Sakın yanlış anlamayın, ele geçirdiler dediğim, bizim Gaziantep Üniversite’nin gerçekten iyi bir Üniversite haline dönüşmesi için çaba gösterenlerin,böyle arada köşemi kapsayacak kadar uzun değerlendirme ve eleştirme yazılarıdır. Kısaltmak, kırpmak istemediğim için olduğu gibi yayınlıyorum. İçerisinde yanlış bilinenlerde olabilir ki öyledir. Ancak bunu da gerçekten saygın birisi olan Rektör Hocamız Sait Mesut Doğan artık detayları ile açıklayıp kamuoyuna duyurmalıdır. Ki buna hepimizin ihtiyacı vardır. Kendi içine kapanıp kamuoyunu bilgisiz bırakmaması gerekir. Bundan önce gelen birkaç yazıları paylaştım biliyorsunuz. Bunda amaç, kuruluşunda gencecik bir muhabir olarak kendi çapımda benim de katkımın olduğu Gaziantep Üniversitesinin iyi bir noktaya gelmesi için görüş belirtenlerin sesini duyurmaktır. Şimdi biliyorum ki, Rektör hocam bu eleştirileri yayınladığım için bana ağır değil, hafif yollu sitem edecektir. Ama hepsi olmasa bile kayda değer ve dikkate alınması gereken uyarı nitelikli bu bilgileri görmesini sağlamak da benim görev alanımda olduğunu bilmesini isterim. Şunu net bir şekilde söylemek durumundayım; Gaziantep Üniversitesi bu şehri temsil eden en büyük Üniversitedir. Zamanla kötü yönetimler ve Üniversiteyi zayıflatmak isteyen bazı çevreler yüzünden koşar adım gittiği kulvarda, yürüyerek hatta topallayarak gitmek zorunda bırakıldığını da çok iyi biliyorum. İsteğim o ki, Sait Mesut Doğan hocamız Üniversitemize kötülük yapanların aksine eski hataları ve yanlışlıkları düzeltip, silkinmesini ve tekrar koşar hale getirmesini sağlamasıdır. Neyse lafı fazla uzatmadan hayli uzun ama dikkate değer bu mektubu paylaşımınıza sunuyorum.

Ökkeş abi selamlar...
Gaziantep Üniversitesinde Bir Yıllık Tablo: Eleştiriler, Geciken Adımlar ve Kaybolan Umutlar...

Sayın Özekşi, sizin şahsınızda size ve takipçilerinize tekrar merhaba. Daha önce de iki defa Gaziantep Üniversitesi çalışanları ve öğrencilerinin sorunlarını detaylı şekilde ele alarak sesimiz olmuştunuz. Başta siz olmak üzere çok az sayıdaki gazeteci dışında bu konuyu dert edinen kimse kalmadı. Ya üniversiteden tamamen vazgeçtiler, umutlarını kaybettiler ya da farklı ilişkiler içine girdiler. Hem sesimiz olduğunuz hem de iyi niyetli uyarılarınız için teşekkür ederiz. Ancak yeni yönetimin bir yılı dolmak üzere ve ne yazık ki değişen bir şey olmadığı gibi düzelme umudu da giderek kayboluyor; kötüye gidiş sürüyor. Yazılarınız üniversite yönetimi başta olmak üzere öğrenciler, çalışanlar ve akademisyenler tarafından dikkatle takip ediliyor ve kampüste gündem oluşturuyor. Bu nedenle üniversite yönetimi haklı eleştirilerinizden rahatsız oluyor. Ancak anlaşılmaz şekilde kötü gidişatı durdurma iradesi göstermek yerine sadece vitrine oynayarak durumu kurtarmaya çalışıyor. Üniversitenin temel sorunları ele alınmıyor, yalnızca reklam amaçlı görüntülerle kamuoyuna “Her şey yolunda” algısı verilmeye çalışılıyor. Üniversite adına paylaşılabilecek gerçek başarılar olmadığı için basit görev değişiklikleri, rutin kurullar-toplantılar ve yabancı öğrenci ziyaretleri önemli bir gelişmeymiş gibi sunuluyor. Daha önce dile getirdiğiniz sorunlar katlanarak devam ediyor.

