Ülke olarak yıllardır terörle mücadele ediyoruz, Doğu ve Güneydoğu'da milyarlarca dolar paramızı, genç yaşında on binlerce evladımızı kaybettik.Bölge üzerinde baskı kurmuş , uluslar arası silah tüccarları destekli bir çete bir terör örgütü var, Bölge halkını baskı ve şiddetle bir şekilde sindirip, ellerinden gönülsüz veya gönüllü olarak evlatlarını alıp, kendilerine köle etmiş global bir terör örgütü buDevletin tüm iyi niyetli yaklaşımları ve hizmetlerine rağmen, terörün baskısı, özgürlük ve eşitlik masalları devam ediyor.O yüzdendir yıllardır bölgede kan ve gözyaşı var. Terörün son bulmasının iki yolu var birincisi; Devletin devlet gibi duruşuna devam edip, son terörist kalıncaya kadar silahlı mücadeleyi sürdürmesi, bunu yaparken de devletin yanında yer alıp PKK ya karşı duran bölge halkına sahip çıkması, terörün finans kaynaklarını kurutup, siyasi ayağını çokertmesi, çözüm süreci gibi bir gaflete düşmeden teröre, teröriste taviz vermemesi.İkincisi de; Bölge halkının en önemlisi de evlat acısını en iyi bilen "ANALARIN" desteğini almak. Doğuda evladını teröre kurban vermiş ana ile evladını kalleş terör tuzaklarında şehit vermiş batıda ki anaların acılarına tercüman olmak. Buradan Şehitlerimiz, Gazilerimizle, bilerek teröre bulaşmış eli kanlı katillerin aynı kefeye konulması gibi bir şey anlaşılmasın, türlü gerekçelerle terör orgütünün kucağına itilmiş, kandırılıp zorla dağa çıkarılmış çocuklardır kastımız. Nasıl ki boş tencere hükümet devirir, evladının ölmesini istemeyen ANNELERDE Terörü bitirir.Evlatları PKK tarafından dağa kaçırılan annelerin HDP binası önünde toplanıp, evlatlarını istemesi her ne kadar garip görünse de çok önemli bir girişim.Terörle mücadele, geçte olsa çocuklarına sahip çıkan annelerin desteği ile çok ciddi bir yol kat edilmiş olacak..Annelerin feryadı ve evlat acısı, hasreti bu ateşin üzerine atılan bir tas sudur.Bu bir tas su belki yangını söndüremez ancak o su atanlar çığ gibi büyür ve cesaretle olayın üzerine giderse yangının büyümesi engellenmiş olur.Bu arada Annelerin, terörle ilişkisi herkes tarafından bilinen bir siyasi parti binası onünde verdiği mücadelenin doğruluğu kadar, siyasilerin ve devletin bakanlarının bina onüne gitmesini yanlış bulanlardanım .Siyaseten yapılması gerekenler belli, bu partinin milletvekillerine TBMM'de maaş, koruma, komisyonlarda gorev ve kırmızı plaka verip sonrada şikayetçi olmak olmaz.Zaten baştada soylediğim gibi terörü siyasi ayağını kesmeden bitiremeyiz.Doğrusu Diyarbakırdaki annelere amasız, fakatsız destek vermek ancak siyaset girince birşey demeden olmuyor.Velhasılı kendi çocuklarını kolejlere gönderip, gariban insanların evlatlarını ölüme gönderen siyasetçiler başta her kim varsa hesabını vermelidir.Bir zamanlar "Avrupa Birliğinin Yolu Diyarbakırdan geçer" sözü meşhurdu şimdi "Terörün panzehiri Diyarbakır", "Terör Diyarbakırda Biter", "Terörü Annelerin Çığlığı Bitirir" deme zamanı...NAGEHAN ALÇI VAKASIBu ülkeden neden bu kadar hain çıkıyor?Bir köşede okuduğum "FETÖ, PKK, IŞİD, DHKP-C vb. örgütler içinde bulunan on binlerce insan vatanlarına ihanet etti. Bu örgütlerin haricinde, Batı toplumunu kendi milletinden daha çok seven, daha çok yücelten ve kendi ülkesine nefretle bakan kaç kişi var şu anda? Hatta Rusya'ya, İran'a, Çin'e hayran, onların gönüllü ajanı olmaya hazır, ne kadar çok insan var bu ülkede.Nasıl oluyor da hasmımız, düşmanımız olan ülkeler, bu kadar kolay insan devşirebiliyorlar içimizden? Bu devşirdikleri insanları, nasıl oluyor da bu kadar kolay ülkelerine karşı, milletine karşı kullanabiliyor? En çok merak ettiğim sorulardan biri budur. " yorumuna katılamamak mümkün mü?Soruları çoğaltmak mümkün , Allah düşmanlarımızın hatta dost görünümlü düşmanlarımızın sayısını azaltsın.Nahegan ALÇI, kocası ve onlar gibi onlarca sözde gazeteci sonradan kazandıkları mikserlik statüleri ile hükümete yakın televizyon ekranlarında, gazete koşelerinde Türk Milletinin değerleri ile alay edip Türk Milletinin gozünün içine bakak baka hakaretler küfürler edebiliyor.Nagehan ALÇI kocasının BOŞNAKLARLA ilgili soylediği iğrenç benzetmeler sonrası , Türkiye Cumhuriyetine "KATİL DEVLET" deme cüretini gösterirken herkesin aklında aynı soru bunları kim koruyor bunlar kimin sesi, cesaretlerini nereden alıyorlar.?Burhan KUZU gibi toplumda ki karşılığı anayasa profesörü olan zatı muhteremler KATİL DEVLET ifadesini ifade özgürlüğü olarak yorumluyor, hiç bir hükümet yetkilisi bu terbiyesizliğe ses çıkartmıyor, hiç bir cumhuriyet savcı gereğini yapmıyorsa,Hele birde yakın zamanda bir siyasi parti il başkanı 7 yıl önce söylediği aynı iğrenç ifadeler yüzünden ceza yemişse hangi adalete, hangi hukuka nasıl inanıp güvenelim?