Malın var, mülkün var, paran var, araban var yatın var, katın var… Bir bakıyorsun ya hepsi gitmiş ya da sen gitmişsin… İşte bunun en net cevabı yok oluş, yani ölüm… O an ne mal ne mülk düşünüyorsun. Aklına ilk gelen tek şey canını kurtarmak… Kazalarda veya afetlerde tek gerçek var o da Ölümü hissetmek. Sonuçta ölmek veya hayatta kalmak… İkisi dışında başka gerçek var mı? İşte biz hayatta kalanlar arasındayız… Yarınımız hatta bir saat sonramız için garantimiz var mı? Elbette hayır. 1-Hatay’dayız. Enkazlar arasında gezinirken Büyükşehir eski genel sekreteri Fuat Özçörekçi ile karşılaştık. Sohbet sırasında Fuat Özçörekçi dedi ki, “Hatay’ın en zengin iş adamı tanıdığım var. Depremde her şeyini kaybetmiş. Uyuyacak bir yatağa hasret kalmış, o kadar yani. Geceleri uyuyamaz olmuş. Sonunda tahta parçalarını birleştirmiş, yatak altı yapmış üzerine de battaniye sermiş ve uyumuş. O gün sabah kalkınca o kadar mutlu ki, ‘ilk kez çok güzel uyudum’ dedi Allaha şükür ederek. 2-Kahramanmaraştayız. Yakın bir dostumuza taziye için gittik. Eşi dedi ki, “meğer o elektrik düğmesi ne kadar önemli ve değerliymiş. Günlerdir elektrik ve su yüzü görmüyoruz. En çok da o düğmeye basmak gözümde tütüyor” dedi. 3- Adıyaman’da kent konseyi başkanımız Sinan Temel ile buluştuk. En can alıcı sözü “Apartmanımız yıkıldı enkaz altında kalmıştım. Ben ve eşim zorlanarak da olsa kurtarıldım. Ama o komşularımızın bizi kurtarın feryatları arasında hayatlarını kaybetmesini asla unutamam” oldu. 4- Hatay’dayız. Meslektaşım Mehmet Ali Solak’ı arayıp durumunu sordum... Üzgün bir şekilde “Canımızı zor kurtardık, evim gitti iş yerim gitti, arabam az hasarlıydı üstümde başımda bir şey yoktu geriye dönüp baktım, benim Hatayım yok olmuştu. Bende artık buralarda duramam dedim ve çekip gittim” dedi. GAZİANTEPLİLER OLARAK BİN ŞÜKÜRBu ve buna benzer yüzlerce hikâye dinledik depremde zarar görenlerden. Gaziantep’te de yaşadık o korkunç sarsıntıyı. Hala da yaşıyoruz artçıları. Ama size samimi söylüyorum, yıkılan o binaların dışında kent merkezinde öyle Maraş, Adıyaman ve Hatay kadar büyük darbe yemediğimize bin kere şükürler olsun. Bölgemizdeki felaketi gözlerimizle görmek için Kent Konseyleri Birliği adına Necati Binici ile gazetem olarak ben 3 gün boyunca il ve ilçelere gittik. İlk durağımız Kahramanmaraş oldu. Maraş eski Konsey başkanımız Zeynep Arıkan’ın vefat eden annesinin cenazesine katıldık. Sonra depremden en çok etkilenen daha doğrusu yok olan merkeze gittik. Yeni yapılanan ve dağın eteklerine kondurulan binalarda fazla hasar yok, ama merkezde her şey gitmiş. Sağlam bina kalmamış. İnsanın gördükleri karşısında inanası gelmiyor vallahi. Oradan Türkoğlu’na geçtik, orası da feci darbe yemiş. Tek katlı 2 katlı evler bile yerle yeksan olmuş. Yol güzergahında çay içecek yer ararken Mado dondurma işletmecisi Osman Nergiz’e rastladık. Baktık orada yemek yapılıyor. Yanlarına gittik bir de öğrendik ki Yalova’dan gelmişler depremzedelere destek için. İbrahim Bayzan önderliğindeki ekip belediyeden ilgi görmeyince üzülüp dönerlerken Osman beye rastlamışlar ve ondan gelen teklife evet deyip burada yoldan gelip geçenlere polislere bedava yemek dağıtmaya başlamışlar. Tebrik ettik Yalovalı kardeşlerimizi. Tabii Osman Nergiz’i de… NURDAĞI'NIN