ve çekinerek..
Söyleyin Allahaşkına, kim bu ailelerin yerinde olmak ister ?
Ne aci ki, bu ülkemizde vatanına hizmet için askere gönderdiğimiz gencecik fidanlarımız, acımasız teröristlerin kalleşce kurşunlarına kurban veriliyor..
Ve nasıl bir uygulama veya nasıl bir çaresizlik ki, bu teröristler hep canımızı yakıyor.. Biz ülke olarak onları yoketme adına, harekete geçeceğimize ellerimiz kollarımız bağlı duruyoruz?
Dün Sayın Başbakan televizyona çıktı ve sakin olmamız gerektiğini söyledi.. Elbette sakin olacağız, elbette oyuna gelmeyeceğiz..
Ama bu iş nereye kadar sürecek?
Daha kaç gencimizi toprağa verecek, gözyaşı dökeceğiz?
Yıllardır bir mayın tuzağına bile gerekli ve yeterli çözüm bulamamışken, sadece bir Cumhurbaşkanı Köşkünün dekorasyonu için 30 trilyon ayırıp, bu rakamın çok çok altında olan mayınları etkisiz hale getirecek cihazlar için paraya kıyamamışken, yanıbaşımızdaki ABD'nin adamları Barzani ve Talabani'nin bizimle alay edercesine yaptığı konuşmalara gereken cevabı verememişken, biz hala Amerika'ya bağlı bir politika izleyip, hemde teröristlerin onlardan temin ettikleri silahlarla askerlerimiz şehit edilirken, nasıl sakin olup sessiz kalacağız, bunu anlamakta zorluk çekiyorum..
Evet.. Sakin ve sabırlı olmaya çalışıyoruz..
Ama bunlar acımızı dindirmiyor.. Çünkü şu anda kendimi şehit ailelerinin yerine koyuyor ve öyle düşünüyorum..Onların bu ateşin düştüğü yerde olduklarını biliyor, artık bu ateşten gömleği, bizleri yönetenlerin giymesini bekliyoruz..
Gerisini ne söylerlerse söylesinler, anlamakta zorluk çekiyorum..

*Gazozun havası kaçıyor

Şu günlerde en meşhur gazoz hangisi, çok içmediğim için bilmiyorum.. Ama eskiden iyi bir gazoz içicisi olduğumdan, kapağı açıldıktan sonra havasının kaçtığını çok iyi biliyorum..
Tıpkı şimdilerde Gaziantepspor'un havasının kaçmakta olduğunu gördüğüm gibi.. Oysa çok uzak değil, daha en yakın dönemde müthiş bir hava yakalanmıştı..
Yönetim, teknik adamlar ve futbolcular çok iyi bir uyum içerisindeydi.. Gazetemizde bunları yansıtıyor, bu sezon farklı bir görüntü olacağının işaretlerini veriyorduk..
Ama olmadı.. Devam ettiremediler..
Alınan 3-4 galibiyet hepsini değiştiriverdi..
Hep böyle sürecek sandılar.. Ve hepsi ayrı ayrı havalara girdiler..
Bunların analizini ve yorumlarını ilerleyen günlerde yapacağım..
Şimdi Denizli maçını yazmam gerekiyor..
Aslında maç öncesi yazımda yine işaretler vermiş ve "İLK"lerin olabileceğini söylemiştim..
Neydi bu İLK'ler.. Birincisi Denizlispor'un ilk deplasman galibiyetiydi..
İkincisi Gaziantepspor'un ilk beraberliği..
İkisini de istemiyorduk ama maalesef en istemediğimiz oldu ve Denizlispor maçtan galip ayrıldı..
Her ne kadar ilk yarıda pozisyon bulmuş isek de, Sayın Bakkal'ın demirbaş olarak kabul ettiği Ali Cansu'un, her zamanki haliyle sahada olması nedeniyle bunu gole çevirme ustalığını zaten beklemiyorduk..
Nitekim öyle de oldu.. Diğerleri için birisi şans, öbürü ise vuruş beceriksizliğinden öteye gitmedi diyebilirim..
Denizlispor'un ikinci yarıda rol değişikliğini üstlenmesiyle birlikte kazandığı gollerde, Gaziantepspor'un saha içinde ne kadar çaresiz kaldığının fotoğrafını gördük..
Kenar adamların oyuna yaptığı müdahelelerin etkisini de gördük.. Mesut Bakkal ile Güvenç Kurtar'ın oyuncu değişikliklerinde sonuca gitmenin ustalığına şahit olduk.. Çünkü Caner oyuna girdi penaltı yaptırdı işe yaradı..
Mesut Bakkal ise bize göre çıkarılması en son düşünülmesi gereken Zurita'yı çıkartmayı tercih etmesiyle, bu tür maçlarda ve dönemlerde, bazen tecrübeli oyuncuların yapacağı bir hareketle bile skorun değişebileceği gerçeğini gözardı ettiğini düşünüyoruz..
Bir de Ekrem Dağ ile Erdal'ı sürekli yedek bırakmakla, kazanma yerine kaybetmeye yol açtığını bir kez daha hatırlatmayı görev sayıyoruz..