Çocuk oturmuş önündeki kocaman tabaktaki yeşil erikleri iştahla yiyor.. Oralardan geçmekte olan iyi niyetli ve sevecen yaşlıca bir “amca” çocuğa sesleniyor:

”Delikanlı, çok yeme! Karnın ağrır!”

Çocuk bir yandan yeşil erikleri iştahla mideye indirirken,ağzında eriğin suları “amca” ya yanıt vermeye çalışıyor:

“Amca biliyor musun benim dedem yüz dört yaşında öldü.

Yaşlı bey konuşmanın seyrindeki değişikliği, kendince yorumlayıp gülümseyerek çocuğa sesleniyor;

“Yani deden çok erik yediği için mi yüz dört yaşadı ?”

“Hayır! diye ağzını şapırdatarak cevap veriyor çocuk:

“O kimsenin işine karışmazdı!”

Çocuğun verdiği yanıtın ne anlamlar taşıdığını sizlere bırakarak şu “Başkasının işine karışmak!” konusunu birazcık irdeleyelim mi ? Aynı anlamda “ Başkasının işine burnunu sokmak!”diye bir deyimimiz de var.

Son zamanlardaki şu Corona 19 dolayısıyla,maske takanların maskesizlerin,kurallara uyanların, uymayanlara uygun bir dille de olsa müdaheleleri(karışmaları) çoğu zaman can sıkıcı olaylara neden olabiliyor.

“Otobüse maskeni tak da gir!” diyen otobüs şoförü, bazen bu ikazına olumlu yanıt alıyor,bazen de bir güzel dayak yiyor, !

Dün Tv.lere vardı:Adamın biri bankadan para çekiyor. Maskesiz. Bir polis ona uygun mesafeden sesleniyor:

“ Bin lira fazla çek!”

Önce bir afallıyor adam. Tehdit mi ? Göz dağı mı ? Rüşvet isteği mi ?

Polis ekliyor şaşıran adama:” Maskesizsin ceza yazacağım da !”

Adam cebinden maskesini çıkarıp takıyor.

Polisin tutumu takdire şayan! Fransızlar bir atasözü aklıma düşüyor: “La façon de donner vaut mieux que ce qu’on donne!”(Veriliş tarzı verilen şeyden daha önemlidir!” Bunu “ Söyleyiş şekli söylenenden daha önemlidir!” diye anlayabiliriz.