Doğrudan yaşadığımız şehir olan Gaziantep’ten girelim konuya… Bu şehirde ölene kadar yaşayacak ve bu topraklara gömüleceğiz… Onun için bir yerlere göç etme yerleşme gibi niyetim veya niyetimiz yok. Ama yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve öğrendiklerimiz inanın kafamızı karıştırıyor… Çünkü bu şehir hergün süratle değişiyor. Her yönüyle garip bir kent haline geliyor. Havasıyla, suyuyla, her gün bir yenisinin pırtladığı zenginiyle, gittikçe fakirleşen yoksullaşan halkıyla farklı bir kente dönüşüyor. İllegalite özgürlük içinde göbek atıyor, legaller hakkını bile arayamıyor. Yani namuslular azalıyor, namussuzlar çoğalıyor… Siyaset iyice kirlileşti, yeni yetme siyasiler ile eskiler arasında fark uçuruma dönüştü. Esnafı acımasızlaştı, eski esnafların ruhuna fatiha okutur hale dönüştü. Ev sahiplerinin gözünü para bürüdü, istedikleri aylıklar kiracıların maaşlarını geçti. Özellikle iktidara mensup Milletvekili kentin gidişatına seyirci kaldı, bürokrasi ile memur gittikçe halktan uzaklaştı. Şehirde trafik kilitlendi, motosiklet ve bisikletliler kaza üstüne kaza yaşatmaya veya yaşamaya başladı. Sanayici eski günlerini ararken, işçiler ve vatandaşlar her gün yapılan zamlar yüzünden perişan oldu. Marketlerde her gün değiştirilen fiyat etiketlerinden çalışanları yorulup uykusuz kaldı. Depolardan çıkartılan kokmuş, çürümüş, küflenmiş ürünler gariban vatandaşa satılmaya başlandı.
 
KİMSENİN GAZİANTEP’İ BU DURUMA DÜŞÜRMEYE HAKKI YOKTUR
 
Daha bitmedi elbette. Şehirde hemen hemen her köşede dilenciler, küçük yaşta mafyacılığa başlayan gençler, mahallelere hakim olmaya başlayan ellerinde bellerinde silahlarla korku salanlar, organizeye ve sanayicilere musallat olup taciz eden, tehdite varan yollara başvuranların sayısının her geçen gün arttığı bir şehir oldu Gaziantep… Uyuşturucu satanların hedef kitlesindeki küçük yaştaki çocuklar, hırsızlığa ve fuhuşa özendirilen genç kızlar ve oğlanlar… Geceleri insanların yolları kesilmeye, adamlar dövülmeye, silahlar sıkılmaya, düğün dönüşü konvoy oluşturup davul zurnalarla yolları kapatıp oynayanlar azalacağına her geçen gün çoğalmaya başladı. En vahimi ise okullarda çocuklarımız eğitim dışında her şeyi görmeye öğrenmeye başladı. Devletin sağladığı kitapların yetersiz olduğunu gördü. Okullarında hizmetli olmadığına şahit oldu. Tuvaletlere gidemez, ellerini yüzlerini yıkayamaz hale geldi. Ortaokul ve Liselerde kızlı erkekli öğrenciler, mafyacılığa özenenlerin hedefi haline geldi. Uyuşturucuya bulaştırılmamak için kaçacak delik aramaya başladı.
 
 
ŞEHİRDE YAŞAYAN İNSANLAR ÖNCE HUZUR ARAR
 
Ve böyle diye diye, böyle gide gide, bu şehirde BİR yanlış BEŞ doğruyu götürür oldu. Çünkü etkisi büyük yankı yaratıyor. Yapılan güzel işler, hizmetler, yatırımlar uygulanan mükemmel projeler görünmez oldu. Çünkü unutulmasın ki, kentte yaşayanlar öncelikle huzur arar. Bu huzuru bulamaz ise, şehir adına ne kadar güzel işler yapılırsa yapılsın onları görmez olur. İşte bu noktaya getirildi şimdiki Gaziantep’imiz… İnanın daha az yazdım, çiftçinin sahipsizliğini, ürettiği ürünlerin zarar etme pahasına satmak zorunda kaldığını, fıstık şehrinde fıstık yiyemez olunduğunu, nohut dürümünün bile yanına yaklaşılamadığını, ciğer kebabının tadının unutulduğunu unutmadım elbette. Dolmuş ve otobüslere yazın sıcaktan, terden ve kokudan girilemediği, parası olup da taksiye binenlerin çoğunun içilen siğaradan, hatta yolcu bir kadın ise bazı şoförlerin sözlü tacizinden bıkma noktasına geldiği, hele geceleri tek başına tanımadığı şoförlere binmek istemediği, caddelerde ve parklarda yürüyemediği bir şehir olduğumuzu da eklemeliyim…
 
MELİH MERİÇ HAKSIZ MI?
 