KATİLLERİ KİMLER ? Oradan Nurdağı'na geçtik. İşte öfkemin tavan yaptığı yer burası oldu. Tarıma elverişli yumuşak toprağının üzerine devasa hem de geniş geniş 5-6 katlı binalar ve siteler yapılmış. Bir Allah’ın kulu da bu toprak ve zemine hem de fay hattına böyle bir yapı konduramazsın dememiş. Üstelik belediye başkanının akrabaları dahil. Sonuç felaket.Resmen cinayet işlenmiş burada. Anlatmayla değil görmeyle anlaşılacak bir facia. Yaklaşık 3 bine yakın insanın ölümü ve tüm Nurdağlı'ların evsiz barksız kalması. YA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ OLMASAYDI?Hemen araya gireyim ve Gaziantep Büyükşehir’in Nurdağı ve İslahiye için yaptıklarını dile getireyim. Cumartesi günü tekrar gittim buraya. Büyükşehir sağ kalan tüm insanlara hemen yardım elini uzatmış. Yakacak yatacak ne varsa sağlamışlar. Sobalarını vermişler, ısıtıcılar dağıtmışlar. Yiyecek içecek konusunda bir pazaryeri oluşturmuşlar. Bunu de çok güzel bir sisteme oturtup insanların tüm ihtiyaçlarını karşılamışlar. Buralara sağlık çadırları yapılmış hastalar için kontrol ve ilaç düzeni sağlanmış. Psikolojik destek için görevliler oluşturmuşlar. Yüzme spor salonunu çamaşırhane ve banyo yapılacak hale dönüştürmüşler. Enkaz kaldırmada, yol açmada, çadırkent ve yeni konteyner bölgesi için harekete geçmişler. Büyükşehir Belediyesi aynı eli İslahiye’ye de uzatmış tabi. Orada da Osman Toprak ile Gazi Kördeve görevlendirilmiş. Nurdağı'nda ise Latif Karadağ öncülüğündeki ekip titizlikle çalışıyor. Sevda Usalp, Oya Alpay, Abdullah Aksoy ve ekipler her iki ilçenin sıkıntı yaşamadan sorunlarını çözüyorlar. Tabii Sezer Cihan Hem Nurdağı, hem de İslahiye için tüm planları lojistik destekler ve projeler için harıl harıl katkı sağlıyor. Elbette bunların gerçekleşmesini sağlayan Fatma Şahin hepimizin tahmininden öte bu mağdur insanların acısını dindirmek için yollarıyla, barınmasıyla, sağlığıyla içecek ve yiyecekleriyle tüm eksiklerini karşılamış. HİÇBİR YERDE BÖYLE ORGANİZASYON GÖRMEDİKBunu niye belirttim, çünkü 3 gün boyunca gittiğimiz Maraş, Türkoğlu, Pazarcık, Gölbaşı, Adıyaman, İskenderun ve Hatay’da böyle bir organizasyon göremedik de ondan. Kimse kusura bakmasın burada insanlar kendi kaderiyle baş başa bırakılmış. Yollarda bazı esnaflar ve hayırsever kuruluşlar su, çay veya yemek dağıtımı yapıyor o kadar. Adıyaman merkezi gezdiğimizde o kadar üzücü tabloya şahit oldum ki Necati Binici ile inanın yazmakla bitmez bunlar… İskenderun tam bir hayal kırıklığı. O canlı sahil şeridi ölüm sessizliğine bürünmüş. Binaların sağlam kalanı yok gibi. Hatay’a gidene kadar gördüğümüz binalardaki hasar bizi şok etti resmen. Ama asıl psikolojik darbeyi Antakya’ya girdiğimizde gördük. Bir şehir savaşta bile bu kadar darbe almaz, yok olmaz. Ölüler şehri haline dönmez. Zaten sokaklarda polis ve askerler dışında birde enkaz başında bekleyen birkaç aileyi görüyorsunuz. Terk etmişler Hataylılar doğdukları yaşadıkları şehri. Tanıdıkları aradık hepsi gitmiş. Biz de fazla kalamadık tabi. Toz toprak ve genzinizi yakan tuhaf bir koku. Atladık arabaya ve çıktık güzel Antakya'mızdan, Hatay'ımızdan tüm güzel anılarımızı geride bırakarak. KUSURA BAKMASINLAR AMA AFAD'IN YÜKÜNÜ BÜYÜKŞEHİR KALDIRDISevgili okurlarım. Gaziantep'imiz de gerçekten