Uyuşturucudan ölüm yaşı 13’e düştü. Türkiye Uyuşturucu Raporu bir gerçeği gözler önüne seriyor. Raporda, uyuşturucudan ölüm bir önceki yıla azalma gösterirken ölüm yaşının 13’e düştüğü ifade ediliyor.
Türkiye Uyuşturucu Raporuna göre, geçtiğimiz yıl 467 kişinin uyuşturucudan hayatını kaybetti. Ölenlerden birinin 13 yaşında olduğu vurgulanıyor.
“243 milyon insan ölümle burun buruna yaşıyor”
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofis Dünya Uyuşturucu Raporu verilerini açıklayarak, raporda 243 milyon insanın kullanıcı olduğunu söylüyor. Rapora göre dünya yetişkin nüfusunun 0,6’sı yani her 200 kişiden biri uyuşturucu kullanıyor.
Raporda Türkiye’nin mücadele konusundaki başarısına dikkat çekiliyor. Yeşilay olarak bu başarıyı sürdürmek adına istikrarlı bir şekilde çalışıyoruz. Genç nüfusumuzu korumak, geleceğimiz sağlıklı ve temeli sağlam bir şekilde inşa etmek bizlerin görevi. Biz de duyarlı vatandaşlarımızla bir araya gelerek bir takım etkinliklerle vatandaşlarımızda farkındalık uyandırmak istiyoruz. Sorun büyük ama gençliğimiz de güçlü.”
Türkiye’de yasadışı kullanım %8’den daha azdır ama gerekli önlemler alınmazsa, sağlık ve sosyal sorunlar artacaktır. Bu aşamada toplumsal hareket ruhunun oluşturulması ayrıca anlam taşımaktadır” diyor.
Madde bağımlılığı ile mücadelede ebeveynlere de büyük görevler düşüyor. Yeşilay dergisi Kasım ayı sayısında Çocuk, aile ve okul eğitimi konusunda kapsamlı bir araştırmaya yer veriyor. Araştırmada, çok iyi birer gözlemci olan çocukların, ailelerin dediklerinden çok yaptıklarını dikkate aldığı, dolayısıyla birçok konuda olduğu gibi bağımlılıklar konusunda da ailenin sergilediği tutumun büyük bir öneme sahip olduğu ifade ediliyor. Aile ve okul eğitimini ele alan dergi, çocuk aile ilişkilerini, aile okul işbirliği ve bağımlılıkta ebeveynin rolü gibi can alıcı noktalara değindi. Dergide; anne ve babanın çocuğun ilk öğretmenleri olduğu, eğitimin bireyin doğumuyla ailede başladığı ve yaşam boyu sürdüğü vurgulandı. Bireyin, kişiliğini oluşturan ve çevreye uyumunu sağlayan temel davranışları ailede öğrendiği, ebeveynlerin de çocukların rol modeli olduğu belirtiliyor.
Çok iyi birer gözlemci olan çocukların, ailelerinin söylediklerinden çok yaptıklarını dikkate aldığı, dolayısıyla birçok konuda olduğu gibi bağımlılıklar konusunda da ailenin sergilediği tutumun büyük bir öneme sahip olduğu ifade edildi. Ailenin okulla etkin iletişim halinde olması ve iş birliği, çocuğun uyumu ve sorunlarının çözümü açısından gerekli olduğu da dile getiriliyor.
Aileler kendilerini yetiştirmelidirler
Psikolog Şeyma Zülaloğlu, bireyin madde yahut alkol bağımlısı olmasında ailenin etkisinin büyük olduğunu söylüyor. Zülaloğlu, ailenin bağımlılıkla mücadelesine şu sözlerle vurgu yapıyor: “Ebeveynler sergiledikleri tutumlarla çocuğun kişiliğinin şekillenmesinde etkili olup çocuğu hayattaki zorluklara karşı hazırlamalı ve bağımlılıklara karşı koyabilmeleri için metotlar geliştirmelerinde onlara yardımcı olmalıdırlar.” Madde kullanımının haz alma ihtiyacı doğrultusunda geliştiğini belirten Zülaloğlu, şöyle devam ediyor: “Bu nedenle çocuk ailede bu ihtiyacını karşılarsa bağımlılık riski azalacaktır. Gençler, spor ya da gönüllü kuruluşlarda çalışmak gibi kendilerine ve topluma faydalı hobilere yönlendirilebilirler. Aileler çocuklarını eğitmeye çalışırken kendilerini de eğitmeye devam etmelidirler. Özellikle ergenlik çağındaki çocuklarını anlamak için kendilerini geliştirmeliler ve madde bağımlılığıyla ilgili bir sorunla karşı karşıya kaldıklarında bu durumla başa çıkma becerisi kazanmalıdırlar.”
“Aile, kurallar ve sevginin harmanlandığı, karşılıklı anlayışın hâkim olduğu, aile fertlerinin iletişim içerisinde oldukları bir sistem olmalıdır” diyen Psikolog Şeyma Zülaloğlu, “Bu sistem bozulduğu takdirde bireyin maddeye yönelimi muhtemeldir” diye konuşuyor.
“Toplumu ortak değerler ayakta tutar”
Davranış Bilimleri Uzmanı Süleyman Akay da ortak değerler ne kadar zayıf ise toplumsal bağların da o kadar zayıflayacağını söylüyor. Akay, şunları kaydetti: “Değerler, genetik yollardan geçmez; aile ve okulda, yaşayarak, görerek ve hissederek öğrenilir. Bu yüzden değerler eğitiminin önemi büyüktür. Değer eğitiminde aile en büyük role sahiptir. Özellikle, kültürle ilgili, maneviyatla ilgili değerleri aileden gördüğümüz şekilde işler ve kanıksarız.
Örneğin sigara kullanan bir anne ya da baba çocuğuna sen sigara içme, sağlığa zararlı derse, sizce ne kadar inandırıcı olacaktır. Bu yüzden, söylemek değil uygulamak önemlidir. Şayet değerleri yüksek saygın bireyler yetiştirmek istiyorsak, öncelikle değerleri biz uygulamalıyız. Unutmayın çocuklar çok iyi taklitçilerdir. Her şeyi taklit ederek öğrenir ve hayatlarına geçirirler.”