Düşünün Milletvekili seçilmişsiniz, bazıları gibi bir kenara çekilip oturmamış, sabah akşam sokakları, caddeleri, hatta evleri dolaşarak insanlara dokunmuş, sorunlarını dinlemiş çözüm için çaba göstermişsiniz. Öyle ki evinizi bile unutur hale gelmişsiniz. Nerde mağduriyet var gitmiş, nerede sorun var koşmuşsunuz… İşte bu Melih Meriç iktidar partisinin tüm Milletvekillerine sesleniyor ve sorunları çözmemiz için ortak hareket edelim diyor. İlk uyarısı AK Parti il başkanına oldu ama bu talebi ters tepki gördü. Pes etmedi tabii, ki doğrusunu yapıyor. Bu kez şehrimize gelen ve modaya uyan Tarım Bakanına seslenerek “ayrımcılık yapmayın şehri ilgilendiren bir program veya etkinlik olduğunda  sadece AK Partili siyasetçileri, cumhur ittifakı Milletvekillerini çağırıyorsunuz,kentin diğer Milletvekillerini yok sayamazsınız”dedi. İnanın ben yıllardır aynı şeyleri söyleyip durdum. Lütfen şehir ile ilgili konularda tüm milletvekilleri olarak ortak hareket edin, onları da bilgilendirin diye… Bir ara yapıldı ama sonradan yine vazgeçildi. Doğru mu? Elbette değil. Ama maalesef değişilmiyor. Biz Sayın Melih Meriç’e “DEVAM SAYIN MİLLETVEKİLİMİZ”diyor yapmış olduğu çalışmalar içinde tebrik ediyoruz.
 
HASAN ÖZTÜRKMEN OKULLARDA KRAL ÇIPLAK DEDİ.
 
Haa Sayın Hasan Öztürkmen’i de takdir ettiğimizi şu anda muhalif Milletvekilleri içerisinde kentin sorunlarıyla ilgilenen ikinci CHP’li Milletvekili olarak başarılı gördüğümüzü eklemeden geçemiyoruz. Geçtiğimiz gün gazetemize yaptığı ziyarette Milli Eğitim ile ilgili bazı okullara gittiğinde büyük hayal kırıklığı yaşadığını dile getirmişti. Gönül isterdi ki, diğer Milletvekillerimizin de şehrimizdeki okullara gidip oradaki sorunlara el atsaydı. İktidar partisi Milletvekillerinin iş yoğunluğundan olacak, şu anda Gaziantep’teki özellikle kırsal ve varoşlardaki okullarda neler oluyor neler yaşanıyor gidiş görmesini beklemiyoruz elbette. Ama muhalefetten sadece Melih Meriç ve Hasan Öztürkmen’in de tespitlerini dikkate almaları gerektiğini söylemeliyim.
 
BRAVO UMUT YILMAZ
 
Şehirde ruhsatsız çalışan yabancılar konusunda şikayetçi olmayan yoktur. Ancak kimse bir şey yapmıyor maalesef. Oysa yerel esnaf işyerini açtığında resmi olarak başvurusunu yapıyor, ruhsatını alıyor, vergisini veriyor. Ancak özellikle Suriyeli birisi dükkan açtığında bunlardan hiçbirisini yapmıyor. Berberi, kasabı, bakkalı, tatlıcısı, manavı, ayakkabıcısı ve her meslek gurubundan insanlar dükkan çalıştırıyor. Haliyle vergi dahil tüm resmi işlemlerden muaf olunca fiyatları düşük tutuyor. Yanıbaşındaki yerel esnaf ise onların fiyatına inemiyor, haksız rekabete uğruyor. Ehhh bizim insanlarımızın çoğu da maalesef Suriyeli esnafı tercih ediyor. İşte Şehitkamil Belediye Başkanı Umut Yılmaz ani bir kontrolle gittiği işyerlerinin ruhsatsız çalıştığını görünce kapatılmasını emretti. Ben destekliyorum. Herkes vergisini versin, yasalara uygun hareket etsin… Umarım bunun arkası gelir. Umarım bu konuda her belediye harekete geçer…
 
HEPİNİZE İYİ HAFTALAR