Geçenlerde bir arkadaşımla sohbet ederken, "en sevdiği huyumun" insanlar arasında ayrım yapmamam olduğunu söyledi.Sevindim "niye ayrım yapayım ki" dediğimi hatırlıyorum.Niye böyle düşündüğünü sorduğum da birazda sistemle; " "Anlamıyorum ki bizim insanlarımız niye böyle, tanışır tanışmaz hemen ne iş yapıyorsun, nerelisin diyor ardından sanki beni bilmiş tanımış, içimi dışımı görmüş, beni çözmüş gibi davranıp, hal ve hareketleri değişiyor. Çalıştığım yerden, oturduğum mahalleden onlara ne neden bana insan olduğum için değer verilmiyor, üzülüyorum bu duruma..." diye devam eden sitem ve isyan dolu sözlerini unutamıyorum.Sahi Biz niye böyleyiz neden insanları sorgu sualden geçirip ardından sınıflandırıyoruz.Neden önyargılarla insanlara olmadıkları sıfatlar verip yargılayıp, hüküm giydiriyoruz.Oysa hepimizin ortak payesi insan olmak değilmi!Doğuştan yada sonradan kazandığımız statülerimiz, toplumda edindiğimiz rollerin neticesi değil mi?Bir insanın geliri, mesleği, memleketi, soyu sopu, milliyeti ile ona rol biçenler, bir TL fazla maaş aldığı kişiyi hakir görmek hangi toplumsal travmanın sonucudur?Oturduğu evi, kullandığı arabası, yaptığı işine göre insanlara değer veren bir insanın insani yönlerinin ne durumda olduğunu ölçen bir alet varmıdır.Yunus Emrenin dini bir öğreti gibi geçmişten günümüze gelen ve insan sevgisine vurgu yapan "Yaradılanı severiz yaradandan ötürü" dizelerinde ki samimiyet ne olduda böyle deforme oldu.Ne olduda bu söylemleri bile ayrıştırma malzemesi yapan zihniyetler baskın bir anlayışla töredi.İnsan doğar, yaşar ve ölür bu süreçte özelden genele tüm topluma karşı görev ve sorumlulukları vardır.Hiçbir canlı hiçbir insan boşa yaratılmamıştır.İnsanlar içinde bulundukları statüyü korumak bir üst statüye geçmek için gayret gösterirler ki bu bir hedeftir, hedefi olmayan insanlar için hayatın bir anlamı kalmamış demektir.Keşke toplum olarak önyargılarımız ve egolarımızdan kurtulup insana insan olduğu için değer veren bireyler olabilsek,Keşke aşağıda paylaştığım örnekleri hayat felsefemiz yapabilsek belki o vakit daha mutlu bireyler daha mutlu bir toplum olmayı başarabilsek."İlk defa İsveç'te bir kızla buluşuyorum.Muhabbet ediyoruz, kız sevdiğim filmleri soruyor, okuduğum kitapları soruyor, gezdiğim ülkeleri soruyor. Ama işimi sormuyor.Ben alışmışım Türklere, adın nedirden sonra ikinci soru işin nedir. Yok abi döndük dolaştık sevdiğimiz yemeklere falan geldik hala sen ne iş yaparsın demiyor kız bir türlü.En son ben sordum, dedim ki ya her şeyi sordun da, sen ne iş yaparsın diye sormadın. Dedi ki kız, ne iş yaptığını sorarsam dolaylı olarak sosyal statünü, kaç para kazandığını da sormuş olurum. Ayıptır. Ben paranı, statünü merak ettiğim için değil seni merak ettiğim için buradayım.O gün anladım ki bizde kast sistemi var. Atasözümüz var davul bile dengi dengine diye. Meğerse her davul denkmiş.Başka gün yüksek mühendis bir amcayla tanıştım. Ne projeler yapmış. Tüneller, köprüler, havaalanları vs...Senin yaşında oğlum var dedi. O da mühendis mi dedim. Hayır işçi, duvar ustası dedi. Dedim o nasıl oldu, mühendisin oğlu işçi olur mu? Bizde olsa babam döve döve okutur mühendis yapar.Adam kızdı.Niye öyle diyorsun benim oğlum çok iyi bir duvar ustasıdır. Zorla kötü mühendis olacağına, iyi bir duvar ustası olmasının ne kötülüğü var dedi. Adam gurur duyuyor oğluyla.Utandım.Utandım çünkü biz toplum olarak buyuz.Böyle yetiştik, yetiştirildik. Bizde kast sistemi var. Mühendisin oğlu gerekirse zorla kötü bir mühendis yapılır, iyi bir duvar ustası olmasına izin verilmez."Siyasetin bile babadan oğula geçtiği ülkemizde,Belkide bu hırs yüzünden istediğimiz medeniyet seviyesine ulaşamıyoruz.