KDV indirimi her markanın fiyatlarının her markette ayrı olduğu bir ortamda ne işe yarar?Bir ürün "A" marketinde 10 TL "B" marketin de 15 TL ,bunun bir standardı denetleyicisi, yaptırımı var mı?Aynı kalitede farklı markaların ürünleri, her mağazada ayrı fiyatlarla satılıyorken, her mağazanın kendi kafasına göre belirlediği kar marjları varken, devletin yapmış olduğu %8-10'luk KDV indirimi nerede?Günümüz Türkiye'sinde KDV indirimi maalesef sadece ve sadece fiyatını devletin belirlediği ve kontrol ettiği ürünlerde uygulanabilir.Tekel ve akaryakıttan alınan vergilerde indirime gidildiğinde vatandaşın indirimi hissetmesi mümkün, aksi takdirde her şey bir algı gibi geliyor. İnsan sormadan edemiyor acaba bu sözde kalmayıp yasalaşan indirimlerden halkın kazancı ne oldu, devlet ne kadar kayıp yaşadı?Elbette devlet halkını düşünerek böyle bir uygulamaya gitmiş, kendi kazancından fedakarlık etmiş oluyor ancak bunu halk hissetmeyince pek bir anlamı kalmıyor.Akla bu indirimler memura, emekliye enflasyon farkı ödememek yani enflasyonu düşük göstermek için yapılan bir manevra mıydı sorusunu getiriyor.Velhasıl kelam göründüğü ve yaşandığı üzere bir çok ürün çeşidinde yapılan KDV indirimleri halkın yarasına merhem olmadı.O vakit yeni reçeteler uygulamak lazım, ki bu reçete hem devletin hem milletin çıkarına olsun.
Öncelikle herkesin dillendirip, serbest piyasa mavrasıyla kılını kıpırdatmadığı, yada göstermelik cezalarla unutturduğu bir mevzuya çözüm bulmak lazım.Özellikle zincir marketler ve sektörü ele geçirmiş olan tedarikçilerin kar marjlarına dokunmak mümkünatı varsa sabitlemek, yada zincir marketlerin yöntemiyle ürünlerin fiyatlarını devletin bilgisi dahilinde belirlemek.4-5 zincir markete perakende sektörünü teslim etmenin vebalini, belki onların pervasızca para kazanma yada halkı sömürmelerine engel olarak azaltabiliriz.Demiyoruz sadece bizde, enflasyon Avrupa'da da, dünyada da önlenemez bir şekilde artıyor, tek farkla Türk halkının alım gücü kadar hiç birinin ki düşmüyor.Ne garip Rusya Ukrayna savaşıyor onların paralarından çok bizim paramız değer kaybediyor.Avrupa'da bir kişi düzenli çalışıyorsa bir günlük yevmiyesi ile aracının yakıt deposunu fulleyebiliyor, markete girdiğinde sepeti tıka basa doldurup çıkabiliyor, maalesef bizde bugün dünden, yarın bir önceki günden daha kötüye gidiyor.Meyve sebze fiyatları mevsimsel değişiklikler gösterebilir, bu durum insanları hoşnut etmese de gelip geçici olabilir, ancak çiftçinin maliyetleri göz önünde bulundurulduğunda bu geçişkenliğin mümkün olmadığını üzülerek görüyoruz.
Devleti yönetenler döviz-faiz, akaryakıt-doğalgaz ikilemleri arasında ki dengeleri koruyamadıkları sürece krizlerin devam etmesi kaçınılmaz.Her kalemin yurtdışından dövizle alındığı, akaryakıtla taşındığı düşünülürse maliyetlerin ne durumda olduğu göz önüne çıkar.Aciliyetle bu hususun çözülmesi gerekir.Diğer hususta ücretler, giderlerin bu kadar arttığı bir yerde ücretlerin sabit kalması ki keşke kalsa vergilerle küçülmesi kabul edilemez.Sabit ücretler erim erim erirken. Herkes hayat pahalılığını hissedip, yaşanan zorlukları bildiğini söylerken. Asgari ücretle, iki bin beş yüz-üç bin lira emekli maaşı ile yaşamanın mucize üstü bir durum olduğu ortadayken,
Siyasilerin şükür telakki etmesi, STK'ların çıkar ve koltuk kaygısı ile yaşananlara sessiz kalması, daha trajiği ise ses yükseltenin troller tarafından hain edilip saldırıya uğraması, farklı düşünenin itibar suikastine kurban gidip afaroz edilmesi yenir yutulur kabul edilir gibi değil. Hiç vakit kaybetmeden memura emekliye, asgari ücretliye gerekli iyileştirmeler yapılmalı.
Bu mümkün değilse enflasyon farkı aylık verilmelidir.Belki yapılan iyileştirmelerle bir nebzede olsa işçinin, çiftçinin, emekçinin günü kurtarmasını sağlayıp, kısa süreliğine de olsa rahatlamasına vesile olunmuş olur.Eleştirileri kabullenmeyip her şey süt limanmış gibi zanneden muhteremlere, ceplerine biraz para koyup, tebdili kıyafet bir alışverişe çıkmalarını rica ediyorum. Kimsenin geliri maaşı, giderlerini nasıl karşıladığı beni ilgilendirmiyor ancak halkı ilgilendiriyor.Alın teri olmadan kazananlar, üç beş farklı yerden maaş alıp akaryakıta, elektriğe, suya, doğalgaza para ödeyemeyenler halk yerine empati yapamazlar.Hele birde etraflarında ki menfaat odakları her şeyin güllük gülistanlık olduğunu, halkın halinden çok ama çok memnun olduğunu söylüyorlarsa empati mümkün değil.Ünlü düşünür Erich Auerbach adaleti kutsarken adil olunmayı öğüt veriyor; "Adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir." diyor.Mutlak adalet sağlayıcı devlet, devleti idare edenler olmalıdır.Hayatın bir gerçeği, herkes daha iyi yaşamak ister, bunun için gece gündüz çalışır çabalar ve bu çabaların bu emeğin karşılığını almak ister. Acı gerçeğimiz maalesef emeğe saygı yok, hakkı da teslim edilmiyor.Elbette doğanın bir kuralı gereği herkese eşit davranılması, herkesin eşit gelirlere, aynı hayat standardına sahip olması mümkün olmayabilir ancak devletin herkese eşit muamelede bulunmak, eşit hizmet götürmek, halkın en iyi şekilde yaşamasını sağlamak zorundadır.

Daha ne istiyorsunuz , işiniz var aşınız var şükredin halinize her şeyi devletten beklemeyin diyenleri duyar gibiyim,
Doğrudur şükür halimize ancak bizimkisi şükürsüzlük değil başkaları yerine, çocuklarımız yerine düşünmek onlar adına da olumsuzlukları paylaşmak, dile getirmektir.Her şeyi devletten beklemeyelim, indirim kuyruklarında insanların zevk için beklemediğini bilelim. Mübarek Ramazan ayında etrafımızda ki ihtiyaç sahiplerini unutmayalım, "komşusu açken tok yatan bizden değil" diyen dinin mensupları olarak yardımlaşmayı, dayanışmayı bırakmayalım en azından.Dünya hiç tanımadığı insanlara maddi ve manevi yardımda bulunan insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor.
Hayırlı Ramazanlar Cumanız Mübarek Olsun...