Ülke nüfusunun yarıya yakınının hayatını ASGARİ ÜCRETLE kazandığı günümüzde ASGARİ ÜCRETLE ilgili herşey gündem oluyor.Çünkü asgari ücrete yapılan her kuruş zam hayatımıza zam yağmurları olarak dönüyor.TÜİK Enflasyon verilerinin bile % 80'lerin çok üzerinde olduğu bir dönemde asgari ücrete yapılan % 54'lük ücret zammı bakalım bizlerin alım gücünden yüzde kaçlar alıp gidecek.Eskiden asgari ücretliler arasındaki "bizim maaşlara çok zam yapmasınlar bizi işten çıkarırlar" esprisinin yerini "Asgari ücrete zam yapmasınlar, bize zam yapıp 85 milyonun ağzından burnundan getirmesinler" esprisi aldı.2023 için Asgari Ücrete yapılacak zam Şubat maaşına yansıyacak olmasına rağmen fırsatçılar aracılığı ile etkileri görülmeye başladı. Şahsen asgari ücretle yaşayan insanların bir mucizeyi gerçekleştiren dahiyane insanlar olduğunu düşünüyorum, efsane Sendikacılardan Mustafa KIZIKLI Hocam bu hususta ne düşünmüş siz değerli okurlarımızla paylaşmak istedim."Bugün itibariyle çalışan kesimin % 40'ı asgari ücret denilen açılık sınırı seviyelerinde ücrete çalışıyor. Üstelik bu ücrete bile iş bulamıyor insanlar, yani işsizlik de her geçen gün artıyor.Türkiye'nin ucuz iş gücünden başka ihraç edebileceği üretimi yoktur. Etrafınıza bakın, bir sürü otomobil, telefon, bilgisayar, teknolojik zımbırtıyı alıp kullanıyoruz dışarıdan ama bunun karşılığında ne satıyoruz?Cari açık ve borçlarla boğuşuyoruz.Mesela kendisini sanayi olarak niteleyen tekstil sektörüne bakınız. Buralar aslında yatırımdır ama sanayi değildir, bu işi yapanların çoğu da sanayici filan değil ancak ucuz amele simsarıdır.Çünkü;Şimdi bir tekstil fabrikası düşünün, halı, kumaş veya iplik üretsin ve bunu da ihraç etsin. Bu fabrika, elyafı, ipliği, ham maddeyi dışarıdan ithal eder. Makineyi, teknolojiyi, yedek parçasını, gerekiyorsa kimyasalları dışarıdan ithal eder. Ortaya bir ürün çıkar ve bunu satar. Girdilere bakarsanız hepsi dışarıdan ithaldir, bir tek iş gücü yerlidir. Yani aslında bu tekstilcinin sattığı şey ürettiği ürün değil, ucuz iş gücüdür. Bu iş gücü de ne kadar ucuz olursa, dünya piyasalarında o kadar çok rekabet şansı olur ve o kadar çok kar eder. Üstelik dövizle aldığı girdileri tekrar döviz üzerinden sattığı için, kârı da döviz üzerinden olduğundan TL’nin değer kaybından etkilenmez ama işçiye ücretini TL üzerinden ödediğinden, her döviz artışında işçi ücretlerinden de ayrı kâr eder.Şu günlerde artırılıp 450 dolar seviyesine getirilen asgari ücret, kapatılamayan cari açık ve matbaada sürekli basılan TL’nin değer kaybıyla kısa süre içerisinde tekrar 250-300 dolar seviyesinde olacaktır. Patronlar bu gerçeğin farkında olduklarından pek de kafalarına takmazlar.Fakat asıl kafa yorulması gereken ve yakın gelecekte karşılaşılacak sorun ise başkadır.Endüstri 4.0'da işçinin yerini her geçen gün sanayi robotları alırken, tatil ve sosyal haklar istemeyen, mesai saati ve yorulma bilmeyen robotların iş gücüyle, insan iş gücü kıyaslanamayacağı gibi, robot işçiliğine karşı insan işçiliğiyle rekabet etmek de mümkün değildir. Bu durum sürekli işsizlik problemini artıracaktır, sadece vasıflı, eğitimli işçiler iş bulabilecektir.Dünya piyasalarında rekabeti sadece ucuz işçilik üzerinden yapmayı Çin ve Hindistan bile çoktan bıraktı. Bu sürdürülebilir bir ekonomik model değildir. Eni sonunda sosyal patlamalara ve ekonomik çöküşe yol açacaktır ki bizde görüldüğü gibi...Bu, patronların umurunda değildir. İktidarlar ise, sosyal adaleti sağlayarak, sürdürülebilir ekonomiyi ve geleceği planlamaları gerekirken vergi gelirlerini bu emek ticareti üzerine kurguladıklarından, onların da umurunda değildir. Açlık sınırının çok altındaki asgari ücretten bile kaynağından vergi alırken, dolaylı vergilerle de bu açlık ücretinin yarısını daha işçinin cebinden almaktan utanç duymazlar.Bunlara rağmen bedavadan azcık fazla olan asgari ücret için bizim ağalar yalancıktan mırın kırın ederler ama mallarına yeni zam yapma fırsatı olduğunu da bilirler..."Allah asgari ücretle yaşamak zorunda olanların da bizlerinde yardımcısı olsun...2023 yılı ülkemize ve insanlığa hayırlar getirsin...