Bir terör örgütünün egemen bir devlette mücadele etmesi oldukça zordur. Dış destek olmadan terörün devam etmesi ise neredeyse imkansızdır. Bu manada PKK, Batı Emperyalizminin Türkiye planında kullandığı taşeron bir örgüttür. Silah, mühimmat, lojistik, parasal destek ve siyasal himaye ABD ile AB ülkelerinden sağlanmaktadır. 1984-2014 aralığında ki bu kanlı süreçte Türk Ordusu ve Türk Devleti’ni yenemeyen PKK için yeni bir formül bulundu. ABD’nin bu bölgede PKK’dan sonraki bir diğer taşeronu olan AKP vasıtasıyla Türk Devleti ’Cephede galip, masa başında ise mağlup’ ilan edilecekti. Nitekim önce ’Kürt Açılımı’ daha sonra ’Demokratikleşme paketi’ adı altında üniter ve egemen devletin bütün savunma refleksleri elinden alındı. Türk Devleti, AKP hükümetinin maharetiyle terör örgütüyle masaya oturtuldu. AKP süreci açtıkça devlet dağılıyordu. Dağılan yapının ise bir daha toplanması imkansız hale geliyordu. İmralı’yı kıble belleyenlerle, Kandil’i tavaf edenler önceleri gizli kapaklı yürüttükleri görüşmeleri iyice alaniyet döktüler. ’Terör örgütüyle görüşme yapılıyor diyenler bunu ispatlamazlarsa müfteridir, şerefsizdir’ diyenlerin taşıdığı şerefin kıymet-i harbiyesi fazla bir zamana ihtiyaç duymadı. Zira görüşmeler AKP-PKK ortaklığını işaret ediyordu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devlet ortadan kaldırılmış, BDP’li belediyeler ise adeta valilik makamının yerini almıştı. Bölgedeki 10 bin yıllık Türk izleri siliniyor, Türk’ten arındırma ve Türksüzleştirme BDP’liler ve AKP’liler eliyle inşa ediliyordu. Kürtleştirme ve Irkçı Kürtçülüğü devlete dönüştürme hedefi öylesine olgunlaştı ki artık bu bölgede asker ve polis gücünün varlığına tahammül edilemezdi. Ağzı salyalı ırkçılık artık askerlerin evlerini işaretliyor. Lojmanlar yapılan Molotoflu saldırılardan asker aileleri yanmaktan son anda kurtuluyor. Barış ve Demokrasiyi dillerinden düşürmeyenler artık duvarlara ’Türklere ölüm’ sloganları yazıyordu. Lice’deki olaylarda hayatını kaybedenlerin cenaze törenleri karşı nefreti körüklemek için adeta beklenen fırsatı yaratıyor. ’Barışa hayır, savaş savaş savaş’, ’intikam’, ’Türklere ölüm’ sloganlarıyla coşanlar, bu ölüm ve kan ayinleriyle, yeni uçurumlar kuruyor. Elbetteki bu sürecin sorumluları nereye doğru sürüklendiğini bilmeden galeyana getirilenler değil. Otuz yıldan bu yana bölgeyi nakış gibi işleyen gizli servislerin toplum mühendisleriyle, illegalitede PKK’yı, legalitede BDP’yi destekleyenler. Özcesi olmuşların ve olacakların sorumlusu İmralı’daki vampirle, Ankara’daki baykuşlar. Gerisi ise sadece teferruat.