yaralı. Hayatını kaybedenlerimiz var, çöken binalar altında kalanlarımız var. Evlerini kaybedenlerimiz var. Ama bunları gezip dolaştığımız bölge illeri ve ilçeleriyle kıyaslamam asla mümkün değil. İnanın dönüşte şehrimizin binalarının ayakta kalışını görmek kadar güzel bir duygu yoktu. Tamam sıkıntı yaşadık hala da yaşıyoruz. Ama şunu unutmamalıyız, ilk 2 gün sonunda kısmen de olsa elektriklerimiz geldi sularımız akmaya başladı. Böyle zorlu dönemde Gaziantep’i terk etmek isteyenler için bile yollarımız açıldı. O Adana yolunun açılmasında Büyükşehir'in katkısı çok büyüktü. Elbette karayolları da çok büyük çaba gösterdi. Hele SU olayı inanılmaz bir mucizeyle akıyor şimdi şehrimize. Çünkü Mizmilli çok sıkıntılıydı. GASKİ ekipleri adeta bir mucizeyi gerçekleştirdi. Kartalkaya hala sıkıntılı, Düzbağ şu anda yeterli değil. Buna rağmen kısıtlı da olsa susuz kalmadık. Elektrik de öyle. Ama biz bunlar için bile eleştiriyorsak lütfen hala suyu elektriği olmayan il ve ilçelerimizi düşünün. Empati yapın. Bu konuda her şeye asla siyasi bakmıyorum. Biraz GAZDAŞ Enerjisa’nın gerisinde kaldı hala da sıkıntılar devam ediyor. Elbette AFAD’ı unutmuyoruz. Tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bir kurum bu kadar mı hazırlıksız olur, yetersiz kalır, akıl alır gibi değil. İyi ki Büyükşehir varmış, yani kusura bakmasınlar ama AFAD’ın yükünü bildiğim kadarıyla büyükşehir karşıladı. Şahinbey ve Şehitkamil’inde kendi ilçelerinde çaba gösterdiğini söylemeliyim elbette. Hepsi bir yana şu bir gerçek, Depremin ilk 2 günü gerçekten barınmada, yiyecekte içecekte, hele hele fırınlar ve lokantaların böyle zamanda kapalı kalmasından çok sıkıntı yaşadık. Bir su, bir ekmek bulamadık. Bende çok öfkeliydim. Ama kısa zamanda giderilen bu sıkıntıların ardından geçtiğimiz haftanın 3 gününde gezip dolaştığımız illeri görünce halimize milyonlarca kez şükür ettim. Son sözlerim Sayın Davut Gül'e... 1-SAYIN VALİM, BU DEPREMDE GERÇEKTEN ÇOK ZOR GÜNLER GEÇİRDİNİZ. BİZLER GİBİ UYKUSUZ KALDINIZ YATAK YÜZÜ GÖRMEDİNİZ. SİZİ ÇOK İYİ ANLIYORUZ. AMA LÜTFEN NE YAPARSANIZ YAPIN, BELEDİYELER, ÇEVRE ŞEHİRCİLİK HER NEYSE… BU ŞEHİRDEKİ BİNALARIN ALTINDA KOLONLARI KESİLEN BİNALARI LÜTFEN TESPİT ETTİRMEK İÇİN DÜĞMEYE BASIN… O BİNALARDAKİ KOLONLARI KESENLER İÇİN SORUŞTURMA AÇTIRIN, ONLARA GÖZ YUMANLARI DA RUHSAT VE İZİN VERENLERİ DE SAKIN UNUTMAYIN LÜTFEN. BU HAREKATI BAŞLATANA KADAR KUSURA BAKMAYIN HER HAFTA BU KÖŞEDEN ÇAĞRIMI SÜRDÜRECEĞİM.
2-BİRÇOK OKULLARDA HASAR OLDUĞU İDDİA EDİLİYOR. LÜTFEN BURALARI KONTROL ETTİRİN, ONARILMASINI SAĞLAYIN. YARIN ÇOCUKLARIMIZIN BAŞINA BİR FELAKET GELMEDEN BUNU ÖNLEYELİM.
3-DEPREM SONRASI HİJYEN KONUSUNDA SIKINTILAR OLABİLECEK. ÇEVRE İL VE İLÇELERDE BU KAÇINILMAZ ZATEN. BİZ DE GAZİANTEP OLARAK ŞİMDİDEN KOLERA BAŞTA OLMAK ÜZERE ÖNLEYİCİ TEDBİRLERİMİZİ ALIRSAK ÇOK İYİ OLACAK.
4-BAZI BİNALARDA HASAR KONTROLÜ YAPANLAR HAKKINDA ŞİKAYETLER ARTIYOR. HASARSIZ-AZ HASARLI VEYA ÇÜRÜK RAPORLARI HAKKINDAKİ İDDİALAR ÇOK CİDDİ. YAPILAN İNCELEMELERİN STANDART UYGULAMA OLMADAN RAPOR VERİLDİĞİ, BUNUN DA ÇOK BÜYÜK SAKINCALAR YARATABİLECEĞİ İDDİALARI ELBETTE ÇOK VAHİM. BU İŞİN LÜTFEN ÜZERİNE GİDİNİZ SAYIN VALİM. BUNU İNŞAAT SEKTÖRÜ ÇERÇEVESİNDE ODALARLA VE UZMANLARCA DEĞERLENDİRMEKTE YARAR VARDIR. HEPİNİZE İYİ HAFTALAR