Bir savaş gemisi karanlık ve sisli bir gecede yol alıyor. Kaptan köşkündeki komutan tam karşıda ve uzakta üzerlerine doğru gelen bir ışık fark eder. Hemen karşı tarafa sinyal göndererek şu mesaj geçilir:“Derhal rotanızı 30 derece doğuya çeviriniz.” Karşıdan anında cevap gelir:“Sen rotanı 30 derece batıya çevir!” Komutan şaşırır, biraz da sinirlenir, mesajı tekrarlatır:“Rotanı derhal 30 derece doğuya çevir, emrediyorum!” Karşıdan cevap:“Asıl sen rotanı 30 derece batıya çevireceksin!”Komutan öfkeden küplere biner, bir mesaj daha yollatır.“Ben 30 yıllık kaptanım, sana son kez emrediyorum, rotanı 30 derece doğuya çevir!”Cevap:“Sen 30 senelik kaptansan ben de 20 senelik denizciyim, sen rotanı 30 derece batıya çevir.”Komutan, o kadar sinirlenir ki, hemen mürettebata bütün topları ateşe hazır hale getirmelerini emreder ve son kez bir mesaj gönderir:“Burası bir savaş gemisi, derhal rotanı 30 derece doğuya çevirmezsen ateşe başlayacağız.”Cevap:“Burası da bir deniz feneri. Sen rotanı bir an önce 30 derece batıya çevirmezsen birazdan kayalara çarpacaksın.” Yazmak için konunun çok olduğu ancak yazmanın da bir o kadar zor olduğu bu günlerde, sanırım okumakta çok zor.Türkiye için yazılan kitap okunan kitaptan çok desek yeridir.Geçen hafta müthiş katılımın olduğu, güzel organizasyonla Gaziantep'te gerçekleştirilen Kitap Fuarına olan halk ilgisi bunun en önemli göstergelerinden bir olsa gerek.Belediyeler, milli eğitim, kamu kurumları şehre uzak fuar alanına öğrenci taşımasa sanırım sönük geçecekti.Keşke bu güzel organizasyonda, birçok kitabı olup da unutulan Gaziantepli yazarlarda çağrılmış olsa idi.Sanırım konser etkinliklerinde ihmal edilen yerel sanatçılar gibi yazar çizer tayfası da şehri yönetenlere kendini gösterme şansı bulamamış, ya da görülecek eserler oluşturamamış.İnşallah önümüzdeki yıllarda yapılacak benzer organizasyonlar da bu hassasiyet gözetilir.Bu arada misafir sirkülasyonunun çok fazla olduğu Gaziantep'te yetkililer büyük etkinlikleri çakıştırmasa çok daha güzel olacak.Halı fuarından sonra bir tarafta kitap fuarı diğer tarafta Karate Şampiyonası oteller misafirhaneler ful dolu.İhtiyaç farklı amaçlarla şehre gelen ya da gelmek zorunda kalan insanlar otellerde yer bulamadı.Kamu misafirhanelerinin yetersiz kaldığı şehirde, fırsatçı otel işletmeleri çok fahiş fiyatlara oda sattı ki bu durum güzelim organizasyonlara gölge düşürdü.Konaklama alanlarının eksikliği de yetkililer tarafından ayrıca değerlendirilmeli.Bizim mevzudan sapmış olduk biraz ama yapacak bir şey yok, madem ara sırada olsa yazıyoruz, yazmaya başladığımız günün parolası ile yazmanın hakkını vermek durumundayız.Bazen yerelden bazen genelden gördüklerimizi, bildiklerimizi hiç kimse okumasa umursamasa bile yazmak durumundayız.Bazıları için mevcut düzenin lehine yazmak kolay olup öyle görünse de,Emin olun lehte yazmak aleyhte de yazmaktan çok daha zor, bazıları başkalarının yaşadığı, kendilerinin yanından dahi geçmediği olumsuzlukları bile bayram havasında yazma kabiliyetine sahip olsa da, memleketin içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığı ile ortaya koymak sığ bir muhaliflik olarak değerlendirmemeli.Görünen o ki kalemi de kendi gibi dik olanlar, eğilip bükülmeden yazanlar her devirde gazeteci sayılıyor, yazdıklarından dolayı sevilmeseler de hakları teslim edilip saygı görüyorlar.Tabii hikayedeki kaptan gibi olmamak lazım, her inadın sonunda bir murat olmaz.Hırstan kararan gözünüz hiç bir şey görmez, her hâlükârda kayaya toslatır sizi. Bir eleştiri veya lehimize yazılmış yazılar düşmanlık olarak algılanmamalı hatta her türlü eleştiri rehber kabul edilmeli.Eleştiri kültürünü kaybetmiş toplumlar, sömürülmeye, her türlü olaydan olumsuz sonuçlar çıkaran sorunlu toplumlar olmaya mahkumdur.Eleştiri özgürlüğün bir özellikle düşünce özgürlüğünün bir yansımasıdır.Eleştirinin olmadığı yerde aklınıza gelebilecek her türlü olumsuzluk yaşanabilir,Hiç aklınıza gelmeyecek kişiler aklınıza gelmeyecek şeyleri yapabilir.Eğer yapılan küçük hatalar bile eleştiriye , tenkide, muhalefete maruz kalıyorsa, oto kontrol mekanizması çalışıyor demektir.Olumluya yorulduğunda her şeyi düzene sokar.Avrupanın en önemli özelliklerinden biri koydukları kurallara ve kanunlara sadık kalmaları.Bizde maalesef kanun koyup önce biz çiğniyor, koyduğumuz kuralları ilk biz itibarsızlaştırıyoruz.Cahiliye döneminde insanların helvadan yaptıkları putları acıktıklarında yemeleri gibi .Düşünsenize nice ideallerle kurulmuş siyasi partiler, sivil toplum örgütleri sözüm ona adil, eşitlikçi, denetlenebilir yapılar olarak kuruluyor, sonrasında çıkarcı menfaat odakları sayesinde tüm ideallerinden arındırılıp lider veya yöneticinin keyfi ve çıkarına göre idare edilir hale geliyor.,Denetleme kurulları denetleyemiyor, disiplin kurulları işlevini yitiriyor.Maalesef her şeyi eleştirip hiç bir şey yapamayan toplumlara dönüşüyoruz.Yukarıda ki kaptanı nasıl yorumluyor efsane sendikacı Mustafa Kızıklı; "İnsan siyasetçi, başkan, müdür, kaptan ya da bir yerde koltuk sahibi olunca her şeyi yalnız kendisinin bildiğini sanıyor ve bütün yol göstermelere ve eleştirilere kulağını tıkıyor.Oysa başkalarının da değerli fikirleri olabilir. Eleştiriyse aslında ücretsiz bir danışmanlık hizmetidir.Şayet “rotanı değiştir” demekte ısrar edip hiçbir hal ve şartta kendi rotanı değiştirmeyi düşünmezsen, gün gelir kayalara oturmak zorunda kalırsın ki kurumlarımızın ve ülkemizin durumu ortada..."