Değerli okuyucularım bu haftaki köşe yazımda Marka Şehrimiz Gaziantepin kaybolan mesleklerinden bazılarına değinmek ve hiç olmazsa bir kısmının devam etmesi gerektiği hakkındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bu eski mesleklerden bazıları devam ederse, halkımızın bazı güzel alışkanlıklarını yeniden kazanacağına, işsizliğin azalmasına ve ekonominin canlanmasına kısmen de olsa katkısı olacağına inanan bir Gaziantep sevdalısıyım.

Beyti yağlı kahkeden başlayalım. Kahke adını Gaziantepliler kullanır. 1970 li yıllarda Beyti kebap adında bir de kebap türü çıktı. Birçok kebapçıda çeşit olarak rastlarsınız. Kaşerli köftedir esası. Biraz da baharatı farklıdır. Benim yaşımdaki (74) ve daha yaşlılar iyi bilir, 'Beyti Yağlı Kahke', Gaziantepte eski yıllarda taze peynir zamanı denilen Mayıs ve Haziran aylarında evlerde kilolarca alınan taze peynirin tuzlanıp küplere basılması sırasında çıkan peynir yağını uygun bir kaba koyup eve ey yakın kahke ve simit satan fırına götürüp, taze peynir yağının katkısı ile yeni ve özel kahke yaptırmak işiydi. Tadı ve yemesi ne kadar tatlıydı anlatamam. Benim hala damak tadımda yerini muhafaza ediyor. Bizim çocukluğumuz ve gençlik yıllarımızda bu kahke sanki her evde peynir zamanı yaptırılırdı. 1973 yılında yeni evlenmiştim ve eşim Nurfer hanımı Gaziantepi gezmeye götürmüştüm. Bir kahkecide beyti yağlı kahke görmüştüm. Hemen bir kutu satın aldım ve eşime ikram ettim. Tadına bayılmıştı. Nasıl yapıldığını anlattım. Benim her yıl en az bir defa Gaziantepe her gidişimde 'beyti yağlı kahke bulursan al lütfen' diye bana ricada bulunur. Fakat maalesef beyti yağlı kahke uzun yıllardan beri yapılmıyor. Diğer kahkeler ve simitler yapılmaya devam ediyor. Onlar da güzel ve lezzetli. Hem de ucuz. Fakat beyti yağlı kahkenin tadı başkaydı.

Kahkecilere sordum. Pahalıya geliyor, biraz da zahmetli diye yapmıyoruz dediler. Bence hiç olmazsa bazı pastane veya kahkeciler bu kahke çeşidini yapmaya devam etmeli. Her malın ve üretilen her şeyin bir müşteri gurubu vardır. Onları ve sevenleri mahrum etmemeli. Hem Gaziantepin ünlü yiyeceklerinden biri olan beyti yağlı kahkeyi hiç yapmamak Gaziantepe ne kazandırabilir ki? Tersi ise çok şey kazandırır. Benden söylemesi, bir gün bir başka ülke bunu öğrenip patentini alırsa şaşmayın. İş işten geçmeden Beyti yağlı kahke, yağlı kahke, küncülü kahke 've hatta Ramazan aylarında eski yıllarda yapılan ördekli, kazlı, horozlu kahkelerin patentini Gazianteplilerin almasını isterim. Değerlerimizi yabancılara kaptırmayalım. Bakın dünyaca ünlü baklavamızı az kalsın Yunanlılara kaptırıyorduk. Neyse ki Gaziantepin olduğu tescillendi. Diğer bir konu, eskiden Gaziantepte dondurmacılar buzu karlayıp, rendeleyip yaz aylarında limonata gibi soğuk içeceklerin üstüne koyarlardı. Bu işleme garsamba derlerdi. Şimdi tüm ünlü otel ve tatil köylerinde bunu görebilirsiniz. Garsamba denmiyor başka tabirler kullanıyorlar. Halbuki ben 65 yıl önce Gaziantepte bunu görmüş ve dondurmacıda garsamba denen buzlu limonta içmiştim. Bence garsambaya boş ver, o da olmasa da olur demeyelim ve Gaziantepe has her değere sahip çıkalım. 'Her pot ile değer abidemizin bir taşı eksilir, her kaybettiğimiz ve başkalarına kaptırdığımız özelliklerimiz ve değerlerimizle de gün gelir marka değerimiz kaybolabilir. Yüce Allah Gaziantepin Marka olan her değerini korusun inşallah'.

Sözü fazla uzatmadan, körükçülük, takunyacılık, haratçılık, süpürgecilik, ölbecilik, tenekecilik, külekçilik, şerbetçilik v.s. gibi kaybolan mesleklerimizi kısmen de olsa tekrar canlandırmak ve yeni versiyonları ile sanayimize ve üretim sektörümüze renk ve canlılık getirmek gerektiğini vurgulamak istiyorum. Gaziantepliler yeni bir teşebbüs için hemen

başlamaz. Hele dur yoorum, şimdi başka işimiz var diye de çıkışırlar. Fakat karar verirlerse de en iyisini yaparlar. Bu konuda öncü olacaklara şimdiden başarılar diliyorum. Kalın sağlıcakla değerli okurlarım…