REKTÖRÜN AYNI İSİMLERLE ÇALIŞMASI UYGUN GÖRÜLMÜYOR

Bir–iki görevden alma dışında yönetimsel değişiklik yapılmadı; Arif Özaydın döneminin sıkıntılı yönetimi ve usulsüz uygulamaları aynen sürdürülüyor. Rektör Prof. Dr. Sait Mesut Doğan, göreve geldiği ilk günden bu yana Arif Özaydın’ın ekibiyle üniversiteyi enkaza çevirdiğini ve büyük usulsüzlükler yaptığını dile getiriyor; ancak aynı isimlerle çalışmaya devam etmesi anlaşılır görünmüyor. Gaziantep’in dinamiklerini bilmemesi nedeniyle başlangıçtaki tereddütleri belki mazur görülebilirdi; fakat bir yıl içinde idari kadrolarda anlamlı bir değişim olmayınca kampüste “Eski dönemin usulsüzlüklerini kapatmak ve günü kurtarmak için göreve getirildi” algısı oluşmaya başladı. Sürekli enkaz edebiyatı yapıp gereğini yerine getirmemesi bu algıyı güçlendiriyor. Rektör Doğan, görevinin ilk aylarında geç vakitlere kadar randevu veren, makam odasının ışıklarını açık bırakarak çok çalıştığı imajı oluşturmaya çalışan bir profildeydi. Ancak bugün gelinen noktada çoğunlukla il dışında, özellikle İstanbul’da zaman geçirdiği; öğretim üyeleri başta olmak üzere çalışanların büyük çoğunluğunun kendisine ulaşamadığı ifade ediliyor. Bu nedenle sahadaki sorunlar çözülemiyor ve kronikleşiyor. Rektörlük özel kalem başta olmak üzere yöneticilerin sekreterlik kadrolarının değiştirilmemesi de bu sorunu derinleştiriyor.

YEMEK İHALESİ ÜNİVERSİTENİN KANAYAN YARASI OLMUŞTUR


Ökkeş Bey, somut verilere geçecek olursak: Yemek ihalesindeki yolsuzluk konusunda üniversite yönetimi pasif kalmış ve kamu zararı her geçen ay artmıştır. 17 ay önce Arif Özaydın ve ekibi tarafından alelacele yapılan 2 yıllık yemek ihalesinde, yaklaşık maliyet bir öğün için 305 TL belirlenmişti. Oysa Dicle Üniversitesi’nin henüz yeni yaptığı ihalede yaklaşık maliyet 100 TL’nin altındadır. Gaziantep Üniversitesinde 17 ay önce 300 TL civarında teklif veren aynı firma ve bağlantılı kuruluşların Dicle Üniversitesine 95 TL teklif vermesi nasıl açıklanabilir? Orada kötü malzeme kullanıp burada yemeklere altın tozu mu katıyorlar? Aynı kapasitedeki üniversite hastanelerinde döner sermayeden aylık 9–12 milyon TL yemek bedeli ödenirken Gaziantep Üniversitesinde bu rakam 40 milyon TL civarına çıkmış ve bir öğün 400 TL’nin üzerine çıkmıştır. Hem çalışanlar hem de döner sermaye üzerinden büyük bir kamu zararı oluşmuştur. Güncel durumda yaklaşık 28–30 milyon dolar kamu zararı söz konusudur. İhale 1 yıl yerine 2 yıllık yapıldığı için enflasyon farkı da eklenmekte ve zarar katlanmaktadır. Rektör Doğan göreve geldiğinde ihaleyi feshetseydi üniversite en az 1 milyar TL zarardan kurtulacak ve bu durum kendisine büyük bir güven kazandıracaktı. Ancak bunu yapmayıp zamanın akışına bırakmayı tercih etti. Üstelik yetki kendisinde değilmiş gibi sürekli şikâyet ederek kamuoyunun aklıyla adeta alay edildi. Savcılığın soruşturma başlatmasıyla üniversite yönetimi göstermelik bir inceleme başlattı; ancak inceleme Arif Özaydın’ın yakın ekibine verildi ve bir yıldır sonuçlandırılmadı.

GÜNEŞ ENERJİSİ ÜNİVERSİTEYİ BÜYÜK ZARARA SOKMUŞTUR

Benzer şekilde, Rektör Doğan’ın her platformda “büyük yolsuzluk” olarak nitelendirdiği Güneş Enerji Sistemi (GES) konusunda da somut bir adım atılmadı. İhale birinci kalite üzerinden yapılıp üçüncü kalite malzeme kullanılması bir yana, olmayan bir bütçeyle usulsüz ihale yapılmış, yüksek maliyetli banka kredileriyle üniversite yaklaşık 19–20 milyon dolar zarara uğratılmıştır. 1,2 milyar TL’ye yakın kredi geri ödemesi için üniversitenin kaynakları tüketilmektedir. Buna rağmen ihale sanki sorunsuzmuş gibi üstü örtülmekte, kaynak bulunamayınca da usulsüz şekilde hastane döner sermayesinden aylık 32,5 milyon TL aktarılmaktadır. Afiliye olmayan üniversite hastanelerine borçlarını kapatabilmeleri için gönderilen 200 milyon TL üzerindeki ek bütçe, GAÜN’de hastane borçlarının kapatılması yerine GES ödemelerine aktarılmaktadır. Yemek ihalesi yüküyle birleşen bu durum nedeniyle hastane döner sermayesi her ay yaklaşık 60 milyon TL ek yük altına girmektedir. Bu süreçte tasarruf bahanesiyle yatan hasta refakatçilerine yemek verilmemeye başlanması trajikomik bir örnektir; zira yemek firmasına ödenen astronomik meblağ yanında bu tasarrufun anlamı yoktur. Çalışanlara döner sermaye paylarının adil dağıtılmaması motivasyonları düşürmekte; bazı akademisyenlerin elden para alma, dışarıda danışmanlık adı altında vergi dışı gelir elde etme gibi usulsüzlüklerine göz yumulmaktadır. Yönetim bu kişilerin kim olduğunu bilmesine rağmen işlem yapmayınca usulsüzlükler sürmekte; olan dürüst çalışan personele olmaktadır.

GAÜN BÖLGENİN EN BORÇLU ÜNİVERSİTE OLMUŞTUR

Geçmişte en ucuza hizmet alıp en yüksek döner sermaye katkısını dağıtan GAÜN Hastanesi, bugün bölgenin en borçlu ve en düşük performans dağıtan hastanelerinden biri hâline gelmiştir. Arif Özaydın döneminde ihalesiz şekilde böbrek nakli merkezine çevrilen ancak hâlâ bir ameliyat dahi yapılmayan bina; düşük kapasiteyle çalışan Çocuk Hastanesi; yeni yapılan acil ve travma binasının ana bina ile bağlantısı olmadığı için ruhsat alamaması; onkoloji binasının ruhsatsız şekilde hastane gibi gösterilmesi; ULUTEM’in amacı dışında kullanılması; tıp ve diş hekimliğinde uluslararası öğrenci alımındaki usulsüzlüklerin kapatılması gibi pek çok konu da çözülmemiş, zaman aşımına bırakılmıştır. Üniversite vakfının Arif Özaydın döneminde boşaltıldığı iddiaları tespit edilmesine rağmen bir yıldır işlem yapılmaması dikkat çekicidir. Rektör Doğan’ın 11 aydır farklı ortamlarda “Kalıcı değilim, iki yıla İstanbul’a döneceğim” dediği iddiaları kampüste aidiyetin olmadığı izlenimini güçlendirmektedir. Geçen sürede ne bilimsel gelişim konuşulmuş ne üniversitenin sıralamalardaki yeri iyileştirilmiş; tam tersine eski yönetimin usulsüzlüklerini kapatma çabası ve algı operasyonları öne çıkmıştır.

Ökkeş Bey, bize ise sadece sizin gibi duyarlı ve şehrini seven basın mensuplarının sesimize kulak vermesi için gerçekleri paylaşmak düşüyor. Kampüste oluşan genel kanaat, şehrin siyasetçi, bürokrat ve iş insanlarının artık öncü ve saygın bir üniversite hedefinin olmadığı; tam tersine çökmüş ama “kullanışlı” bir butik üniversite yapısına zemin hazırlandığı yönündedir. Sesimiz olduğunuz için şimdiden teşekkür ediyoruz.

HEPİNİZE İYİ HAFTALAR